Tekstilcilere bir nefes
Tekstil ve hazır giyim, Türkiye için her zaman önemli bir sektör olmuş, gerek ihracatımızda gerekse istihdamdaki katkıları yadsınamayacak boyutlara ulaşmıştır. Genelde ihracatımıza olan etkisi ile gündeme gelen tekstil ve hazır giyimin, gerçekte istihdam ve üretimimiz açısından da son derece önemli olduğunun da altını çizmemiz gerekir. Belki zaman zaman ülkece tekstil sektöründen soğumamıza neden olan en önemli noktanın, yeterli düzeyde katma değeri ülkemize kazandırmadığı yönündeki görüş olduğunu bilsek de, bunun da ancak markalaşma ve yurtdışı mağazalara daha fazla yönelmek ile pozitif bir evrilme göstereceğini ve hatta gösterme eğiliminde olduğunu da belirtmek gerekir.
Her ne kadar üretici olduğumuzu savunsak dahi, gerçekte hazır giyimde büyük ölçüde ithalat yapan bir ülke konumunda olduğumuzu hatırlatarak neden bir nefes dediğimi açıklamak isterim.
Başta Çin olmak üzere, pek çok Uzakdoğu ülkesinden; gerek hazır giyim gerekse ev tekstili gibi pek çok tekstil ürünü ithal ettiğimizi hepimiz biliriz. Önceki adı ile Ekonomi Bakanlığı Mayıs 2018 tarihinde gündeme bomba etkisi yaratan bir karar ile geldi. Çin’den yapılacak dokuma ve örme hazır giyim, çanta, cüzdan, ayakkabı ve ev tekstili ürünleri için tedarikçilerden talep edilecek bir takım belgeleri zorunlu kıldı ki, neredeyse temini imkânsız belgelerdi. Akabinde sektör temsilcilerinden ve özellikle çok uluslu markalardan gelen aşırı tepki sonucu, karar Ocak 2019 sonuna kadar ertelendi. Seçim sonrası, tarihin de yaklaşması ile konu yeniden gündeme getirildi ve bu konuda bir yumuşama beklentisi yetkililere iletildi. Ve akabinde, 14 Kasım 2018’de yayınlanan tebliğ, yüreklere su serpti ve Türkiye’de yer alan firmalar arasında bir kategorizelendirme ile ithalat yeninden kolay hale getirilmiş oldu.
Ancak, kapsama alınan ülke sayısı çoğaltıldı; bu defa 10 ülkeden yapılacak ithalatlar bu kapsam dahilinde ithal edilebilecek. Bu ülkeler, Çin Halk Cumhuriyeti, Bangladeş, Vietnam, Endonezya, Hindistan, Kamboçya, Pakistan, Sri Lanka, Burma (Myanmar) ve Tayland olarak belirlendi. Bu ülkelerden yapılacak kayıt belgesi başvurularında ithalatçı firmaların üretim, ihracat, ithalat ve istihdam verisi gibi kriterleri dikkate alarak yapılacak olan risk bazlı değerlendirme sonucunda ithalatı yapabilecekleri veya ilave bilgi ve belgeye ihtiyaç duyulup duyulmayacağına karar verilecek.
Aslında, bu tebliğ değişikliğini şöyle okumak mümkün; Türkiye’ye ithalat yapacak firmaların, belli bir geçmişi, ekonomiye üretimle dahi olmasa, istihdam ile katkı sağlaması gibi unsurlar göz önünde bulundurulmuş olacak. Diğer bir deyişle, gerekli yetkinliklere sahip olmayan firmaların ithalat yapması da neredeyse imkânsız hale gelmiş olacak. Türkiye’nin üretim ihtiyacını ve istihdam gereksinimini göz önünde bulundurduğumuzda alınan bu kararı olumlu bulmamak mümkün değil.
İhracatımızı arttırmanın aslında ilk kuralının üretimden geçtiğini aklımızdan çıkartmamalı, hamlelerimizi ve gelişme projelerimizi de bu doğrultuda oluşturmalıyız. Bu düşünceyle alınan kararları da ülkece desteklememiz şart. Ancak eminim, bazı ev tekstili, hazır giyim ve ayakkabı ithalatçıları bu karardan olumsuz etkilenecek ve tepki vereceklerdir. Oysaki yapılmaya çalışılan şeyin, ülke yararına olduğunu ve özellikle ucuz ve kalitesiz ürün ithalatının önüne geçmek olduğunu düşündüklerinde, eminim ki konuya daha pozitif yaklaşacaklardır. Bunun için de bu yönde alınmış kararı iyi anlamaları gerekiyor. Tekstil sektöründe üretim gücünü daha da iyi kullanan, arttıran ve özellikle sürdürülebilir firma ve markalara ihtiyacımızı aklından çıkartmayan bir tabloyu hep birlikte ortaya koymayı başarmak zorundayız.
Darısı tüm sektörlerimizin başına…