Teorik gelirler vergisi
Başlığa bakınca yeni bir vergi mi geliyor, dediğinizi duyar gibiyim. Hemen söyleyeyim yeni bir vergi gelmiyor. Zaman zaman bazı vergi inceleme elemanları uç konularda rapor yazıp bu konuların tartışmaya açılmasını, en azından belki de bir yargı kararı görülmesini isteyebilir.
Çok eski yıllarda da bazen bu şekilde uygulamalar olmaktaydı. Zaman içerisinde ve en son Vergi Denetim Kurulu Başkanlığı kurulduktan sonra bu şekilde yazılan raporların işleme alınması daha sıkı denetlenir hale geldi.
Rapor okuma komisyonları ve merkezi rapor okuma komisyonları çalışma usul ve esasları belirlendi. Esasen yeni bir konuya ilişkin inceleme raporu yazılmadan önce görüş öneri raporu ile konunun tartışılması sağlanır. Bu komisyonlarda da bazen farklı görüşler ortaya çıkabilir. Bu durumda konuya ilişkin Gelir İdaresinin çözüm sağlaması gerekebilir.
Grup şirketlerin birbirine kefaletleri
Geçtiğimiz günlerde sevgili Abdullah Tolu, daha sonra da sevgili Bülent Ak bahsedeceğimiz konuya ilişkin yazı yayınladılar. Bazı vergi müfettişlerinin, holding şirketlerin grup şirketlerine verdikleri kefalet nedeniyle gelir elde etmeleri gerektiğini ve emsal olarak kredi garanti fonu kefalet komisyonu oranı %2’yi baz alarak rapor yazma sürecine girdiğinden bahsettiler. Vergilemede yorum önemli unsurlardan biridir. Yorum yapılırken teamüllerin göz ardı edilmemesi gerekir.
Türkiye açısından önemli olan yatırım ve istihdamın artırılması ve bu sayede vergi tabanının genişletilmesidir. Kayıtdışı unsurların kayda alınması da vergi tabanının genişletilmesi için değerlidir. Ancak teamüllere aykırı olan ve zorlama yorumlar ile bazı alanların vergilenmesi çabasına girmek vergi idaresinin tercihi olmamalıdır. Holding şirketin veya grup şirketlerin birbirlerine finansman sağladıklarında bu finansmanda, veren tarafın finansman geliri elde etmesi yine öteden beri olan ve yerleşmiş bir uygulamadır.
Bu uygulamanın mantığı, bir şirketin parasını bir başka şirkete borç olarak kullandırdığında en azından mevduat getirisi kadar bir getiri elde etmesi gerektiği değerlendirmesidir. Zaman içerisinde konu daha da oturmuş sayılır. Burada uygulanacak oran öncelikle varsa iç emsal, yani kullanılan başka kredinin faiz oranıdır. İç emsal olmadığı durumlarda öteden beri gelen uygulamada Merkez Bankası avans faiz oranı dikkate alınıyor.
Merkez Bankası artık haftalık olarak muhtelif kredi türlerine göre bankaların uyguladığı ortalama kredi faiz oranlarını yayınlamaktadır. Şirketlerin birbirine kullandırdığı TL borç alıp verme işlemlerinde avans faiz oranına göre daha güncel olan, ticari krediler (tüzel kişi KMH ve kurumsal kredi kartları hariç) için yayınlanan oranın uygulanması daha da yaygınlık kazanabilecektir.
Grup şirketlerin birbirine kefaleti bir gelir oluşturmakta mıdır?
Bankacılık sistemi, genel kredi sözleşmesi dahil bir kredi işlemi yapmadan önce olabildiğince garantili davranma adına, grup şirketlerinden genelde birbirlerine kefil olmalarını ya da holding şirketin kefaletini istemektedir. Grup şirketlerinin birbirlerinin kredi sözleşmelerine kefil olarak imza atmaları neredeyse rutin bir uygulama haline gelmiştir.
Burada kefalet veren tarafın herhangi bir gelir elde ettiğinden bahsetmek piyasanın teamüllerine aykırı bir durumdur. Nakit kaynak kullandırımında, en azından mevduat oranında bir getiriden vazgeçildiği varsayımıyla adat hesaplanması gereği genel uygulama haline gelmişse de, kredilerdeki kefalet işleminde taraflardan birinin vazgeçtiği bir bedel söz konusu değildir.
İşletme veya yatırım için holdingin kefaleti karşılığında bankacılık sisteminden kaynak kullanan grup şirketinin bu nedenle ekstra bir maliyete girmesi zaten ona ilave yük anlamına gelecektir. Böyle bir maliyet öngörülmesi bazı yatırım kararlarının revize edilmesine ve belki de yatırımdan vaz geçilmesine neden olabilecektir. Bu da yukarıda bahsettiğimiz vergi tabanının genişletilmesine sekte vuran ve sonuçta vergi gelirlerinin olumsuz etkilenmesine neden olan bir durum olacaktır.
Yargı kararı ve değerlendirme Sevgili Meslektaşım Bülent Ak yazısında konuya ilişkin Danıştay tarafından verilmiş bir karar bulunduğundan da bahsediyor. Bizce de, bu şekilde tarhiyatlar yapılır ve tekrar konu yargıya taşınırsa üst yargı merciden çıkacak kararın teamüllere aykırı olan bu tarhiyatların iptali şeklinde olması beklenir. Böyle bir uygulamada hangi oranın esas alınacağı veya kredi garanti fonu kefalet oranının yüksekliği, zaten vergiye tabi olmaması gereken bir konuyu tartıştığımız için tamamen gündem dışı bir durumdur.
Netice olarak, Gelir İdaresi ve Vergi Denetim Kurulu Hazine ve Maliye Bakanlığının gözde kurumları olarak kayıt dışılığın kayda alınması, vergi tabanının genişletilmesi, vergi adaletinin sağlanması ve geleneklere uygun olarak yönetim ve denetim işlemlerinin yerine getirilmesi ile görevli kurumlardır. Vergi teamüllerine aykırı böyle konuların zorlanması ve ihtilafların oluşturulması bu gözde kurumların saygınlığı ile bağdaşmayacaktır.