Tembel girişimciler

Ömer EKİNCİ
Ömer EKİNCİ Dönüşüm Rotası [email protected]

Bir ülkenin işçisi tembelse bunun telafi­si vardır. Memuru tembelse bunun telafi­si vardır. Ama bir ülkenin girişimcisi tembelse bunu o ekonominin içindeki herkes öder.

20 yıla yakın süredir girişimcilik kavramı­nı temsil etmeye çalışıyorum. Kendi sektörüm olan barkod teknolojileri alanında yüzlerce şirket gördüm. Barkod ve el terminali sektörü asansör bir sektör, birçok sektörden müşteri­miz oluyor. Her ölçekten şirketlerin işlerinin iyileştirilmesine yönelik hizmetler veriyoruz. Bu yüzden hem sektörümden, hem de hizmet verdiğimiz sektörlerden yüzlerce şirketi ince­leme şansım oluyor.

Türk girişimcisi işini kurduğunda çalışkan, belli bir ölçeğe getirene kadar azimli. Ama bir yerden sonra memur genleri mi devreye giriyor yoksa tüccar olamayıp esnaf kalmak mı dersi­niz, mevcudu korumak, çok da zorlamamak gibi hasletler görmeye başlıyorsunuz.

Kendi sektörümden örnek vereyim, yeni bir şirket kuruluyor. Bir bakıyorsunuz ki her müş­teride, her yerde katalogları, broşürleri, her müşteriden randevular alınıyor, ziyaretler ya­pılıyor. Belli bir sayıda müşteriye ulaşıldığında ise rolanti moduna geçiş başlıyor.

Bir süre sonra bakıyorsunuz, büyüklüğüne göre 10, 15 arası bir müşteri sayısına ulaşmış, onlarla bakım anlaşmalarını yapmış, rutin bir satış cirosuna ulaşmış ve sonra artık sahada görmemeye başlıyorsunuz.

Özellikle son dönemde çok fazla şu manzaray­la karşılaşıyorum, sektörün büyüklerinin 20-30 yıl arası harcadığı süreyi harcamadan, 5 yılda onların kazandığı kadar kazanayım ve sonra şir­keti satarım, kapatırım ya da küçültürüm.

Kendi şirketini vurkaç taktiği ile yöneten gi­rişimcilerden ekonomiye ne fayda gelebilir?

Zengin patronların fakir şirketleri

En büyük sorun sarmallarından biri de bu, zengin patronların fakir şirketleri.

Şirket sahiplerinin bilinçaltlarında maalesef o şirketin kendisini zengin etmek için var oldu­ğuna dair bir inanış var. Bunu aşamıyoruz. İste­diğiniz kadar özel / tüzel kişilik ayrımı yapın, kafada bir yerlerde bir şeyler bunu reddediyor.

Şirketler zenginleşse, çalışanlarına çok daha iyi maaşlar ödeyebilir. Maaş artış dönemleri iki taraf için de bir savaş meydanına dönüşmez.

Şirketler zenginleşse, çalışanlarına çok daha iyi koşullar sunabilir, daha iyi ofislerde daha verimli çalışabilecekleri, daha sağlıklı, daha temiz çalışma alanlarında daha mutlu olabilir çalışanlar. Patron şirketine yatırım yapması gere­ken parayı 2023 model otomobilini 2024’üyle de­ğiştirmeye harcadığında, Azimut tekne bakmak­tan işine odaklanamadığında şirketi de yeterince büyümüyor. Zira amacı kendisine yetecek kadar büyümekse, kendisini şirketinin bir parçası ola­rak görmeyip şirketi kendisi için bir araç gördü­ğünde zaten büyümesine gerek de kalmıyor.

Batan şirketler

Her gün batan şirketler duyuyoruz. Çok uzun yıllardır söylediğim bir söz var, şu ana kadar da yaşadığım her olayda da doğrulandı, henüz çü­rütülemedi.

“Bir şirketi çalışanları en fazla zarara uğ­ratabilir. Ama o şirketi batırabilecek olan sadece ve sadece patronudur”

Ben çalışanlarından dolayı batan şirket gör­medim. Patronuna rağmen ayakta kalan şir­ket ise çok az da olsa gördüm, o da patronundan bile daha özverili çalışan çalışanlar sayesinde oluyordu.

Neden vizyonumuz sınırlı?

Türk şirketleri döviz kurlarının bu kadar yüksek olmasına rağmen neden yurtdışında var olmaya ve büyümeye kendilerini adayamıyor­lar? İhracata yönelik ürün üretmekten söz et­miyorum. O da içeride olan bir operasyon.

Ama sektörünün en büyüğü olmuş birçok şir­ket sahibi tanıyorum. “Sektörümde en büyü­ğüm, bu bana yetiyor” diyor. İhracat ya yapıyor. Ama yerinden kıpırdamadan. Yurtdışında ofis­ler, mağazalar, şubeler açmadan.

Bizim oralarda bir söz var, “verin yiyeyim, ör­tün yatayım, bekleyin canım çıkmasın”.

Teşvik almaya sıra geldiğinde en önde koşan bu işletmelere “neden yurtdışında şirket satın almıyorsun?”, “Neden işini başka ülkelerde bü­yütmüyorsun?” diye sorduğunuzda bizim ora­lardaki bu söze benzer cevaplar duyuyorsunuz.

İşini büyüteceğine Pr’a, STK’lara yoğunlaşma

Belli bir ölçeğe ulaşan şirketlerin patronları şirketleriyle uğraşmayı bırakıp kendileriyle uğ­raşmaya başlıyorlar. “Bir futbol kulübünde gö­rev alayım, bir STK’da başkan olayım, medyada yer bulayım” çabalarını önce iyi niyetle, “şirke­time faydam olsun” düşüncesiyle başlatsalar da bir süre sonra egoları o tadı alıyor.

Bir de bakıyorsunuz patron şirkete hiç uğra­maz olmuş. İşte bir tembel girişimci de bu pat­ronlar. Başka işlere çalışkan, tuttuğu takım için gecelerce sabahlıyor, STK’da yükselmek için şirketinin olanaklarını sonuna kadar kullanı­yor ama şirketine faydası?

Bugün biraz dertleşmiş olduk.

Ama bunu konuşmalıydık. Zira girişimcinin tembelliğinin hepimize zararı var.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Bu kış çetin geçecek 21 Ağustos 2024