TEPAV: Fren takılı kaldı galiba

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

 

 

Tartışmayı ortaya atan Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan'dı. Çağlayan Merkez Bankası'nı ekonomiyi soğutmak için frene çok basmakla suçluyor ve balataların ısındığından yakınıyordu. Çağlayan'a yanıt, isim vermeden Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'dan geldi. Babacan, Merkez Bankası'na arka çıkıyordu. Ali Babacan'ın bu açık desteğinden sonra biz de Çağlayan'ın açıklamalarının pek de öneminin kalmadığını, bu açıklamaların reel sektörün gazını almaktan öteye gitmeyeceğini yazdık. Ama, hiç hesapta olmayan bir etken, durumu değiştiriverdi. Başbakan Erdoğan, en azından görünürde, Çağlayan'ı destekleyen açıklamalar yaptı.

Başbakan Erdoğan'ın Merkez Bankası'nı kastederek "Bizi bile dinlemiyorlar" şeklinde özetlenebilecek çıkışı ise doğrusu pek de inandırıcı olmadı. Türkiye'de hangi merkez bankası yönetimi başbakanın isteğine ters düşecek adımlar atabilmiş ki şimdiki yönetim Başbakan Erdoğan'a karşı böyle bir duruş sergileyebilsin.

Kaldı ki, Merkez Bankası son dönemde hiçbir şey yapmadı da değil. Merkez Bankası "Artık ayağımız frende değil" diyerek gevşeme sinyalleri verdi ve bunu faiz indirimiyle uygulamaya koydu. Ayrıca, 18 Ekim toplantısında da faiz indirimine gidilebileceğinin sinyali ta geçen aydan verildi. Şimdi, Başbakan Erdoğan'ın açıklamaları, faiz indiriminin daha yüksek oranda gelmesi sonucunu doğurabilir, bunda da şaşılacak bir yön yok.

Önlemler işe yarayacak mı?

Peki, ekonomiyi soğutma yönünde alınan önlemlerden sonra faizin düşürülmesi ve bu ayki toplantıdan yüksek oranlı bir faiz indirimi çıkma olasılığının Başbakan'ın açıklamalarıyla çok çok güçlenmesi, önümüzdeki dönemde piyasada işlerin açılmasını, sonuçta büyümenin ivme kazanmasını sağlayacak mı?

İşte bu soruya TEPAV Finans Enstitüsü tarafından 2 ayda bir yayınlanan ve Enstitü Direktörü Prof. Fatih Özatay gözetiminde hazırlanan raporda yanıt arandı.  "Ekonomide Durum" başlıklı raporun ikinci sayısında, "potansiyelin oldukça altında kalan büyüme oranına nasıl tepki verilebileceği" tartışmaları ele alındı.

TEPAV, yılın ilk yarısında düşük gerçekleşen büyümenin ikinci yarıda da geçerli olacağı tahmininde bulundu. TEPAV'ın değerlendirmesinde "Fren takılı kaldı galiba" denilerek, "Mevcut bilgiler ışığında, düşük büyümenin 2013'ün ilk çeyreğinde de sürmesi beklenir" görüşüne yer verildi.

"Olumlu gelişmeler var, ancak"

Raporda hem dış koşullardaki göreli iyileşmenin, hem de Merkez Bankası'nın daha gevşek para politikası uygulamasının büyüme üzerinde olumlu etkiler yaratmasının bekleneceği, ancak bu etkilerin mevcut bilgiler ışığında oldukça sınırlı kalacağının anlaşıldığı belirtildi. Değerlendirmeye şöyle devam edildi:

"Birinci neden, yurtdışı ile ilgili riskler. Özellikle ABD'ye ilişkin risk, önemli ve bu riske bağlı olarak dünyanın olumsuz bir şoka maruz kalıp kalmayacağı ancak 2013 içinde belli olacak. ABD'ye ve sözü edilen diğer risklere bağlı olarak ortaya çıkan belirsizlikler azalmadıkça özel kesimin yatırım yapma iştahının çarpıcı biçimde yükselmesini beklememek gerekiyor.

İkinci neden Merkez Bankası'nın para politikasını hem daha fazla gevşetme hem de bunu uzun süre sürdürme olanağının sınırlı olması. Bu olanak var ama sınırlı. Petrol fiyatları yüksek seyrediyor. Enflasyon, yüzde 6.2 olan tahminin belirgin biçimde üzerinde kalabilir.

Üçüncü neden maliye politikasına ilişkin. Büyüme oranının düşmesine paralel olarak vergi gelirlerinde erozyon var. Ayrıca sürdürülmekte olan bazı yatırım harcamaları, bütçe harcamalarını yükseltme eğilimi taşıyor. Bu nedenledir ki eylül ayının sonlarına doğru vergi gelirlerini artırmak üzere bir dizi mal ve hizmetin vergi oranları yükseltildi. Kısacası, maliye politikasında disiplin sağlamaya yönelik bazı adımlar atıldı. Hem yılın kalanında hem de 2013'ün önemli bir kısmında, sadece ekonomik açıdan bakınca, maliye politikasında gevşeme yönünde bir manevra alanı olmadığı anlaşılıyor.

Dördüncüsü, Avrupa'ya ilişkin büyük riskler kalksa bile, Avrupa ülkelerinin büyüme oranları azımsanmayacak bir süre düşük olacak. IMF'nin temmuz tahminine göre Euro Bölgesi gelecek yıl yüzde 0.7 oranında büyüyecek. Bu oran, 2010'da yüzde 1.9, 2011'de ise yüzde 1.5 düzeyindeydi. Avrupa'daki düşük büyüme Türkiye'nin ihracat performansını olumsuz etkiliyor/etkileyecek."

İlk yarıdaki düşük büyümenin yılın geri kalanında da geçerli olacağının öngörüldüğü raporda, "Dahası, mevcut bilgiler ışığında, düşük büyümenin 2013'ün ilk çeyreğinde de sürmesi beklenir. Düşük büyümeyi önlemeye çalışacak yönde bir ekonomi politikası tepkisinin verilmesi sıralanan nedenlerle zor görünüyor. Maliye politikasında manevra alanı yok. Para politikası ise uluslararası risk alma iştahındaki ve enflasyondaki gelişmelerle sınırlanabilir" denildi.

"Yapısal reform şart"

Sorunun çözümünün yapısal reform yapmak olduğu açıklanan raporun son bölümünde şu görüşlere yer verildi:

"Mali kural uygulamasına başlamış olsaydık, eylül ayının ikinci yarısında yanlış zamanda iç talebi kısıcı yönde maliye politikası kararları almamız gerekmeyecekti. İkinci olarak da, enerji fiyatları yüksekken karşımıza çıkan 'düşük büyüme oranı-yüksek cari açık-yüksek dış kaynak ihtiyacı' sorunu ile karşı karşıya kaldığımızın altını çizmek gerekiyor. Türkiye'nin, gelişmiş ülkelerle arasındaki büyük kişi başına gelir farkını kapatabilmesinin önündeki en büyük engellerden biri olarak açıkça ortaya çıkıyor bu sorun. Yurtiçi tasarruf oranını nasıl artıracağımız tartışmasını bir an önce bitirip gerekli adımları atmaya başlamalıyız."

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar