Tekstil ve hazır giyim üreticilerinin gerekçeleri
BUZDAĞININ DİBİ / Rüştü Bozkurt İnsanların kendi düşünce dünyalarında "meşrulaştıramadıkları" işleri yapmaları, hayatın en büyük işkencesidir. İnsani gerçeğin bu yönü nedeniyledir ki, "vizyon" kavramı iki bileşenden oluşur: Birinci bileşen, "varlık nedeni olan bir ideal içermesi", ikincisi de "yaratılmak istenen sonucun" çok net tanımlanmış olmasıdır. Hangi konu üzerinde düşünürsek düşünelim, o düşünceyi yaratan sezgilerin besleniş kaynakları, bilgilerin bağlamları ve farkında olmanın derinlik ve yoğunluğu analiz edilmiyorsa, ulaşılan yargıların ciddi "boşluklar" bırakma olasılığı vardır. Ülkemizde önemli üretim alanlarından biri olan tekstil ve hazır giyim alanında çalışan iş insanlarını, onların bir araya gelerek hayat verdikleri örgütlerin sözcülerini dinlerken, "hangi gerekçeleri" ileri sürdüklerini, o gerekçeleri besleyen felsefi arka planı iyice anlamak gerekiyor. Sektörel teşvik talebi Tekstil ve hazır giyim üreticileri "sektörel teşviklerin" yürürlüğe konmasını, bütün ülkede tekstil ve hazır giyim üreticilerinin kapsama alınmasını istiyor. Bu isteklerini de birkaç temel gerekçeyle açıklıyor. Temel gerekçelerden ilki sektörün gelişmesiyle ilgili. Deniyor ki, "Sektör bugünkü yapısal ve ekonomik özelliklerini, kalkınmacı devlet anlayışının yürürlüğe koyduğu teşvikler belirlemiştir. Tekstil alanına giren iş insanlarının subjektif tercihlerinden daha çok, kamunun yönlendirmesi bugünkü yapıyı oluşturmuştur. O nedenle, eğer yapıda bir çarpıklık varsa, uyumsuzluk söz konusu ise bunun suçu salt tekstil ve hazır giyim alanına yatırım yapan girişimcilerin üzerine yıkılamaz. O nedenle, sektörün 'dönüşümü' piyasaya bırakılamaz. Yapıyı oluşturanların, yapının 'yumuşak dönüşünü' sağlayacak önlemleri alması gerekir. En az beş yıl, sektörün bütün ülke ölçeğinde desteklenmesi gerekir." İkinci gerekçe "sosyal boyutu" kullanıyor. "Ülkemiz gelişmek istiyorsa, çalışabilir nüfusunu tarımdan endüstriye, endüstride de düşük verimli alanlardan yüksek verimli alanlara kaydırmak zorundadır. Tekstil ve konfeksiyon üreticileri, kırsal kesimden aldıkları emeği eğiterek, endüstri ile tanışık hale getiriyor. Sektörün bu özelliği dikkate alınmalı, sağlıklı bir emek farklılaşması yaratmanın aracı olarak değerlendirilmeli; yarattığı sosyal fayda dikkate alınarak teşvik mekanizması kapsamında tutulmalı" savına dayanıyor. Üçüncü gerekçe de sosyal içerikli. Tekstil ve hazır giyim üreticileri, "Ülkemizde doğun oranının ve kırsal kesimden göçlerin yarattığı istihdam baskısını azaltan, insanları 'dışlanmışlık' duygusundan uzaklaştıran 'sünger proje' görevini en iyi yerine getiren bir üretim alanıyız. Ülkemizin kendine özgü koşulları dikkate alınarak, yarattığı sosyal faydayı göz ardı ederek ülkemizi bir yere taşıyamayız" diyor. Bağış değil, şans eşitliği istiyoruz Gerekçelerin dördüncüsünde, "Bizim tesislerimizin önemli bir bölümü en yeni teknolojilerle donanmıştır; verimliliklerimiz de uluslararası ortalamaların üstündedir. Bu nedenle, fiyat rekabetinde yaşadığımız sorunlar; işletmelerimizden değil, faktör maliyetleri üzerine dışardan gelen yüklerdir. Enerjiden düşük kurlara, işgücü maliyet üzerindeki yüklerden uygulanan vergi oranlarına, rakiplerimizle 'şans eşitliğini' yitirmemize neden olan etkenler, bizim dışımızdadır; yönetimin idari kararlarına bağlıdır. Bu nedenle, bir 'haksız rekabet' söz konusudur. Biz özel imtiyaz istemiyoruz; uluslararası piyasada şans eşitliği yaratan adil önlemler istiyoruz" tezleri ileri sürülüyor. Gerekçelerin beşincisini de sözcüler, "Yaygın kanının aksine, ülkemizde tasarımdan, teknik gelişmelere, piyasa ile karşılıklı ilişkilerin hızı ve niteliğinden, kalite imajına sektör çok önemli adımlar atmıştır. Dönüşüm akıllıca yönetilirse, hem ülke çok şey kazanacaktır hem de sektör kendi içinde arınarak rekabet gücünü artıracaktır. Unutmamak gerekir ki, sektörün asıl rakipleri Akdeniz ülkeleridir. Doğu ve Uzakdoğu ülkelerinin rekabeti ise ikincil olandır" temeline oturtuyor. Gerekçelere katılıp katılmamada özgürüz; ama bu gerekçeler üzerinde geniş kapsamıyla düşünmeden sektörle ilgili değerlendirme yaparsak bir yanlışın destekçisi konumuna düşebiliriz.