Tekstil eylem planında strateji var mı?

Taylan ERTEN
Taylan ERTEN ANKARA'dan [email protected]

Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'nın eşgüdümünde hazırlanan ve 10 Eylül'de açıklanan "Tekstil, Hazır Giyim ve Deri Sektörü Stratejik Eylem Planı"nın "mürekkebi" henüz çok taze. Mürekkep kurumaya yüz tuttukça plan üzerindeki tartışmaların yoğunlaşacağına şüphe yok. Özellikle uygulanma süreci, bu planın "hayatta" tutup tutmayacağını; öngörülen hedeflere varılıp varılmayacağını tam açıklığıyla gösterecek.

Bu, adı üzerinde bir eylem planı. Ama, adının önündeki "stratejik" sıfatı, plana klâsik, sıradan teşvik programlarından ötesinde "kavramsal" bir farklılık yüklüyor. Daha doğrusu öyle görünüyor. Şu nedenle: Stratejik planlar gerçekçi, tutarlı, olabilirliği yüksek bir vizyon; bu bağlamda sıkı bir stratejik analiz, sağlam bir stratejik kurgu ve uygulama süreçlerini yönetecek stratejik kontrol mekanizmalarının varlığını gerekli kılar.

Bu ölçütlerle bakıldığında,"Tekstil, hazır Giyim ve Deri Sektörü Stratejik Eylem Planı"nın nasıl bir stratejiye dayandığı net değil. Böyle "derinlik" hissedilmiyor. Çünkü, iş ortamının,  altyapının, finansal araçların, insan kaynaklarının, üretim altyapısının geliştirilmesi; işletme kapasitelerinin desteklenmesi, maliyetlerin azaltılması gibi ana başlıklar altında kurgulanan amaçlar, "yarının" değil, bugünün mevcut konu ve sorunları. Dolayısıyla yeni bir stratejiyle pek ilgisi yok.

Plan nasıl algılanıyor?

Strateji kavramının basitten karmaşığa giden tanımları var. Bunlara girmeyelim. Ama, bazı uzman tanımlarından örnekler verelim: "Strateji, bir değişim yaratmak ve değişime hükmedebilmektir." "Strateji, bir değişim gereğini görecek sezgi, sağduyu ve vizyona ve bunu gerçekleştirecek iradeye sahip olmaktır" (Doç. Dr. Kutlu Merih).

Açıklanan eylem planının, gerek sektörde gerekse basında, Türkiye ekonomisi için gerçekten büyük önem taşıyan tekstil, hazır giyim sektörlerinde "geleceğe dönük" esaslı bir değişim algısı yarattığı söylenemez. Verilen bilgiler bu alanda kısa, orta, uzun erimli köklü bir değişimin öngörüldüğü konusunda ikna edici bir içerik taşımıyor. 

Planda başlıca, belki de tek "somut yenilik" sektörü halen yapılandığı gelişmiş bölgelerden alıp, Doğu ve Güneydoğu Anadolu dahil azgelişmiş yörelere taşımaktan ibaret ki, basının haber değerlendirmelerinde plan bir tek bu yönüyle "manşet değeri" bulmuş, gerisi  teferruatta kalmıştır. 

Doğu'da tesisler kapanırkenÖ

Tekstil sektörünü Doğu ve Güneydoğu Anadolu'ya taşımaya gelince, "eylem planının" tutması pek kolay görünmeyen "dua" üzerine kurulduğunu söyleyelim. Gerçi, sektörün kimi sektör temsilcileri taşınma teşviklerini olumlu buluyor. Tamam. Keşke, bu beklentiler gerçekleşebilse.

Fakat, mesele sadece teşvik değil kiÖ Bir gerçek var: O bölgelerde yerel grupların, İstanbul'dan giden sektör "öncülerinin" kurdukları tekstil ve hazır giyim tesisleri başta makro ekonomik sorunlar, kur politikası, üretim maliyetleri gibi gerekçelerle kapanma, üretimi düşürme, istihdamını daraltma noktasında. Ayakta durabilenler sorunlarla boğuşuyorlar. Durum buyken, İstanbul'daki sanayici oralara gitmeye "can atar" mı?

Aksine, onlar bulundukları yerde "acil can suyu" istiyor. Biz daha fazla yorum yapmayalım. Sözü sektör temsilcilerine bırakalım. Çünkü, onların bu planı nasıl algıladıkları, ne umdukları, ne buldukları önemli.  İstanbul Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği Başkan Vekili Ahmet Akbalık bakın ne diyor: "Yakın vadede bize can suyu verilmezse, orta vadede iş yapacak fazla şirket kalmayacak."

Anadolu Konfeksiyon Sanayii Yönetim Kurulu Başkanı Erol Yakıcı da farklı düşünmüyor: "Eylem planı kısa vadede yararlı olmayacak. Yapılması gereken teşvik kanunundan (5084) bütün işletmeleri faydalandırmak, sonra uygulamayı tamamen Doğu'ya kaydırmak olmalıydı."  Şimdi, tek soru: Sektörü bırakın geleceği, bugünü için ikna etmeyen, cazibe yaratmayan bir planın sonuç verme şansı nedir?

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Atilla Karaosmanoğlu 13 Kasım 2013