Tekstil makineleri ve “ithalat politikaları”
Daha önce belirlediğimiz çerçevenin üç boyutunu da bu yazıda ele alacağız: Öncelikle ithalat politikalarının ne olması gerektiğini irdeleyeceğiz. İkincisi, fuarlar, ülke gezileri ve ikili temasların verimi üzerinde duracağız. Üçüncüsü de geri-bildirim döngüsünü nasıl işletmek gerektiği üzerinde tartışmalara kapı açacağını düşündüğümüz değerlendirmeler yapacağız.
İthalat politikaları: Tekstil ana stratejiye uyumlu ithalat politikasının çok net olarak ortaya konması gerekir. İthalat politikaları, “yeni makine satın alırken ihtiyaç uyumu ve fiyat boyutu” hakkında da dünyadaki gelişmeler değerlendirilerek üretilmelidir. Ayrıca, “kullanılmış makine ithalatının analizi” de yerli makine üretimindeki gelişmeyi etkileyebilir. Bu konuda kapsayıcı analizlere ihtiyaç vardır. Bir başka adım, “bakım-onarım ve zaman kazancı” boyutunun değerlendirilmiş olmasıdır. Daha da önemlisi, “fiyat ve işlev odaklı makine-donanım sağlama” konusunda iş insanlarını doğru kararlar üretebilecekleri “destek hizmet” sunmak, ilgili bütün aktörlerin sorumluluğudur.
Ülkemizde bütün üretim alanlarında olduğu gibi yerli makine alımı, yeni makine ithalatı, kullanılmış makine ithalatı, bakım-onarım giderleri, yedek parça temini, kaliteli hammadde- çelik vb. temini konularında üreticinin içgörülerini güçlendirecek etkin bir ekosistem oluşturamadığımızı söylersek abartılı değerlendirme yapmış olmayız.
Bir toplumun öz kaynakları dediğimiz zaman, yeraltı ve yerüstü varlıkları, insanları, fiziki sermaye stokları ve örgütlenme becerisinden oluşur. Bizim hızla geliştirmemiz gereken de “örgütlenme becerileridir.” Bu açıdan bakıldığında, pazarlama ve satış alanında, fuar gezilerinde, ülke ziyaretlerinde ve diğer müşteri temaslarında da tekstil makinecilerinin alacağı uzun ve ince bir yol olduğunu bilmeliyiz.
Ticaret ateşelerimizi örgütleme
İhracat, fuar gezileri ve ülke ziyaretlerinin verimli olması, “ön hazırlık ve eşleştirme özeni” gerektirir. Dışa ve dünyaya açılma konusunda kamu yetkilileri bir dizi teşvik aracı geliştirmiştir. Fuarlara ve ülke ziyaretlerine giderken, gidilen yerdeki ihtiyacın dökümünü yapacak, ilk bağlantılarını kuracak olan “ticaret ataşelerinin fikri takip sorumluluklarını” ele almalı, atanan ataşelerin “liyakat sahibi” olduklarına özen gösterilmelidir. Ayrıca yabancı ülke Büyükelçiliklerin siyasi temsil ve ekonomik fırsat yakalama görevi konusunda da bir ortak düşünce oluşturmalıyız ki, aşırı ve noksan değerlendirme tuzaklarına düşmeyelim. Makine üreticilerinin ülkemizin dış temsilciliklerinden beklentisi giderek artmaktadır. Dışişleri Bakanlığı, Ekonomi Bakanlığı, Kültür Bakanlığı gibi ülke dışında da hizmet üreten birimlerle makine üreticilerinin ortak dil, ortak anlayış, bilgi ihtiyacı, doğru eşleştirme ve verimi artan temas konusu da yoğun biçimde tartıştığımız sorunlarımızdır.
Potansiyel ülkelerde STK işbirlikleri ve potansiyel müşteriler, fuar ve ülke ziyaretlerinde arz/talep eşleştirilmesi, fuar ve ülke ziyaretlerinde bilimsel ve teknik sunumlar, makine üretiminin doğrudan ihracat ve ithal ikamesi yaratması konusunda bir ortak anlayışa ulaşırsak, net bilgi, etkin koordinasyon ve odaklanmanın enerjisini daha etkin kullanırız.
Yaptığımız iş ne olursa olsun, geri-bildirim döngüsü, ödünsüz gözetim ve denetim mekanizmaları oluşturamazsak boşuna emek, zaman ve para harcarız. Tekstil makinelerinde de sağlanacak teşvikler proje-odaklı olmalı, fizibilite değerleri yakından izlenmelidir. Teşviklerle aktarılan kaynakların geri-dönüşünü izleyen mekanizmalar oluşturulmalı; mekanizmaları işletecek uzmanlıklar mutlaka özenle ele alınmalıdır. Her bir teşvikle ilgili uygulamaların izlenmesi, kayıtların gözetimi ve denetimi, sapmaların bilinmesi, ince ayarlar yapılarak yeniden üretme sürecinin güven altına alınması gerekiyor.
“Şimdi değilse ne zaman?”
Tekstil makineleri üretiminde de “yapanın yanında kâr kalıyor” anlayışını kırmalıyız. Milletin kaynaklarından yapılan fedakarlığın sorgulanması bir hak, hak olduğu kadar da görevdir.
Şimdi Sümer rahibininin sözünü bir kez daha anımsayalım: “Sen kendin için değilsen, kim senin için? Sen başkaları için değilsen nesin ki? Şimdi değilse ne zaman?”
Tekstil makineleri üreticilerinin kendi STK’larının sorunu yeni boyutta ele alması gerekiyor: Önce burada önerdiğimiz çerçeveyi alabildiğine sorgulayarak, siyasi irade, bürokrasi, tekstil makine üreticileri ve medya mensupları bir “ortak talep bildirgesi” üzerinde anlaşmalıyız. Sonra da bu taleplerimizi bütün platformlarda takip etmeliyiz.
“Örgütlenme yetkinliği” toplumların en önemli “yerli ve milli kaynağı”dır. Örgütlü mücadele başarıya giden en az hatalı yoldur. Örgütlenme, kapsayıcı kurumlar yaratmanın ve zenginlik üreterek refahı artırmanın sigortasıdır. Gelin, bu yazıda çerçevesi çizilen her sözcüğü eleştiriye açık düşüncelerin; eksiklerini ve yanlışlarını ortaya koyalım. Yeni bir ortak dil yaratalım..
Konfüçyus’a sormuşlar: Bir kurumu yönetmeye çalışsaydınız öncelikleriniz ne olurdu? Demiş ki, “Önce “dil”i gözden geçirirdim. Dil kusurlu olursa sözcükler düşünceyi iyi anlatamaz. Düşünceler iyi anlatılamazsa, ödevler iyi anlaşılmaz, görevler gerektiği gibi yapılamaz, sorumluluklar yerine getirilemez. Ödevler gerektiği gibi yapılamayınca töre ve kültür bozulur. Töre ve kültür bozulunca adalet sapar. Adalet yoldan çıkınca, toplum hafızasını yitirir…”