Teknolojideki değişim, digital dönüşüm; eğitimi nasıl etkileyecek..

Hilmi DEVELİ
Hilmi DEVELİ EKONOMİDE SATIR ARASI [email protected]

MEF Üniversitesi’nin kurucu rektörü Prof. Dr. Muhammed Şahin’nin “Teknolojideki değişim, dünyayı ve Türkiye’yi nasıl şekillendirecek? Neler Yapılmalı?” ana temalı anlatımın bugünkü bölümünü “Digital dönüşüm eğitimi nasıl etkileyecek, eko sistemin işlerliği” başlığı ile sizlerle paylaşacağım.

Prof. Dr. Şahin “Digital dönüşümle öğrenme yöntemleri değişiyor” sözleriyle başladığı anlatımını şöyle devam ettirdi; “Tüm bu değişimlerin belki de merkezi olan üniversitelerinde ve araştırma merkezlerinde de değişim hızla devam ediyor ve daha da hızlanacak. Araştırma laboratuarları hacimsel olarak küçülecek, daha küçük ve ucuz cihazlarla daha büyük araştırmalar yapılabilecek. Kütüphaneler hızla dijitalleşiyor, mekânsal olarak daha küçük kütüphaneler olacak, online kaynaklar hızla artmaya devam ediyor. Eğitim sistemi dijital kaynaklarla yeniden şekilleniyor.
Öğrenme yöntemleri değişiyor, öğetmen artık bilge kişi değil, moderatör rolünde.

Mekandan bağımsız eğitim artıyor. Dünyanın bu hızla değişimini sağlam eğitim sistemleri ile yönetebiliriz. Gençlerden önce, gençlerle ilgili karar alan siyasilerin ve devlet bürokrasisinde karar vericilerin ciddi bir eğitim reformu sürecinden geçmesi gerekiyor. Gençleri yetiştirmek diye bir kavram kalmadı, onlara akıl veya bilgi aktaran bilge kişilerden önce, onlara yönlendirici ve yollarını açıcı yöneticiler ve mentörler lazım. Yüzyıllardır öğretmenin sınıfta aktif olduğu, öğrencinin pasif dinleyici pozisyonu devam ettiği sürece dünyanın değişimine ayak uyduracak hatta bu değişimi yönetecek nesiller yetiştirmemiz olanaksız.

Öğrencilerin değişmesini beklemekten önce bizlerin değişmesi gerekiyor. Eğitim sistemini yenilerken Y ve Z kuşağını iyi analiz etmek gerekiyor. 20. Yüzyıl fikirleriyle 21. Yüzyıl gençliği eğitilemez. Y ve Z kuşağı öncekilere hiç benzemiyor, onlara sorulmadan, fikirleri alınmadan sistemleri değiştirmek hata olur. Değişim yapacağımız her şeyin temelinde insan var.
İnsanı değiştirecek olan da eğitim. Eğitimde değişimi konuşurken, eğitimin temeli olan öğretmenlerden başlamak lazım. İlk yapılacak olan şey; öğretmenlere özellikle manevi ve maddi anlamda değer vermekten başlamalıyız.

Öğretmenlerimizin tüm motivasyonlarını yok eden “Öğretmenlerimiz yetersiz kalıyor” gibi söylemleri hemen bırakmalıyız. Öğretmen mutlu değilse, kişisel gelişimine destek veremiyorsak dünyanın en iyi sistemini de getirsek Türkiye’nin tablolardaki yeri değişmeyecektir.
Eğitim sistemi geleceğin iş gücünün ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde daha esnek bir yapıya kavuşmalı. Proje bazlı eğitimler, akrandan öğrenme yöntemleri, flipped learning sistemi, etkileşimli ders kaynakları, STEM odaklı müfredat sisteminin öne çıkması gerekiyor, burada sanatı da unutmamamız gerekiyor.

Ekosistem

Çok fazla rakam vermeye gerek yok. İki rakam ülke olarak bizim nerde olduğumuzu çok iyi şekilde özetliyor. Birincisi GSYİH’dan Ar-Ge’ye ayırdığımız pay %1, OECD ortalaması 2.3’tür. İkinci rakam ise 1000 kişi başına düşen araştırmacı sayısı. Türkiye 37 ülke arasında OECD verilerine göre, 1000 çalışan başına düşen araştırmacı sayısı 3.5 ile 37 ülke arasında sondan 5. sırada yer alıyor. 1000 çalışan başına araştırmacı sayısı 17.5 ile 1. sırada yer alan İsrail’i Finlandiya ve Danimarka izlemektedir. Hızlı sıçrama yapabilmemiz için içerde araştırmacı yetiştirme konusunda seferberlik ilan ederken, İstanbul’da oluşturulacak ekosisteme tüm dünyadan özellikle yabancı araştırmacı transferine başlanması lazım, amaç yurt dışındaki vatandaşlarımızı getirmek değil.

Bugün Silikon Vadisi'nde 300 bin araştırmacı çalışmakta. Türkiye’nin toplam araştırmacı sayısının 100 binler mertebesinde olduğunu söyleniyor.

Demek ki bizim bu ekosisteme en az bir 100-150 bin daha dışardan yabancı araştırmacı transfer etmeliyiz. Değişim ve gelişimi yaparken de toplumun sosyolojik yapısını dikkate almamız gerekiyor. Dünyada olan biteni “copy-paste” ile bizde uygulamaya kalkamayız, bugüne kadar böyle olduğu için de ciddi bir sıçrama sağlayamadık.

Eğer doğru yolda olsaydık, devletin ve hükümetin son 15 yılda araştırma ve geliştirmeye verdiği desteklere, kurulan teknokentlere ve Ar-Ge merkezlerine rağmen 8 milyonluk İsrail’in yıllık patent başvurusu sayısı olan 13 bin 500’ün yarısına bile ulaşamayan 80 milyonluk bir ülke olmazdı” sözleriyle anlatımını sonlandırdı.

Tatilde yakaladığım Prof. Dr. Muhammed Şahin'in iki bölüm olarak sizlere sunduğum “Teknolojideki değişim, dünyayı ve Türkiye’yi nasıl şekillendirecek? Neler Yapılmalı?” ana temalı öğretici ve uyarıcı anlatımını sizlerinde beğeneceğinizi umuyor değerli bilim insanlarımızdan rektör hocam Prof. Dr. Muhammed Şahin'e teşekkür ediyorum..






Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar