Terörün ekonomisi ve diplomasisi
Türkiye’ye büyük acılar yaşatan PKK terör örgütü her şeyden önce bir ekonomik oluşum. Örgütün ana amacı, gelirlerini azami hale getirmek, bu gelirleri elde etmesini sağlayan pozisyonunu riske sokacak eğilimleri engellemeye çalışmak. Bu ‘ekonomik amaçların’ bir ‘ideolojik kılıfa’ ya da bir ‘hak arama kılıfına’ sokulması örgütün bölgedeki varlığını sağlamlaştırmayı amaçlıyor.
Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Stratfor isimli istihbarat firması analistlerinden Robert Fragnito’nun 1990’lı yıllar için PKK ile ilgili hazırladığı kısa bir raporu geçenlerde Wikileaks yoluyla internette yayınlandı. Bu raporda örgütün o dönemdeki toplam ‘bütçesinin’ 86 milyar dolar olduğu öne sürülüyor. Bu yüksek rakamın kaç yıllık bir süreyi kapsadığı raporda belirtilmemiş; ‘bütçeden’ ne kastedildiği de anlatılmamış. Ancak gerçek ‘bütçe’ bu rakamın bir kesri dahi olsa, rakamın büyüklüğü ‘ekonomik’ bir yapıyla karşı karşıya olduğumuzu açıkça gösteriyor.
Fragnito’ya (ya da Stratfor’a) göre, PKK yurtdışındaki faaliyetlerini Türkiye üzerinde diplomatik baskı kurabilmek ve uluslararası camiada Türkiye karşıtı bir algı yaratabilmek için sürdürüyor. ABD Uluslararası Narkotik Kontrol Stratejisi (INCS) kapsamında hazırlanan raporlar, uyuşturucu maddelerin neredeyse tüm çeşitlerinin üretimi ve uyuşturucu ticaretinin PKK’nın temel gelir kaynakları olduğunu söylüyor. Bununla birlikte, Fragnito raporunda, örgütün para aklama, sahtecilik, hırsızlık ve gasp gibi diğer gelir kaynakları olduğunun da altını çiziyor. Güneydoğu sınırlarından yasadışı yollarla ülkeye sokulan insanların kaçak işçi haline getirilmesi ve bu yolla gerçekleştirilen insan ticareti de örgütün aktif bir şekilde kullandığı muhtemel finansal kaynaklardan biri. Rapora göre, PKK’nın finansal kaynaklarını ve hesaplarını barındıran Belçika, Kıbrıs, Jersey ve İsviçre bankaları, para transferlerini Hawala sistemi ve özel para kuryeleri ile gerçekleştiriyordu.
Rapor, Amerika’da Foreign Policy Council tarafından, Rusya eski Başbakanı Yevgeni Primakov döneminde, PKK’nın Irak’ta yapılanması ve bölge arazilerini kullanması yönünde desteklendiğini öne sürüyor. Örgütün, İtalya, Fransa ve Yunanistan’daki aktörler tarafından desteklendiği de iddialar arasında. Rapora göre, Alman ve İtalyan Marksist terör örgütleri PKK’nın muharebe operasyonlarında askeri ve lojistik anlamda yer almış. CIA kaynaklarına göre Yunan General Dimitris Matafias örgütle birçok kez görüşmüş ve yardım önerisinde bulunmuş.
Rapor, PKK’ya ilk televizyon kanalı lisansının İngiltere tarafından verildiğini, Londra’dan sonra Brüksel’de de yayın faaliyetlerinin başladığını söylüyor. Görünüşte Kürt kültürünü tanıtmaya çalışan bu kanallar yıllık 200 milyon dolarlık yayın maliyetlerini karşılayarak kısa süre sonra terör örgütü propagandasına başlamış ve bunun üzerine faaliyet izinleri ellerinden alınmış. 1990’lı yılların ortalarında örgütün Avrupa’daki yıllık gelirinin 300 ile 500 milyon dolar arasında olduğu tahmin ediliyor. Bu gelirin büyük bölümü Avrupa’daki sempatizanlardan ve Almanya, İsviçre, Fransa, İskandinavya ve Benelüks ülkelerinde yürüttükleri yasadışı faaliyetlerden elde ediliyor.
Raporda, örgütün uyuşturucu tüccarlarını vergilendirmenin yanı sıra bilfiil uyuşturucu maddelerin rafine edilmesinde ve taşınmasında da yer aldığı söyleniyor; Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşınan uyuşturucu Paris’in kenar mahallelerine sokuluyordu. Rapora göre, 1998 yılına ait bir INCS raporlarında, özellikle Paris’te gerçekleştirilen eroin kaçakçılığının zaman zaman yüzde 80’lere ulaşan oranda PKK tarafından kontrol edildiği bilgisine rastlanmıştı. Interpol ve İngiliz Ulusal Suç İstihbarat Servisi tarafından uyuşturucu trafiği üzerine yapılan çalışmalar, Türkiye’den Balkanlar'a oradan da Batı Avrupa’ya uzanan bu rotanın PKK gibi gruplara önemli ölçüde fayda sağladığını belirtiyorlar.
Uyuşturucu ticareti, silah kaçakçılığı, sahtecilik, gasp, insan tacirliği, adam kaçırma ve kara para aklama faaliyetlerinden elde edilen gelirler terör eylemlerinin finansmanında kullanılmaktaydı. 1996’da birçok Avrupa ülkesinin işbirliği ile düzenlenen Sputnik Operasyonu’yla PKK’nın organize suçlarla olan bağlantıları ifşa edilmişti. Bu operasyonlar sonunda tutuklamalar oldu ve örgüte ait nakit paralar ele geçirildi. Avrupa genelinde bir soruşturma heyeti kuruldu ve illegal faaliyetlerin terör örgütleriyle olan bağlantıları büyük ölçüde ifşa edildi. 1998 yılında, İngiliz “The Spectator” dergisinde İngiliz istihbarat servislerine göre Avrupa’daki eroin satışının yüzde 40’ı bizzat PKK tarafından yapıldığına dair haberler yayınlandı.
Sonuç; terör bazen, ya da çoğu zaman, ekonomik sebepler üzerine bina edilir. Sonuçları da sosyal olduğu kadar ekonomiktir. Hem terör örgütü hem de ondan zarar görenler açısından.