Tekstil makineleri ortak dil ve kararlılık gerektiriyor
Geçen haftaki yazımda, tekstil makineleri konusunda önerdiğim çerçevenin ayrıntısını paylaşacağımı söyledim. Ülkemizin önemli üretim alanlarından biri olan tekstil sektöründe, makina satın alma ve makine üretimi konusunda da siyasi iradenin, bürokrasinin ve üreticilerin ortak dilini yaratırsak, ortak strateji tasarlamamız kolaylaşır.
Tekstil sektöründe elyaftan dokumaya, örmeye, boyamaya, terbiye işlemlerine ve makine satın alınması ve üretilmesine bugünkü durumu net olarak saptayan, dünya genelindeki fırsat ve tehlikeleri dikkate alan ve bizi “farklı konuma” taşıyacak olan “ortak strateji” ivedi sorunlarımızdan biridir. Toplumun bütün kesimlerine ulaşabilen tartışmalar yaparak, “tekstil sektöründe ulusal strateji” belirlemeden alacağımız önlemler yeterli olmayacaktır. Bütünsel olmayan önlemler de düşündüğümüz sonuçlarla ulaşabildiğimiz sonuçlar arasındaki makası açacak, bu da kaynak israfı yaratacaktır.
Sektörün ileriye ve geriye bağlantılarını, bileşen ve bağlamlarını, yarattığı ekosistemi dikkate almadan “rekabet stratejisi” oluşturamayız; oluştursak bile etkili sonuçlar alamayız.
Plan bilincini geliştirmeliyiz
Tekstil sektörünün bütünüyle ilgili strateji geliştirebilirsek; ikinci adım olan sektörü geliştirme, odak değiştirme ve çekilme planları yapabilir; kaynaklarımızı daha etkin ve verimli kullanabiliriz. Plan bize, yaratmak istediğimiz sonuca en uygun yoldan erişebilmemizin yol ve yöntemlerini gösterecektir.
Ciddi bir stratejiye, eğilimlerin fırsat ve tehlikeleri ile kendi olanak ve kısıtlarımızı dengeleyen planlara sahip olursak, “proje odaklı teşvik sistemini” kurabilir; gelişmeleri daha etkili yönetebiliriz. Proje-odaklı teşvik sistemi gereklidir; ancak proje fizibiliteleri ile fayda/maliyet ya da kâr/zarar analizleri yapabilir; teşviklerin başlangıçta belirlenen amaçları doğrultusunda sonuçlar yaratıp yaratmadığını izleyebiliriz.
Tekstil makineleri alanında ülke ihtiyacını karşılamak ve uluslararası pazarda var olabilmek için stratejilere ve planlara uyumlu “finansman araçları” geliştirilmiş olması da sistemin temel parçalarından biridir. Finansman destekleri, üretim kapasitelerini ve teknik olanaklarını geliştirmeyi öncelemelidir. Daha da önemlisi firmaların “pazar satın almaları bağlamında yerinde üretim, marka satın alma” gibi ataklarını da güçlendirici olmalıdır ki, ülke ölçeğinde etkili sonuçlar yaratabilelim.
Rakip ülkelerin finansman kuruluşları bir tekstil makinesi üreticisinin “iki yıl ödemesiz beş yıl taksitle makine satabilmesini” sağlayan finans destekleri sağlıyorsa, rekabette şans eşitliği yaratmak için bizim de kendi üreticimize eş anlamlı finans olanakları yaratmamız gerekir.
Diğer makine üretim alanlarında olduğu gibi, tekstil makineleri üretiminde de, üreticilerin “öğrenme eğrilerini geliştirme” konusunda rakiplerimizle şans eşitliğini dikkate almak zorundayız. Bu teknik kavramı biraz açalım: Öğrenme süreci ne denli hazırlıklı olursanız olun zaman alır. Öğrenme eğrilerinin ilerlemesi için ekosistemin besleyici olması hayati önemdedir. Her üreticinin sorunsuz çalışan makineler geliştirmesinin bir “zaman boyutu” olduğunu herkes bilmeli ve içselleştirmelidir. İlk kez üretilen makinelerden başlayarak sorunsuz işleyen makine aşamasına geçebilmek için uzmanlar en az az beş yıllık bir zaman gerektiğini söylüyor. Makine üretiminde etkin strateji tasarlamış ülkelerde, kamu ihalelerinde ve büyük kütle alımlarında makine üreticilerinin deneyim ve birikim sağlamasına yönelik “ pozitif ayrımcılık” yapılıyor; doğrudan ve dolaylı, açık ve gizli destekler sağlanıyor. Rakiplerin yaptıklarını bilmeden kendi üreticimize sağlayacağımız destekleri netleştiremez; onların “haksız rekabetle” yüzleşmesinin önüne geçemeyiz.
Elyaf bilgisi
Makine üretiminde “lisans anlaşmaları” ve “teknik sözleşmeler” yaparak da “know how” yaratılır. Makine üretiminde başarılı atılımlar yapmış ülkelerde, lisans anlaşmaları ve teknik sözleşmeler konusunda da siyasi iradenin ve bürokrasinin “kararlı duruşunun etkisi” son derece belirleyicidir. Ülkemizde bu konularda kolektif gücün etkilerini mutlaka ayrıntıda analiz ederek, yapılması gerekenleri net olarak ortaya koymalıyız. Kolektif aklın makine üreticisine “bilgi desteği” sağlaması konusunu bütün aktörler bir araya gelerek bir esasa bağlamalıdır.
Tekstil makineleri geliştirme ve sorunsuz çalışır hale getirmenin gerek şartlarından biri de üreticilerin “doğal elyaf ve sentetik elyaf bilgisine” sahip olmalarıdır. Bu konuda bazı ülkelerin kurdukları enstitülerin, üniversitelerin ve araştırma merkezlerinin çok önemli roller üstlendikleri söyleniyor. Bu söylentilerin belge ve bilgisine erişmeliyiz.
Üretim söz konusu olduğu zaman “duygular” değil “akıl” egemen olmalıdır. Aklın egemenliğini sağlamak da konunun ayrıntısını ciddi biçimde tartışarak kurulabilir.
Haftaya önerdiğimiz çerçevesinin öteki boyutları üzerinde düşündüklerimizi tartışmaya açacağız.