Terör ve trafik

Gültekin KARA
Gültekin KARA OTOSTOP [email protected]

Gerek işim gereği gerekse öğrencilik hayatım boyuncadünyanın birçok noktasına ziyaretlerde bulundum. Dolayısıyla farklı coğrafyalar hakkında basit anlamda da olsa ahkam kesebilecek donanıma sahibim. Bütün bu seyahatlerin ardından ekonomik gelişmişlik düzeyini bir kenara bırakırsak ben sadece iki konuda o ülkelerin, daha doğrusu özellikle Avrupalılar'ı kıskanıyorum. Birincisi otomobil kullanma kültürleri, ikincisi ise çocuk eğitme (ve o çocukların eğitime cevap verme) metodları. Aslında düşünüldüğünde her ikisi de ekonomik gelişmişlikle paralel ama bu tartışmayı bir kenara bırakalım.

Eğer ikincisinden başlarsak, bizim çocuklarımızla (benim oğlum da dahil) yabancılarınkilerin arasındaki fark bir korsan gemisi mensupları ile donanmanın bahriyelileri arasındaki farka eşdeğer olduğunu düşünüyorum.

Aynı fark büyüyünce yollara da yansıyor.

Geçen gün havaalanında, diğer meslektaşlarımla bir seyahat öncesi bizi uçağa götürürken yaşadıklarım bunun bir kanıtı.

Havaalanında apronda bizi uçağa taşıyacak araca bindik. Araç, bizi boşaltacağı kapıya yaklaştı, ama yanaşamadı. Çünkü kapının önünde, içinde iki teknik servis çalışanı olan bir başka bir araç bulunuyordu. Şoför iki üç kez korna çaldı ancak, çok yoğun çalıştıkları okudukları gazetelerden belli olan teknisyenler oralı bile olmadı. Bizim şoför, araçtan indi ve arkadaşları uyarmaya gittiğinde bulundukları yerde yoğun olarak gazete okuyan teknisyenler sinirlendi ve tartışmaya başladılar. En sonunda araçlarını çekmek için manevraya başladılar,  bizim araç iledi ve ne oldu? Tahmin edebileceğiniz iki iki araç birbirine çarptı.

Neyse ki bizi birileri şahit yazmadan kaçmayı başardık. Ama İstanbul'a geldiğimde gazetelerde okuduğum başka bir haber, görüşlerimi peki

ştirmeye yetti. Yine Atatürk Havalimanı'nda bu kez bir kamyonla bir uçak çarpışmıştı.

Kamyon şoförü yaralanmış ve tedavi altına alınmıştı. Dünyanın en sıkı güvenlik kontrollerinin yapıldığı bir havaalanında, hava ve yolcu güvenliği sağlayabilen otorite, Türk şoförüne sahip çıkamıyordu.

Zaten Türk şoförünün hür iradesine kim zincir vurabilirdi ki...

Nüfus sayımı nedeniyle sokağa çıkma yasağının olduğu bir gün iki iyi şoförünüzü trafik kazasına kurban vermiştik.

Çözüm nedir?

Bilmiyorum ama ceza ile olmadığı kesin.

Zaten ceza kesmek ya da kanunları uygulamak zorunda olan emniyet güçleri bizzat kuralları hiçe sayıyor. Alın size üç örnek.

Boğaziçi Köprüsü ya da bilinen adıyla 1. Köprü'de trafikteyim. Cumartesi akşamüstü, trafiğin en yoğun olduğu saat. Tepesinde mavi lambalı bir sivil araç (artık kime hizmet ediyorsa), şoförün camı açık bir kol dışarıda, insanların arkasına gelip gidip bastı kornaya. Girdi emniyet şeridine ve işin en acısı biraz sonraki katılımda arkasında ambulansa bile yol vermeden gitti.

Resmi çekiciyi kullanan genç bir polis memuru.

Şerit ihlali yapılmasın diye dikilen işaretleri hiçe sayarak, üç metre daha sabretmeden konilerin üzerine kırıp geçti, emniyet şeridine. Belki acele bir işi vardı yolda kalanı çekmek gibi ama, 15 saniye için o konileri ezmek kelimenin tam anlamıyla, hırsıza yol göstermek olmuyor mu?

Yine gözlerimle gördüğüm başka bir olay. Öğle yemeği yediğim bir büfede polis memurları da vardı. Sonra bir otomobil polis aracının arkasına parketti ve aynı büfeye geldi. Daha sonra polis memurları hesabı ödeyip,araçlarına bindi ve gitti. 3-5 dakika sonra farklı bir memur yaya olarak gelip adama park cezası kesti.

Tüm bunları niye yazıyorum.

Ben çocuklarımız hakkında yukarıdaki ve benzer yorumları yaptığımda, eğitimin bazı noktalarında disiplinden taviz verdiğimiz gibi yorumlarla karşılaşıyorum. Bunların büyük bir çoğunluğu da gerçeği yansıtıyor.

Ama iş, yetişkinler düzeyinde de benzer bir şekilde devam edince hatta kurallar bizzat kuralları uygulamakla yükümlü olanlar tarafından esnetilmeye başlayınca bana göre farklı bir sosyolojik boyut çıkıyor ortaya.

Tam adını koyamadığım için de "Kültür" diyip işin kolayına kaçıyorum. 

Terörün acı, içimizi burkan, korkunç bilançosu yayınlandı geçen gün. 6 bin 654'ü şehit olmak üzere yaklaşık 42 bin kişi hayatını kaybetti.

Emniyet Genel Müdürlüğü istatistiklerine göre ise  2000-2009 yılları arasında 45 bin 188 kişi trafik kazalarında hayatını kaybetti. Aynı dönemdeki yaralı sayısı ise 1.5 milyonu aştı. Bununla birlikte, trafik kazalarında yaralı olarak hastaneye kaldırılıp, orada hayatını kaybedenler ise bu istatistiklerde yer almıyor. Sadece 2009 yılında Türkiye'de 1 milyon 34 bin kaza meydana geldi.

Terör bu ülkenin küçümsenemeyecek bir boyutu, ama trafikteki kayıpların yaktığı ateşler de düştüğü yeri çok yakıyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Hep bana… 18 Mart 2019
Baskınla olmaz 21 Ocak 2019
Rotası olmayan gemi 07 Ocak 2019
Umuda yolculuk 31 Aralık 2018
Otomobile soğan muamelesi 10 Aralık 2018
Feragat edilmiş 19 Kasım 2018
Nereye koşuyoruz… 12 Kasım 2018
Rica ederim yapmayın 05 Kasım 2018
Kurcalama arabayı 22 Ekim 2018
Çelik bile erir 08 Ekim 2018