Teşvik mutlaka envantere dayandırılmalı
Yeni teşvik sistemi hazırlıkları bugün Ekonomik Koordinasyon Kurulu'nun gündemine geliyor. Haberlere göre yeni sistem ithal ikamesi açısından önemli özellikler içeriyor. Ancak, bunun mutlaka 13 yılda uygulanan ve istenen başarı elde edilmeyen üç teşvik sisteminin bilançosuyla ve bundan sonra yeni sistemdeki gelişmeleri sağlıklı izleyebilmek için sürdürülebilir envanterle bestenmelidir.
Teşvik konusu son dönemde bir yandan "Yeni teşviği bekleyen" kentlerin tartışma gündeminde, bir yandan da ekonomi yönetiminin bugün Ekonomik Koordinasyon Kuruluna gelecek çalışmasında yer alıyor. Ben de geçen ayın son günlerde arka arkaya iki gün teşvik konusunu Anadolu'lu sanayici dostlarımla ele alarak, onların geçmiş teşvik sistemlerine eleştirilerini ve yeni sistemden beklentilerini, "Uygulanan teşvik bölgesel farklılığı azaltmayınca" ve "Teşviklere siyaseti bulaştırmayalım" başlıklı yazılarımla ele aldım.
Bu yazılarda 13 yıldır uygulamaya konulan üç teşvik sisteminin 4325, 5084 ve 2009'da yürürlüğe giren 4 Bölgeli sistemlerin tümüyle ilgili olarak sanayicilerin "Bekleneni vermediği" özellikle gerice yörelere hemen hemen hiç yatırım gelmesine yol açmadığı yönündeki yakınmalarını aktardım. Birçok ilde bugünlerde de kendileri için bekledikleri yeni teşviğin ne olması gerektiği konusunda çalışmalar yapıldığını, bu nedenle bu illerin sanayicileriyle diyalog kurulmasının önemli olacağının altını çizdim. Arkadaşımız Naki Bakır'ın son teşvik sisteminde 136 milyar 300 milyonluk toplam teşviğin önemli bölümünün gelişmiş kentlerin yer aldığı birinci bölgeye gittiğini, birinci ve ikinci bölgedeki 24 ilin toplam teşviğin yüzde 67.8'ini kullanırlarken, üçüncü ve dördüncü bölgeden yer alan 57 ilin yüzde 32.2 pay alabildiğini araştırmasında ortaya koyuyordu. Bu da benim çeşitli Anadolu kentlerindeki
Dostlarımın yakınmalarıyla örtüşüyordu. Diyarbakır'da üç sivil toplum kuruluşu ise düzenledikleri 400 kuruluşa uygulamakta oldukları anket, bankalarla yuvarlak masa toplantılarıyla, "Bugüne kadar uygulanan teşvikler kentimize katkı sağladı mı?" çalışmasını yürüttüklerini, bunun sonucuna göre teşvik için taleplerini ortaya koyacaklarını belirttiler.
Bugün EKK'da görüşülecek yeni teşvik sistemi konusunun içeriğini ele alan haberlerinde arkadaşlarımız Hüseyin Gökçe ve Mehmet Kaya'nın yeni sistem konusunda belirledikleri hususlar söyle:
- Yeni Teşvik Sisteminde yeni sosyo-ekonomik gelişmişlik kriterleri uygulanacak ve 4 olan bölge sayısı 6-7'ye çıkarılacak. Doğu-Güneydoğu'da bazı kentlere çok özel teşvikler verilecek.
- Serbest bölgeler, başta vergi avantajları olmak üzere yeni imkanlarla donatılıp Özel Ekonomi Bölgeleri haline getirilecek. İthalatı azaltıcı yabancı yatırımların çekilmesine çalışılacak.
- Tedarik garantisi amacıyla, yurtdışında stratejik ürünlerin hammadde kaynağı olan ülkelerde Türk Özel Ekonomi Bölgeleri kurulacak. Bu bölgelerde Türk şirketlerinin yatırımları desteklenecek ve DTÖ kuralları içinde bu ürünlerin Türkiye'ye getirilmesiyle avantaj sağlanacak.
- Hizmet ihracatı kavramı genişletilerek 6 sektörde sağlık, eğitim, sinema-tv, gastronomi, lojistik ve turizm döviz kazandırıcı sektörler içine alınıp destekleri artırılacak.
- Demir-çelik ve kimya gibi bazı sektörler "stratejik" olarak isimlendirilip, yatırımlarının cazip hale gelmesi teşvik edilecek.
- Yeni dönem teşvikleri içersinde Ar-Ge konusunda büyük destekler yer alacak. Türkiye'de Ar-Ge çalışmalarına yerli-yabancı ayrımı yapılmadan süper teşvikler verilecek.
Görüldüğü gibi yeni teşvik sistemi bir yandan gerice yörelere yatırım gitmesi için yeni oluşum içerirken, bir yandan ithal girdiyi azaltacak çalışmalara önemi ortaya koyacak, bir yandan da Ar-Ge'ye süper desteklerle ürün geliştirmeyi, teknolojik kullanarak katma değeri yüksek ürünlerin üretilmesinin önünü açacak.
Yeni Teşvik sisteminin bu içeriği önemlidir. Ancak bunun sağlıklı sonuç vermesi için bir yandan 13 yıldır uygulanan üç teşvik sisteminin eksiklerinin çok iyi belirlenmesi, diğer yandan mutlaka bu sistemin sürdürülebilir envanterle desteklenmesi gerekir. O zaman biz yeni sistem uygulandıkça yerli üretimde katma değer artışını saptayabilir, ihracat ürünlerde yüzde 80'lere varmış olan ithal girdinin gerilemesini görebiliriz…