Tensikat ve hakaret

Osman Ata ATAÇ
Osman Ata ATAÇ İŞLETMECİLİK SOHBETLERİ [email protected]

Şu kriz konusuna devam etmek istiyorum. Bu yazımda sizlerle sohbetini yapmak istediğim konu disiplinsizlik, ahlaksızlık ve yeteneksizlik nedeniyle yapılan işten çıkarmalar dışında kalan zaruri tensikatlar ve bunu hakaretsiz yapma inceliği. Tensikat genelde düzenleme ama yaygın kullanımıyla kadro düzenlemesi anlamında bir kelimedir. Bir kişi tensikata uğradı denilince genellikle o kişinin işinden kovulduğu anlaşılır. Rahmetli babam subaydı. Tensikat kelimesini kullanmaz, sanıyorum askerlikten kalma, “Rütbesinin ref’ine (yani ortadan kaldırılmasına, lağvedilmesine), maaşının kat’ine (kesilmesine) ve dahi meslekten define (kovulmasına)” derdi.

Hakaret ise birine küçültücü veya aşağılayıcı bir şekilde hitap etmek, küçük düşürücü bir şekilde davranmak, birinin onurunu kırmak anlamında kullandığımız Arapça kökenli bir kelimedir. Birinin mecburiyetten doğan rütbesinin lağvedilmesi, maaşının kesilmesi ve işten çıkarılması büyük hassasiyet ve nezaketle de yapılabilir ve çok istisnai haller dışında öyle de yapılmalıdır.

İşverenler yani, işten insan çıkarma kararı verebilecek durumda olanlar bir kaç zorunlu durumda ‘tensikat’ kararları alırlar. Bunlardan önde geleni ekonomik sorunların zaruri kıldığı tensikattır. Söz gelimi kriz mi dersiniz bilmem ama Türkiye’de enflasyonun can acıtıyor, piyasalarda da ciddi bir durgunluk var. Buna iktisatçılar stagflasyon diyorlar. Ham ve mamul madde stokları yüksek, ihracat pazarlarında yeri sağlam, girdi maliyetleri döviz cinsinden olmayan ve borç-sermaye oranlarını titizlikle gözleyen işletmeler hariç işletmelerin büyük bir kısmı zor durumdalar.

Zor durumda olan işletmeler bazı şeyler yaparak iflas veya iflas anlaşmalarını (konkordato) önlemeye çalışırlar. Eğer mümkünse işletmeyi gelinlik kız gibi süsleyip bir uygun alıcıya satarak kaçmak bunlardan biridir. Bu durumda çok geç kalmadan işletmenin mali tablolarını düzeltmek için alıcıya ‘yük’ gibi gelecek kalemleri asgariye indirmek ilk yapılacak şeydir. Genellikle taliplerin ‘yük’ kabul edeceği şeylerin başında bordro gelir. Dolayısıyla satışa hazırlanan işletmeler tensikata giderler. Eğer işletmenin satışı olanaklı gözükmüyor veya sermaye sahipleri işlerini terke razı değillerse yapılacak tek şey tüm masrafları kısarak tasarruf etmek ve bundan elde edilecek paralarla durumu pozitife çevirmektir. Masrafları kısmanın yolları beş aşağı beş yukarı bellidir: İş yeri konumu masraflarında daha ucuz mekana taşınmak gibi tedbirler almak; gereksiz sigortaları iptal etmek; fazla kapasiteyi satmak veya kiralamak; araç ve nakliye masraflarını kısmak; girdi maliyetlerini düşürmek için radikal seçenekleri araştırmak; reklam harcamalarını azaltılmak; daha az vergi vermek için uzmanlara danışmak; demode bilişim teknolojilerini terk ve personel masraflarının azaltılması.

Bu kalemler arasında en göze batanı ve görünümde en sık kullanılan biri işletmenin tensikata giderek bordrodan tasarruf etmesi yani tensikattır. Bu da becerilemezse bu durumda bir sürü işletme (hatta vatandaşlar) mahkemelere müracaatla konkordato denilen bir şey isterler. Malum konkordatonun diğer ifadesi iflas anlaşmasıdır. Konkordato batık şirketlerin borçlarını ödeyebilmeleri için alacaklılarla yaptığı anlaşmayı ifade eder. Yani işletme (veya şahıs) batmıştır alacaklılarıyla anlaşma yoluyla sulh olmaya mahkemelerin aracılığını istemektedir. Alacaklılar sıraya girerler. Toplanan paralardan herkes alacağını alır. Alamayanlar dertlerine yanarlar. Mesele kapanır. Bu arada tensikat yapılır işten çıkarılanlar da diğer alacaklıların arasında sıraya girer işsiz maaşsız beklerler. Yani dostlar işler zorlaşınca çözüm ister satış, ister mücadele ister iflas olsun sonuç tensikata çıkar.

İnsanların verdikleri ve başkalarının eleştireceğini sandıkları kararlarını haklı kılacak mazeretler bulmadaki yaratıcılıkları şaşırtıcıdır. İnsanlar, tarihlerini homoerectusdan alırsanız 1.8 ila 1.3 milyon yıl yok homosapiensden alalım diyorsanız 300 bin sene boyunca bir çok alanda gelişme kaydettiler. Bir anlamda hiç gelişmedikleri, bir anlamda en çok gelişme kaydettikleri konu ne kadar saçma veya yanlış veya tutarsız olursa olsun her kararlarını haklı kılacak bir argüman bulmakta gösterdikleri beceridir. İnsanlar birbirlerini kitle halinde öldürmekten içinde yaşadıkları çevreyi tahribe kadar her edepsizliklerine bir kulp bulabilir, hiç bir bahane bulamazlarsa işi öbür aleme havale edebilirler. Her semavi dince adil, affedici ve müşfik olduğu anlatılan Allah adına öldürülen, işkence gören insan sayısı bunun en basit ispatıdır.

İnsanların bu becerilerini küçük çaplarda uyguladıkları bir alan da tensikat kararlarıdır. Yöneticilik kariyerimin, doktora tahsili için verdiğim bir aradan sonra, 1980’li yıllardaki ikinci başlangıcında başında bulunduğum bir holdinge bağlı bir işletmede tensikat yapmak zorunda kalmıştım. Bu olayı ‘Yöneterek Yönetilerek Yaşamak’1 başlıklı kitabımda anlattım.

Hocanın dediğini yapın, yaptığını yapmayın. Bu işi ne zevkle yaptım ne de yapılması gerektiği gibi. İşletme iflasın kapısındaydı. İşletmeye bir alıcı bulunmuştu. Alıcı işletmeyi personelsiz istiyordu. Sizin anlayacağınız firmayı satabilmek için tüm çalışanlarımızı işten çıkarmamız gerekiyordu. İşletmenin o sıradaki genel müdürü “Ben bu sanayiden daha ekmek yiyeceğim. Adımı işçi düşmanı patron uşağına çıkarmam” dedi evine gitti ve saklandı. Ben işletmenin sahibi holdingin genel koordinatörüyüm. Normalde ve kanunen bu tensikat işini genel müdürün yapması lazımken iş başa düştü. Neyse, bu tarih. Gelelim esas konumuza.

Soru şu: İşletmeye onlarca yılını vermiş, üst düzey birine işine son verildiğini nasıl söylersiniz? Bu konuda bir sürü makale, yayın var. Ünlü Harvard Business Review2 (HBR) diyor ki avukatlara danışmak dahil hazırlık yapın, konuşmanızı prova edin, konuşmayı yapacağınız yerin özel ve sakin bir yer olmasına dikkat edin, lafı dolaştırmayın, tartışmaya girmeyin, merhametli olun.

Bunlar asgari nezaket kuralları ve bu tatsız işi usulüne göre yapma yolunda bazı tavsiyeler.

Benim başka tavsiyelerim de var.

1. Özür dileyin

Öncelikle işletmeniz yukarıda değindiğim nedenler dolayısıyla zor durumdaysa bunu sorumlusu işten çıkardıklarınız değillerdir. İster patron temsilcisi olun ister patronun kendisi, insanlar sizin yöneticilik hatalarından dolayı işlerinden oluyorlar. Dolayısıyla her şeyden önce bu insanlara bir özür borçlusunuz. Bu özrü ister herkese toplu bir biçimde dilersiniz isterseniz teker teker yaparsınız. Bakın insanlara onları işten çıkardığınız için özür dileyin demiyorum. Özür yapılan bir hata için dilenir. İşten çıkarmak hataysa çıkarmayın kardeşim. Hata işletmeyi çalışanları işlerinden edecek duruma getirmekte. Onun için özür dileyin.

2. Doğru söyleyin

Eğer herkesi işten çıkarmıyorsanız işten çıkaracaklarınızı seçmek için umarım tensikata gitme nedenlerinizle uyumlu bazı kriterler kullandınız. Nakit tasarrufu yapmak zorundayız deyip başka her türlü masrafı ellemez sadece işten adam çıkarırsanız bunun izahı olmaz. Eğer işletme batık durumdaysa ve nakit tasarrufu için tensikata gidiliyorsa önce işveren temsilcileri maaşlarını almamakla işe başlamalıdırlar. İsterseniz enayi deyin ben öyle yapmıştım. Kimseyi aptal yerine koymanın alemi yok. Tensikata gitmenizin nedenlerini açıkça anlatırsınız. Sonra tensikata uğrayan kişileri seçmek için kullandığınız kriterlerin bu nedenlerle ilgisini açıklarsınız. Tensikat için kullandığınız kriterlerin en azından bir kısmı ölçülebilir olmayabilir, tartışmalara yol açmamak için bunları açıklamayın.

3. Eylemi ima etmeyin

Özellikle uzun yıllarını işletmeye vermiş birine yapacağınız en kötü hakaret onun işten çıkarılacağını ima etmek veya bu yönde sinyal göndermektir. Bunun en beteri de bu yöndeki eylemlerin herkese, özellikle işten çıkarılacak kişiye sürpriz olmasıdır. İşletme yöneticileri böyle sürprizleri Mafya babalarına bırakmalıdırlar. Bir yöneticiye işten çıkarılacağını sinyallemek için onun bilgisayar şifresini iptal etmek, ona bağlı elemanları ondan habersiz işten çıkarmak, başka yerlere kaydırmak, odasını değiştirmek gibi ucuz işler ucuz insanlara yakışır. Ben bunların hepsini gördüm ve duydum. Bunlara gerek yoktur ve de ayıptır. Kıdemli ve kıymetini ispatlamış birini işten çıkarmak zorunda değilseniz çıkarmayın veyahut alay-ı vala bir törenle (gösterişli, törenli, tantanalı) emekli edin. Ve de ...

Sağlıcakla kalın


---------------
(1) Dr. Osman Ata Ataç, Yöneterek Yönetilerek Yaşamak, Efil yayınları, 2012.
(2) How to Tell Someone They’re Being Laid Off, Rebecca Knight, HBR 26 Haziran, 2015

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Teknokrat-Politikacı 30 Ekim 2019
Strateji mi? 23 Ekim 2019
Tenkisat 16 Ekim 2019
Kasvetli ilim 02 Ekim 2019
Zombiler 25 Eylül 2019
Yeni Bull 18 Eylül 2019
Bull 11 Eylül 2019
Neden olmuyor? 04 Eylül 2019
Olmayacak duaya... 28 Ağustos 2019