Teknolojiyi ıskalamamak...
Geçen hafta kaybettiğimiz Yurtsan Atakan bizim kuşak gazeteciler arasında bir öncüydü... Türkiye'de teknoloji yazarlığını, bilişim haberciliğini şekillendiren bir isimdi... Pek çok genç gazeteciye örnek oldu... Bilişim oyununda Türkiye'nin dünyada ön saflarda yer almasını, teknolojiyi ıskalamamasını ısrarala istiyordu.
Hayat zikzaklı...
Toptancı yaklaşımlar tehlikeli...
Çok değil, 20-25 sene önce 21. yüzyılın "kağıtsız yüzyıl" olacağına o kadar emindik ki...
Bilgisayar kağıdı ortadan kaldıracaktı...
80'li yılların ortalarında o dönem uluslararası iş dünyasının en önemli isimlerinden biri General Motors'un CEO'su Roger Smith, "21. Yüzyılın başında kağıtsız bir toplum olacağız" demişti...
Oysa hiç de öyle olmadı...
Kağıt tüketimi arttı...
Hala daha artıyor...
***
General Motors'un iflasın eşiğine gelmesinde bu öngörüsüz yöneticilerin ne kadar payı vardır bilmiyorum...
Bildiğim, araştırmadan kestirme sonuca varan yanılıyor...
Toplumdaki gel-gitleri dikkatealmayan yanılıyor...
İnsan psikolojisindeki zikzakları göz ardı edenler de...
Bunun çarpıcı bir örneğine geçenlerde bir araştırmada rastladım: 17 ülkede faaliyet gösteren ve 175 şirketle Avrupa'nın önde gelen yayıncılık grubu Bonnier, 25 yaşındaki bankacılar arasında bir özel araştırma yaptırmış...
Araştırma, bu gruptaki bankacıların gazete okumayı bırakmadığını ortaya koyuyor...
Ankete katılanların bazılarının gerekçeleri ilginç: "Bütün gün ekran başındayız. Bilgisayar ekranı dışında birşeye bakmak, gazetenin sayfalarını çevirmek haz veriyor" diyorlar...
***
İsveçli bankacıların yanıtları ilginç olmasına ilginç...
Ama gerçeğin bir parçasını sunuyor bize. Biliyoruz ki, haber almak için her geçen gün daha fazla mobil telefon, tablet vb. kullanılıyor...
Sadece gelişmiş İskandinav ülkelerinde değil... Asya'da, Amerika'da, Afrika'da, her yerde...
İzninizle bir örnek daha verip, asıl söylemek istediğime geçeyim...
Cep telefonu Türkiye'de 1994 yılında kullanılmaya başlandı...
İlk yıl 81 bin abonesi vardı...
1995 sonunda abone sayısı 332 bine yükseldi...
O yıllarda gazeteciler 2000 yılında kaç cep telefonuna ulaşacağımızı sorduğunda sektör yetkilileri 3-3.5 milyon tahmininde bulunuyordu...
Devlet Planlama Teşkilatı'nın tahmini çok daha muhafazakardı: 2000'de bir milyon cep telefonumuz olacaktı! Gerçekleşme ise çok farklı oldu: Yapılan tahminleri kat be kat aşarak 15 milyona dayandı... Tam rakam vereyim: 14.970.745...
***
Ya bugün? Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu verilerine göre, Türkiye'de mobil abone sayısı 60 milyon kadar. BTK Başkanı Tayfun Acarer, geçen ay sektörün büyüklüğün 40 milyar dolara ulaştığını açıkladı...
Türkiye gelişiyor, büyüyor...
Ama madalyonun en az iki yüzü var...
Yönümüzü çizerken olası tüm gelişmeleri hesaba katmak durumundayız... Neyin, nasıl
değiştiğini iyi izlemek lazım...
Kafamızda tablonun bir parçası değil, bütünü canlanmalı...
***
Meraklı ve alanını iyi bilen gazeteciler bunun için önemlidir...
Bize hem parçaları hem bütünü gösterirler... Dünyayı kendi istediğimiz gibi görmek yerine çevremize nesnel ve gerçekçi bir gözle bakmamızı sağlarlar...
Düşünce yapımızın çeşitlenmesine ve derinleşmesine yardımcı olurlar...
Sadece ‘yeni' diye her gelişmeye ‘sazan' misali atlamaktan bizi korurlar... Aynen geçen hafta kaybettiğimiz Yurtsan Atakan gibi...
***
Yurtsan öncüydü...
Teknoloji ve internet konusunda Türkiye'nin ilk muhabirlerindendi...
Pek çok genç gazeteciye örnek oldu. Milliyet'in ekonomi müdürü olan Şükrü Andaç, "Hepimiz onun paltosundan çıktık..." başlıklı yazısında Yurtsan için "Şu anda Türkiye'de bilişim gazeteciliğinden söz edilebiliyorsa onun sayesindedir. Gazetelerin internet sitelerini kurdu, blogların ve sosyal medyanın önemini çok önceden fark etti..." diyor. Yurtsan Atakan, teknolojinin
kalkınmadaki önemine yürekten inanmıştı. Andaç yazısında, Atakan'ın, her fırsatta ‘Türkiye neden bu oyunda yer almıyor, almalı' ısrarını dile getirdiğini belirtiyor. Türkiye Bilişim Vakfı Başkanı Faruk Eczacıbaşı, "Bilişim ve teknoloji sektörünün emeklemeye başladığı dönemlerde inisiyatif alarak hem gazeteci kimliği ile hem de Türkiye'nin bilgi toplumuna dönüşmesi vizyonuna sahip bir insan olarak her anlamda çok önemli katkılar getirdi" diyor Yurtsan için... Ve ekliyor: "Birçok bilişim şirketi, onun yönlendirmeleri sayesinde başarılı işler üretti. Türkiye'de bu konuya ilgi
duyan herkes dünyadaki uygulamaları onun yazılarından takip etti. Yasaların, yönetmeliklerin oluşması noktasında hep dünya örneklerinin Türkiye'ye yansımasına aracılık etmeye çalıştı. TBV'nin ‘Bilgi toplumuna dönüşmüş bir Türkiye' vizyonuna giden süreci hızlandırmak için kendisi ile birlikte uzun mesailer harcadık."
***
Son yazılarından birinde, "Bilim ve teknolojiye olan ilgi çocukluk yıllarında başlıyor" diyordu Yurtsan, "İlkokulda pekişiyor, lise yıllarında çocuğun tüm hayatını etkileyecek kariyer aşamasında kader anını yaşıyor. Bilim ve teknolojiye çocukluğunda ilgi duyan öğrenci, lisedeki gençlik yıllarında bu ilgisiniyaşam biçimine dönüştürüp dönüştüremeyeceğinin kararını alıyor. Türkiye gibi tıp ve mühendisliğe olan talebin yerini işletme ve idareciliğe bıraktığı ülkelerde, öğrencinin kararını bilim ve teknoloji seçimi yönünde teşvik eden uygulama iki kat önem kazanıyor..."
***
Gerçekten de öyle...
Teknolojiye yönelmek Türkiye için iki kat, belki daha da çok önemli...
Nedeni belli: Gelecek 10 yılda dünya ülkeleri yüksek teknoloji ve ileri elektronik dönüşümün etkileriyle daha yüksek dozda karşılaşacak...
İletişim teknolojilerindeki gelişmeler, buhar ve elektrik enerjisinin 19. yüzyıl'da ortaya çıkardığı büyük dönüşümün bir benzeri ile karşı karşıya bırakacak ülkeleri...
Bu dönüşüm rüzgarını arkasına alanların ekonomisi hızla büyüyecek...
Alamayanlar ise işsizlik sorunu ve ticaret açıkları ile boğuşacak...
***
Evet bu kadar basit olmasına basit ama Türkiye için hiç iyi haber değil! Bakın üretim yapımıza...
Orta düzey teknolojilerin kullanıldığı sektörlerde dikiş tutturuyoruz...
Ama iş yüksek teknolojili sektörlere gelince yandı gülüm keten helva...
Alın imalat sanayi ihracatımızı...
İleri teknoloji ürünlerinin ihracatımızdaki payı yüzde 1.72...
Bu Dünya Ticaret Örgütü'nün verisi...
Bizim DPT'ye bakalım; yüzde 3.2...
Onu esas alsak bile, yarıştığımız ülkelere bakınca bu oran çok düşük...
Örneğin Güney Kore'de yüzde 29...
Çin'de yüzde 28...
Tayland'da yüzde 24...
Hindistan'da yüzde 7...
***
Kişi başına bakınca da manzara aynı... En yüksek Singapur'da...
Bu ülkede kişi başına ileri teknoloji ürünü ihracatı 19 bin doların üstünde... Diyeceksiniz ki, Singapur 4.5-5 milyonluk ülke, Türkiye ile mi kıyaslıyorsun? Ya Malezya'ya ne demeli? Orada da 18 bin 500 dolar civarında...
Peki, uç örnekleri tamamen bir kenara bırakalım...
İtalya örneğin, kişi başına ileri teknoloji ihracatı 430 dolar...
1.3 milyar nüfuslu Çin'in 260 dolar...
Türkiye? Sadece 20 dolar...
İki katı nüfusumuza sahip Brezilya'da kişi başına ileri teknoloji ürünü ihracatı 43 dolar...
Üç katımızdan daha fazla nüfuslu Endonezya'da 25 dolar...
***
Amacım yapılan işleri yok saymak değil. Son dönemde TÜBİTAK'ın ön plana çıkarılması... Ar-Ge'ye odaklanmış projelere destek... İleri teknoloji ve stratejik ürün yatırımlarının daha fazla teşviki...
Hepsi güzel. Ama Türkiye'yi bir ileri teknoloji ülkesi yapmaya yetmiyor...
Sadece kullanmak değil teknolojiyi üretmek gerekiyor...
Yasa ve kararnamelerin değişmesi bir değişimi başlatabilir...
Ama devamı bize bağlı...
Asıl değişim zihnimizde değişimi gerekli görmemize ve kabullenmemizle gerçekleşecek...
***
Bu ay bilişimde iki zirve birden var: Bilişim Zirvesi '12 "Sonraki Adım" temasıyla 11-13 Eylül'de karşımızda...
Teknolojinin iş, birey ve toplum yaşamında yarın ne gibi yeniliklere yol açacağına odaklanıyor...
19 ve 20 Eylül'de ise İnteraktif Pazarlama Zirvesi var...
Tam iki gün boyunca internet mecrasının "ekonomik değer yaratan" tüm bileşenleri konuşulacak...
Her iki zirvede de, bugün arka sayfamızda okuyacağınız gibi birbirinden değerli uzmanlar birikimlerini bizlerle paylaşacak...
Gitmemizde, görmemizde, dinlememizde fayda var...
800 milyon Facebook kullanıcısının 30 milyonunun bizden olması hoş da...
İşimizi geliştirirken, teknolojiyi interneti neden bu kadar az kullanıyoruz?
Ben kendi adıma öyle yapacağım...
Gözlemleyip, anlamaya çalışacağım; Eminim, Yurtsan da öyle isterdi...