Tercih farklılıkları...
Bir yandan bir türlü kontrol altına alınamayan enflasyonist baskılar, diğer yandan giderek büyüyen durgunlaşma eğilimi, finansal piyasaların nefesini kesiyor; aşarı iyimser eğilim ve beklentilere bağımlı olanlar şok üstüne şok yaşıyor. Yaşanan ve giderek büyüyen olumsuzlukların en önemli sebebinin kendi davranışları olduğunu anlayamayanların çırpınması durumu düzeltmiyor. Finansal piyasalar güne umutlu başlamak, doların kayıplarını geri aldığını ve başta petrol olmak üzere hammadde fiyatlarının gerilediğini görerek iyimser bir ortam yaratmak istiyor; fakat olmuyor; artık taşıma su ile değirmen dönmüyor, gerçekleri görmezden gelip kısa vadeyi uç uca ekleyerek günü kurtarmak mümkün olamıyor. Küresel düzeyde iyimser eğilimlere aşırı bağımlı olan Türkiye benzeri gelişmekte olan ekonomilerdeki sorunlar ise hızla ağırlaşmaya devam ediyor.
Bu yazıda finansal piyasaların hesabını bozan, doların değerine ilişkin eğilim ve bunu destekleyen sebepleri irdelemeye çalışacağım. Finansal piyasalar değiştiremedikleri pozisyonları nedeniyle çok kısa vadeye bakıyor ve kendi çıkarları doğrultusunda fiyatları yönlendirmeye çalışıyorlar, artık başarılı olamıyor olmalarına rağmen bu yaklaşımlarını değiştiremiyor ve gerçekçi olamıyorlar.
ABD ekonomisi oldukça sorunlu; cari açık, bütçe açığı ve tasarruf açığından oluşan üçüz açık ayağını yorganına göre uzatamadığını açıkça ortaya koyuyor. Buna ek olarak mali sektörde sorunların ağırlaşıyor olması ise belirsizlik ve kırılganlığı artırırken, bu ekonominin riskini alma isteği azalıyor. Faaliyet gelirlerindeki tempolu gerilemeyi gizleyen faaliyet dışı gelirlerin bundan sonra pek mümkün olmayacağı, hatta zarar üreterek çok daha büyük sıkıntıları tetikleyeceği, durgunluğu derinleştirirken işsizliği rekor düzeylere çıkaracağı endişeleri de büyüyor.
Bu olumsuzlukları ötelemek ya da zamana yayarak yavaşlatmak adına para ve Maliye politikalar gevşetiliyor, yan tesir olarak ortaya çıkacak enflasyon riskine yeşil ışık yakılıyor. Sermayenin tabana yaygınlığı, küresel gücü bir süre daha koruma isteği ve baknacılık sistemindeki birikmiş sorunlar gibi faktörler bu tercihte belirleyici oluyor. Bu tablo doları yatırım yapılabilir bir para birimi olmaktan çıkarıp düşük maliyetli borçlanma aracı haline dönüştürdükçe sıkıntı büyüyor ve gelişmeleri yönlendirmek imkansızlaşıyor. Fedaral Reserve'nin son bir yılda kısa vadeli faizleri, yükselen enflasyona rağmen, yüzde 2'ye çekip orada tutması, mali sektördeki kurtarma operasyonlarına devam edileceğinin anlaşılması gibi gelişmeler dolardaki değer kayıplarının devam edeceği ve enflasyon baskısının giderek artacağı anlamına geliyor.
Japonya'nın genel durumu da ABD'ninkine paralel özellikler sergiliyor dolar ve yen cinsi para arzlarındaki kontrolsüz genişleme küresel düzeyde hem enflasayonist baskıyı yükseltiyor, hem de finansal yapıyı giderek daha kırılgan hale getiriyor. Bu süreçte temel ilkeler tüketiliyor ve sorunlar daha seri bir şekilde ağırlaşıyor. Avrupa Birliği ise ABD ve Japonya'dan farklı olarak enflasyondaki yükselişi öncelikle durdurmak yönünde bir tercih kullanıp durgunluğu göze alıyor. AB Merkez Bankası kısa vadeli faizleri yükseltmeye başladı ve Euro gerek dolar, gerekse yene karşı güçlendi. ABD ve Japonya'da mevcut tercihler değişmediği sürece başta petrol olmak üzere emtia fiyatlarındaki genel yükseliş zamana yayılarak devam edecek; enflasyon yükseldikçe küresel düzeyde risk alma isteği zayıflayacak ve bunun sonuçlarına katlanmayacağını düşünenler piyasaya likidite pompaladıkça bindikleri dalı kesmeye devam edecekler.
Bir başka açıdan baktığımızda, başta petrol olmak üzere hammadde fiyatları yükseldikçe küresel düzeyde enflasyonist baskı artacak, bu baskıyı gidermek adına durgunluğu göze alamayan ekonomilerin parası daha hızlı değer kaybedecek, mali sistemleri kırılganlaştıkça göreceli güç kayıpları da büyüyecek.
Örneğin Rusya güç dengesini kendi lehine değiştirmek ve pazarlık gücünü artırmak için enerji fiyatlarını kullanıyor ve kullanmaya devam edecek. Sonuçta hedef bölgelerdeki etkinlik de kendi lehine değişecek. Söz konusu ülkenin, Libya'nın doğalgaz ve petrolünü alma önerisi bu yönü ile de dikkate alınmalı!.. Ayrıca başta petrol olmak üzere hammadde ihracatı yapanların mevcut eğilimlerden şikayetçi olduğunu düşünmek pek anlamlı görünmüyor. Özetle söylemek gerekir ise gelişmiş Batı ekonomileri dışındaki küresel oyuncuların stratejik hamleleri de doların değerini olumsuz yönde etkileyecek. Bu çerçevedeki eğilimleri spekülasyon olarak tanımlamak ve geçici olduğunu düşünmek de pek anlamlı değil...
ABD ekonomisinin çok büyük zaafları ve yeni dünya düzeni konusunda kendi çıkarlarını korumaya kararlı ve giderek güçlenen rakipleri var. ABD için güç kaybının hızlanacağı sıkıntılı dönem daha yeni başlıyor, finansal kırılganlıktaki tırmanış ise hareket yeteneğini daraltıyor. Asıl önemlisi ava giderken av olmaktan kurtulmanın yolunu bulamıyor. Bu durum devam ettiği sürece "en kötünün geride kaldığı" yönündeki söylemler, nereden gelir ise gelsin temenni olmaktan öteye gidemeyecek. Durgunluk ve enflasyon ikilisi finansal yapıyı kırılganlaştırmaya devam edecek ve kayıplar büyüyecek; hammadde fiyatları ve doların değerindeki uzun vadeli eğilimler değişmeyecek... Son bir yıl içinde yaşanan hiç bir gelişme ve eğilim sürpriz değildi, bundan sonrakiler de olmayacak!..