Tekstilde şeffaf üretim için “Elbisemi kim dikti?” diye sorun
Modaya yenilikçi ve sürdürülebilir bir bakış açısı getirmeyi hedefleyen Fashion Revolution, 2019 Moda Şeffaflık Endeksi’ni yayınladı. Endeks, 200 markanın tedarikçilerini ne kadar yakından takip ettiklerini ve üretim süreçlerinin ne kadarını tüketici ile paylaştıklarını ölçüyor.
24 Nisan 2013’te Bangladeş’te Rana Plaza adında bir tekstil fabrikasının çökmesi ile bin 138 kişi hayatını kaybetmişti. Rana Plaza olayı tekstil sektöründe yaşanan ne ilk ne de son felaket. Hazır giyim sektöründeki fiyat rekabeti, tekstil işçilerinin “insana yakışan çalışma şartlarında” işlerini yapmalarına engel olmaya devam ediyor.
Sektörün bir devrime ihtiyacı olduğunu düşünen bir grup aktivist, 2016 yılında 24 Nisan’ı “Fashion Revolution Day” (Moda Devrimi Günü) ilan etti. Bu hareket “Elbisemi kim dikti?” diye soruyor ve satın aldığımız ürünlerin nasıl, kimler tarafından, hangi koşullarda üretildiğini sorgulamamızı istiyor.
Moda endüstrisi yalnızca tasarım yapan markalardan oluşmuyor. Her bir giysinin arkasında, ham madde üreticileri, kumaş üreticileri ve giysileri üreten işçileri kapsayan uzun bir tedarik zinciri bulunuyor. Şeffaflık, üretimi yaptıran markaların tedarik zincirinde gerekli tüm takipleri yapması anlamına geliyor. Çalışan güvenliği, adil ücret, çocuk işçi çalıştırma, çalışma ortamının hijyeni gibi çok sayıda konu bu kapsama giriyor.
Modaya yenilikçi ve sürdürülebilir bir bakış açısı getirmeyi hedefleyen Fashion Revolution, geçtiğimiz günlerde tüm bu süreci değerlendiren 2019 Moda Şeffaflık Endeksi’ni (Fashion Transparency Index 2019) yayınladı. Endeksin amacı dünyanın en büyük moda markalarını ve moda perakendecilerini daha şeffaf olmaya yönlendirmek; yaptıkları işin insan hakları ve çevre üzerindeki etkileri hakkında hesap vermelerini sağlamak.
200 marka değerlendiriliyor
Endeks, 500 milyon doların üzerinde ciroya sahip olan dünyanın en büyük 200 markasını şeffaflık açısından izlemeye alıyor.
Markaların tedarikçilerini ne kadar yakından takip ettiklerini, sorunları nasıl ele aldıklarını ve üretim süreçlerinin ne kadarını tüketici ile paylaştıklarını ölçüyor. Endekste markalar beş kategoride değerlendiriliyor. Bunlar; İlkeler ve taahhütler, yönetim, tedarik zincirinin izlenebilirliği, tedarikçilerin takibi ve iyileştirilmesi ve küresel sorunlar (cinsiyet eşitliği insana yakışır iş, iklim eylemi, sorumlu tüketim ve üretim) olarak sıralanıyor.
Bu değerlendirmeye göre markaların ortalama şeffaflık düzeyi yüzde 21 civarında.
Bu ortalama, hala hedefin çok altında olsa da 2018 değerlendirmesine göre yüzde 5 oranında artış izleniyor. En yüksek şeffaflığı gösteren firmalar ise yüzde 60 civarı skorlara sahipler.
İnsana yakışır iş
Fashion Revolution’ın moda endüstrisinde hedeflediği değişim, 8. Sürdürülebilir Kalkınma Hedefi’ni temel alıyor: “İnsana Yakışır İş ve Ekonomik Büyüme”.
SKH 8; tam istihdam, insana yakışır iş ve eşit ücret, modern kölelik ve çocuk işçiliğinin sona erdirilmesi, işçi haklarının korunması ve güvenli çalışma ortamlarının desteklenmesini öngörüyor.
Fashion Revolution’a göre şeffaflık, sektörde değişim için önemli bir araç, ancak tek başına yeterli değil. Şeffaflık ilkesi, yalnızca sistemdeki kusurları tespit etmeyi değil, aynı zamanda onları düzeltmeyi amaçlıyor.
Şeffaflaşma hareketi yaygınlaşıyor
Endekste, yüzde 61-70 şeffaflık seviyesinde olan beş marka, Adidas, Reebok, Patagonia, Esprit ve H&M olarak sıralanıyor.
Lüks markalar arasında yüzde 31-40 oranı ile en yüksek şeffaflık düzeyine sahip olan markalar ise Kering gruba ait olan Gucci ve Bottega Veneta. Geçtiğimiz yıla kıyasla bu yıl en hızlı şeffaflaşma sürecine giren markalar ise yüzde 22 şeffaflık oranına ulaşan Dior; yüzde 21 şeffaflık oranına ulaşan Sainsbury’s ve Nike; yüzde 18 şeffaflık oranına ulaşan New Balance ve yüzde 17 oranına ulaşan Marc Jacobs.
Markalar genelinde şeffaflık oranının yüzde 21 olması, daha gidilecek çok fazla yol olduğunun bir göstergesi. Önemli sorunlardan birisi, markaların büyük bölümünün tedarik zinciri konusunda yeterince bilgi vermemesi.
Bu arada şeffaflık ilkesinin tüketiciler üzerinde de önemli bir etkiye sahip olduğunu söylemek gerekiyor. Raporda 2018 yılında, 3,25 milyon kişinin Fashion Revolution etkinliklerine katıldığı belirtiliyor. İşçilerine sağlıklı ve güvenli çalışma ortamı sağlayan, adil ücretler veren, cinsiyet eşitliğini göz önünde bulunduran, insana ve çevreye duyarlı üreticileri desteklemek isteyen pek çok tüketici var.
Tüketiciler artık üretim ve tedarik süreci konusunda şeffaf olan firmaları tercih ediyor. Bu ilkelere uyum göstermeyen firmaların ürünlerini tüketmek istemiyor. Tüketici davranışlarında izlenen bu değişimin, sektörü de dönüştürmeye başlaması kaçınılmaz.