Tekstilci ve konfeksiyoncuların dertleri sadece onların mı?

Osman AROLAT
Osman AROLAT AROLAT'tan [email protected]

ASOMEDYA Yuvarlak Masa Toplantısı’nda Ankaralı tekstilci ve konfeksiyoncular sorunlarını sergileyerek, çözüm arayışlarından söz ediyorlar. Bu sektör zaman zaman ekonomi yönetimindeki bazı kişilerce, katma değeri düşük, “terk edilmesi gereken bir sektör” olarak nitelendiriliyor. Buna karşın bu sektör, 2.5 milyon kayıtlı, 700 bin kayıtdışı istihdama sahip, ihraç kalemleri arasında ilk sıralarda yer alıyor, büyük oranda kadın emeğini değerlendiren önemli bir sektör olma özelliğini sürdürüyor.

Yuvarlak Masa Toplantısı’nda sektör temsilcileri, sektörlerinin 80 yıllık bir geçmişi olduğunu belirterek, “inşaatla büyüme politikası nedeniyle göz ardı edildikleri” duygusunu dile getiriyorlar.

Yurda kontrolsüz olarak Çin, Pakistan gibi ülke menşeli ürünlerin girmesinin sektörlerini olumsuz etkileyerek bitirmekte olduğundan şikayet ediyorlar.

Yabancı marka ürünlerin baş köşeyi aldıkları AVM’lerde, dövize dayalı kiralar nedeniyle yerli firmaların yer bulamadığını, organize perakende sektörünün cadde mağazacılığının da çok daraldığını açıklıyorlar. Bu gelişmelere bağlı olarak sektörlerinin 2 bin yılından bu yana ivme kaybettiğini, durma noktasına geldiğini belirtiyorlar.

Önlerine adeta halı serilen global tedarikçi firmaların piyasayı ele geçirmekte olduğunu öne sürüyorlar. Önlerini göremedikleri için yeni yatırım yapma konusunda cesaretlerinin olmadığını açıklıyorlar. Zorunlu görseler bile daralma ve küçülme yönünde karar almalarına tazminat ödemelerinin getireceği yükler nedeniyle karar veremediklerini belirtiyorlar. Kıdem tazminatı ödemelerinden şikayetlerini dile getiriyorlar.

Bankaların sektörlerine bakışında olumsuzluk olduğunu, kredi taleplerinde, teminat mektubu temininde güçlüklerle karşılaştıklarını dile getiriyorlar. Yaşadıkları bir başka zorluğun da kalifiye eleman bulmak olduğunu belirterek, son dönemde kalifiye elemanlarını, sınavla eleman alan askeri dikimevlerine kaptırdıklarından şikayetçi oluyorlar. Devlet dikimevlerinin eleman yetiştirip sektöre vermesi gerekirken, biz oraya eleman yetiştirir hal aldık, şikayetini dile getiriyorlar.

Devletin verdiği teşviklerin prosedürünün, çok uzun, karmaşık ve yıpratıcı olduğunu, danışmanlık firmalarından yardım alma zorunda kalmaları yerine, daha anlaşılır, kolay ulaşılır teşvik beklediklerini söylüyorlar. 15 Temmuz sonrası piyasalarda ciddi bir drama başladığını, tahsilatlarda sıkıntılar yaşadıklarını belirtiyorlar.

Doğaldır ki farklı sektörlerden eli taşın altındaki üreticiler sorunlarını dile getirseler ortaya üç aşağı beş yukarı benzer bir tablo çıkacaktır.

Dün açıklanan kasım ayı enflasyonunda döviz artışının etkisinin görülmediği yolunda yorumlar yapıldı. Oysa ortada iki uyarı söz konusuydu. Biri döviz artışının enflasyona yansımasının üç aylık dönemde görüleceği gerçeğinin bilinmesi. İkincisi gelecek dönem zamlarının habercisi olan aylık yüzde 2’li üretici fiyat artışı.

Bu gelişmeler, hiç vakit kaybetmeden yapısal reformları ve üreticiye destekleri hayata geçirmemizin gereğini ortaya koyuyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar