Testi kırılmadan
Murat Berk / Yapı Kredi Yatırım
Yunanistan'ın ekonomik sorunlarının başka bazı Avrupa ülkelerinin de mali sorunlarına dikkat çektiğini ve bunlara ilişkin endişelerin tüm dünyayı etkilediğini görüyoruz.
2009 sonlarında, 2010 yılına ilişkin görüşlerimizi aktardığımız yazımızda şu ifadelere yer vermiştik: "Bazı ülkelerin borç sürdürülebilirliğine yönelik endişelerin tekrar artması 2010'un yatırım temalarından biri haline gelebileceğini de eklemek gerekiyor. Piyasaların, zaman zaman bazı ülkelerin mali sıkılaşmanın ve bunun ekonomik ve sosyal maliyetine katlanıp katlanamayacaklarını test etmesi söz konusu olabilir. Bu bağlamda ülke CDS performanslarının takibi daha fazla önem kazanabilir."
Bu anlamda Yunanistan ile başlayan ve başka ülkelere de sıçrayan gelişmeleri dikkatle izlemeye devam ediyoruz. Geçen Çarşamba günü AB komisyonunun Yunanistan'ın açıkladığı mali tedbirler hakkındaki görüşlerini açıkladı. Bazı yorumlarda bu açıklamalar bazı çevreler tarafından olumlu olarak algılanırken biz Avrupa Komisyonu'nun Yunanistan'dan Mart ortasına kadar reformlar konusunda ne kadar yol aldığını gösteren ara rapor yayımlamasını istemesine ve sonuç bölümünün normalden çok daha uzun olduğuna dikkat çekmiştik.
Karardan sonra kısa bir sakinlik yaşandıysa da sonrasında piyasada tekrar baskı hissedildi ve Yunanistan, İspanya, İrlanda ve Portekiz CDS ile bono spreadlarında oldukça volatil hareketler gözlendi. Bugün itibariyle Yunanistan'ın (beş yıllık) CDS spreadlarının hala 400 civarlarında olduğuna dikkat çekmek istiyoruz.
Yaklaşık üç haftadır vurgulamaya çalıştığımız gibi Yunanistan'da artan sorunların çok kısa vadede çözülmesi düşük bir olasılık gibi görünüyor. Zaman zaman haber alışına bağlı olarak piyasaların rahatlaması ve tepki vermesi yüksek olasılık. Bunun yanında temel anlamda somut ve kalıcı bir çözümün (muhtemelen AB'den yardım şeklinde) daha fazla zaman alması muhtemel.
Geçen haftaki yazımızda şu ifadelere yer vermiştik: "Türkiye ise kamu maliyesinin nispeten daha iyi durumda olması ve IMF'ye ilişkin beklentiler nedeniyle ayrıştı gibi görünüyor. Fakat bizce bu ayrışmamın şartsız bir şekilde devam edeceğine aşırı güvenmek doğru olmayabilir." Nitekim biraz gecikmeli de olsa, yurtdışındaki endişelerin Türk piyasalarını da etkilediğini gördük.
Geçen hafta Ocak ayı enflasyon verileri açıklandı. TÜFE verisi piyasa beklentilerine yakın geldi. İTO Fiyat Endeksi'ndeki yüksek sürpriz sonrası piyasa kendisini daha da yüksek bir rakama alıştırmıştı. Yıllık enflasyon, 2009'un sonundaki yüzde 6,5'ten yüzde 8,2'ye yükseldi. Verilerin detaylarına baktığımızda sigara ile alkollü içeceklerin fiyat artışları ve baz etkisi nedeniyle yıllık enflasyonun belirgin şekilde yükseldiği görülüyor. Dokuz çekirdek göstergenin altısında yıllık bazda yükseliş görülürken gene de çekirdek göstergelerde kaygı verici bir trend gözükmediğini düşünüyoruz.
Örneğin Merkez Bankası'nın en fazla dikkat ettiği sanılan çekirdek fiyat göstergesindeki I, (gıda, alkollü içecekler, tütün, altın hariç) yıllık artış önceki aya göre (yüzde 3,84) çok az da olsa düşerek yüzde 3,83 seviyesine geldi.
Bu verilerden sonra da bizim faiz artışlarının 2010 yılının son çeyreğinde başlaması ve 125 baz puanlık artış yapması yönündeki beklentimiz hala devam ediyor.
Özetlemek gerekirse, yaklaşık 2009 başından bu yana küresel reflasyon çabalarıyla diplerden toparlanan ekonomiler ve yükselme trendinde olan hisse senedi (ve emtia) piyasaları şeklinde özetleyebileceğimiz büyük resimde henüz önemli bir değişiklik olmadığını düşünüyoruz. Fakat son üç yazımızda da belirttiğimiz gibi fiyatların geldikleri seviyeleri de dikkate aldığımızda, bizce şu aşamada büyük risklerin alınması doğru olmayabilir.