Tekstil sanayimizi daha derinliğine tartışmalıyız

Rüştü BOZKURT
Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ [email protected]

Geçen hafta yazımda Paris’teki fuarlardan “ülkemizde tekstil sektörüne nasıl baktığımı” paylaştım. Aldığım tepkilerin ikisini sizlerle paylaşacağım. Biri Prof. Dr. Çelik Kurtoğlu’ndan geldi. Diyor ki, “Bugün yazında eleştiriye davet ettiğin için yazayım dedim. Türk tekstil endüstrisinin İtalya’nın arkasından ikinci sırada geldiğini yazıyorsun. Ölçü nedir bilmiyorum. Bildiğim, biraz katma değer içeren hazır giyim ihracatçılarının iki esas müşterisi Zara olarak bilinen Inditex grubu ve H&M. Bu iki müşteri ve diğerleri için yapılan da esasta CMT denilen “kes-dikme-bitirme” işlemi. Gömlek kumaşı yapan bir şirket kaldı, SÖKTAŞ. Kendi markasıyla, tasarımıyla koleksiyon ve ihracat yapanların sayısı iki elin parmaklarına ulaşır mı bilmem. Küresel perakende piyasasının çalışma ve dolayısıyla tedarik koşulları değişti. Yazını okuyunca bunları yazmak geldi içimden. Keşke aksi doğru olsaydı.”

Kurtoğlu’na verdiğim yanıtta,” Duyarlılığını biliyorum, teşekkür ederim... Ölçü koyma talebin haklı… Ölçüm şu: Kumaş incelikleri, desenleri, üreten firma sayısı, stand sayısı ve kullanım biçimi... Tüm bu ölçüleri kullandım ve genelleme yaptım. Sadece hazır giyim değil, kumaş, tekstil boya ve terbiye alanında makine üretimi, Ar-Ge ve tasarım alanlarında bir yerde olduğumuz savunabiliriz” dedim.

Kurtoğlu değerlendirmemi de yanıtladı: “Saydığın kumaş incelikleri, desen falan, hep nihai müşterinin tasarrufunda. Birkaç şirket, İzmir’de Simurg, niş çalışıyor, ötekiler tam teslim tedarikçi. Aster tekstil, İsmail Kocaali, hem tedarikçi, hem de kendi koleksiyonunu Londra’da, Sırbistan’da, galiba Barselona’da perakende satıyor.”

Sektörün içinden bir bakış

Servet Samsama’nın değerlendirmesi de şöyle: “Ben İstanbul Ticaret Odası Yönetim Kurulu Üyesiyim ve tekstilciyim. Tekstil ve hazır giyim sektörünü temsilen ticaret odasında bulunuyorum. Dünkü DÜNYA gazetesindeki köşenizde tekstil sektörünü ele almanız ve farklı bir bakış açısıyla yorumlamanız bizleri ziyadesiyle mutlu etti. Bundan dolayı sizlere çok teşekkür ederim. Sizinle tanışmak, sektörümüzü biraz daha derinlemesine ele almak için sizin uygun göreceğiniz yer ve zamanda bir araya gelmek isterim.”

Bu ülkenin temel sorunlarından birinin da “tartışma eksikliği” olduğunu düşünüyor; yazılarımın çoğunda yazdıklarımın her türlü tartışmaya açık olduğunu sıkça yineliyorum. Bu nedenle Kurtoğlu ve Samsama’nın duyarlılıklarını önemsiyorum. Düşünceleri, fikirleri, projeleri ve uygulamaları gerektiği gibi tartışmayan toplumların etkin kaynak kullanmasının olanaksız olduğunu her zaman yazıyorum.

Orhan Pamuk’un yazısındaki cümleyi bir kez daha anımsayalım: “Kısa mesajla iletişim kurabilirsiniz, ama asla düşünce geliştiremezsiniz.” Eleştirilerimde merkez düşüncemizi ayrıntıda açıklayan, bardağın boş ve dolu yanlarına ilişkin gerekçelerini bütün yönleriyle irdeleyen, bilgi ve belgeye dayanan tartışmalar yapmaya ihtiyacımız var.

Tekstil sanayimizin bir strateji çerçevesinde örgütlenmesinin yararına inanıyorsak; o zaman Kurtoğlu’nun kısaca altını çizdiği itirazlarına yanıt vermeliyiz. Bu yanıtı başta sektörde örgütlü STK yetkilileri vermeli. Sonra da TİM başka olmak üzere, siyasi irade ve bürokrasinin yetkilileri gerekçeli açıklamalarla tartışmaya katılmalı ki ülkemizin enerjisini doğru yerlere harcayalım.

Kendimize saygının gereği

Sorularının yanıtlanması, sektördeki yetkililerin “kendilerine saygılarının” da gereğidir. Ülkemizin kumaş ve hazır giyim sektörü çok az sayıda uluslararası şirkete ne kadar bağımlıdır? Ülkemizdeki üreticilerin kendi tasarımlarını yapan, uluslararası ölçekte kendini kabul ettirmiş olanlarının oranı çok mu düşüktür? Tekstil sanayimizin kumaştan hazır giyime kadar ürettiği katma değerin durumu nedir? Perakendede küresel düzlemde kendini kabul ettirmiş kaç firmamız vardır? Ülkemizde ‘piyasa yapıcısı’ firmalar var mıdır? Uluslararası piyasada yer edinmek için gerekli olan Ar-Ge, tasarım, inovasyon konusunda tekstil sanayimizin bugün ulaştığı düzey nedir? Tekstil makineleri üretiminde dünya ölçeğindeki durumumuz nedir?

Aşırı ve noksan değerlendirmenin ikisi de aynı kapıya çıkar: “Bizden adam olmaz” diye kendini vurmaya dönük tutumun da “biz en büyüğüz” böbürlenmesi de toplumsal enerjiyi kullanırken sapmalara yol açar. Sapmaların bize gereksiz bedeller ödetmemesi için gelin hep birlikte sorular sormasını, gerekçeli yanıtlar vermesini ciddiye alalım.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar