Temel dinamiklerden biri de “algılama”
Geçen hafta, Denizli’de hayvancılığın gelişmesini iki etkene bağladım: Piyasa yapıcısı kuruluşun yarattığı güven ve hayvancılığın üreticileri geçindirebilecek gelir yaratması... Bu yazıda, eli taşın altında olanlardan derlediğim diğer saptamalarını paylaşacağım.
Hayvancılık eğitimsiz insanın işiymiş gibi algılanıyor, bu algı kırılmalı.
Kaba yem üretiminde inisiyatifin önemi unutulmamalı. Ülkemiz koşullarında büyükbaş hayvan için 3 dekar kaba yem arazisi gerekiyor.
Hayvancılıkta destekler çok iyi hesaplanarak verilmeli. Hayvancılık ana iş olmalı, yan iş değil!
AB ülkelerinde 50-200 hayvan olan ortalama çiftlik büyüklüğü, Polonya ve Macristan gibi ülkelerde ortalama 20 dolayında. İşletmelerde 20 baş hayvanı aşan bir hedefe yönelmeliyiz.
Mevsimine göre 5-6 litre sütten bir kilogram beyaz peynir üretiliyor. Peynirin kalitesi kullanılan süt miktarını belirliyor. Peynirde 40 kuru madde standardının ödünsüz gözetlenmesi ve denetlenmesi gerekiyor. Farklı bölgelerde yaptığımız çapraz sorgulamalar Türkiye’de kuru madde ortalamasının 28 ile 32 arasında değiştiği yönünde. Rasyonel bir otoritenin kuru madde değerlerini gözetmesi ve denetlemesi tüketicinin gerçek anlamda koruması olacak.
AYNES yöneticileri, sadece Acıpayam’ın değil, yöre hayvancılığının hayat damarı olma işlevini yerine getirdiklerine inanıyor. Süt fiyatı istikrarı ve düzgün ödemenin bunun temel bileşeni olduğu üzerinde önemle duruyorlar. Bugüne gelinceye kadar bir dizi altyapı ve eğitim çalışması yaptıklarının altını çiziyorlar. Kuruluşta doğrudan çalışan sayısı bin 150 kişi... Taşaron, nakliye ve üreticileri katarsak ileri ve geriye bağlantıları 10 binler olarak hesaplanıyor.
Okul sütü, süt üretimine istikrar kazandıran bir uygulama olarak görülüyor. Milli Eğitim Bakanlığı 300 milyon süt alıyor; öğrencilere 3 gün dağıtılıyor… Toplam 150-160 milyon TL maliyeti var... Genel bütçeden geliyor... Haftada beş gün dağıtılsa sütün bedeli genel bütçeden değil de genel desteklerden verse, talep koşullarında önemli bir düzelme olabileceği, arz koşullarının kendiliğinden gelişeceği iddia ediliyor .
Denizli hayvancılığının dünyanın en iyileri arasına girildiği özgüveni ve iddiası var. Perakende pazarında haksız rekabet engellenirse gelişmenin daha da hızlanacağı kanısı yaygın. Gözetim ve denetim eksikliği nedeniyle “tüketicinin korunmasında” olması gereken yerde değiliz. Bakanlığın attığı adımları ilerletmeli, vatandaşı istismar edenler mutlaka bedelini ödemeli diyenler yaygın. Hile yapanının bağışlanmamasının, sektörün sağlıklı gelişmesinin ön şartı olduğu söyleniyor.
Denizli’de önemli aşamalar kaydeden süt ve et üretimini daha ileri aşamalara taşıyabilmenin gereklerini şöyle sıralayabiliriz:
. Temel önlem hayvan hastalıklarının önleyici çalışmalarının hızlandırılması olmalı.
. Sütteki kalite iyileştirilmesi girişimleri güçlendirilerek sürdürülmeli.
. Et ve Süt Müdahele Kurulu daha etkin bir yapıya kavuşturulmalı.
. İhracattaki destek artırılmalı ve süt tozu koşulunun ivedilikle kaldırılması sağlanmalı.
. İç tüketimi artıran teşvik ve uygulamalar hızla hayata taşınmalı.
. Yem bitkileri arzı planlanmalı ve dış bağımlılık minimum düzeye indirilmeli.
. Yem fabrikalarında konsolidasyon doğru ve en az maliyetli biçimde yönetilmeli.
. Yemdeki bilgi birikimi eksikliği hızla aşılmalı.
. Bürokrasinin yanlış yönlendirmeleri önlenmeli.
. Yem hammaddesinde “ucuz hammadde” yerine “uygun hammadde” anlayışı egemen kılınmalı.
Denizli’de hayvancılığın gelişmesi, süt ve ette nicelik kadar niteliğinde artması için AYNES gibi “piyasa yapıcısı kuruluşların” proje-odaklı ele alınarak ayrıntılı biçimde değerlendirilmesi ve rol modeli olmalarının koşullarını tartışmalıyız.