Temel risklere rağmen süren iyimserlik...
UZMAN GÖRÜŞÜ / Saadet Banu Eriş / Finansinvest
Mart ayı başından itibaren toparlanma sinyalleri veren bazı makro veriler ve resesyon sürecinde "en kötü dönemin geride bırakıldığına" dair artan algılamalar piyasaları olumlu yönde etkilemeye devam ediyor. Son dönemde ABD, Avrupa ve Asya'da açıklanan verilerin büyümeye yönelik olumlu sinyaller vermesi ve FED'in geçtiğimiz hafta yaptığı açıklamalar bu görüşü destekler nitelikte. Buna bağlı olarak geleceğe dönük beklentilerde görülen iyileşmenin şimdilik küresel finans piyasalarını desteklemeye devam ettiğini görüyoruz. Ancak, küresel mali sisteme, tüketim ve talep düzeyine ilişkin temel riskler varlığını koruyor. Mevcut durumu gösteren sanayi üretimi ve kapasite kullanım verileri, genel olarak ekonomik zayıflığın devam ettiğine işaret ediyor.
Yurtiçi tarafta ise büyümeye yönelik zayıflama sürerken, talep koşullarına bağlı olarak enflasyon tarafında olumlu görünüm sürüyor. Sanayi üretimi verileri art arda artan oranlarda daralma yönünde açıklanıyor ve ilk çeyrekte ekonominin iki haneli daralma ile karşılaşmasına kesin gözüyle bakılıyor. Hükümet tarafından açıklanan teşviklerin etkisi ile sektörel bazda stokların eritilmesi yönünde adımlar atılsa da, teşviklerin sona ermesi sonrasında tüketici güveninin düşük seviyelerde olması nedeniyle satışların ve dolayısıyla üretimin keskin şekilde gerilemesi bekleniyor. Bu açıdan Bakanlar Kurulu'ndaki son revizyon ve hükümetin ekonomiye yönelik yeni alacağı kararlar kritik önem taşıyor.
Sözkonusu büyüme koşullarında dezenflasyon sürecinin devamı ise faiz indirimleri konusunda Merkez Bankası'nın elini güçlendiriyor. Banka'nın son yaptığı açıklamalarda enflasyon konusunda olumlu, büyüme konusunda ise daha karamsar yönde olduğu görülüyor. Şartlara bağlı olarak para politikasında aşağı yönlü esnekliğin uzunca bir süre devam etmesi beklenebilir. Önümüzdeki aylarda faiz indirimlerinin devamı ve faiz indirimi süreci kesildikten sonra da artırım için Banka'nın aceleci davranmaması olası. İndirimlere karşın, reel getirinin hala pozitif alanda olması ise TL üzerindeki baskıyı sınırlıyor.