Teknolojide tüm ülkeler dışa bağımlı
Genç Yönetici ve İş İnsanları Derneği (GYİAD) Araştırma Enstitüsü / Özlem Arslan Kart
Dünya çok köklü bir değişimin içine girdi. Bu değişimle birlikte gündemimiz, robotik iş gücü, uzay devrimi, dijital devrim ve yenilenebilir enerji kavramları olmaya başladı. Özellikle insanlığın birlikte yaşamayı öğrenmesi gereken yapay zeka bugüne kadar şekillendirdiğimiz birçok hiyerarşik düzeni ortadan kaldıracağa benziyor. Gelişmiş ülkeler bu dönüşümün gerisinde kalmamak ve uluslararası arenada söz sahibi olabilmek için AR-GE faaliyetlerini hızlandırdı ve son yıllarda ülkelerin patent başvuru sayılarında artışlar yaşandı.
Türkiye, Dünya’da 21. sırada
Bu topraklarda 1879 yılından itibaren farkında olunan ancak ülkenin içinde bulunduğu geçiş aşamaları nedeniyle üzerinde durulamamış Patent, 10 Ocak 2017 itibariyle yasalaşarak ülkemizde bir itici güç haline geldi. Son grafiklere baktığımızda ülkemizde de dünya ile eş zamanlı olarak son yıllarda başvurularda bir artış gözlemlemekteyiz. Ancak yaşanan pozitif artış ki durum, sayıları diğer ülkelerle karşılaştırdığımızda ortadan kalkıyor.
Türk Patent Enstitüsü’nün yayınladığı 1995 – 2017 patent başvuru sayılarına baktığımızda;
Türkiye’nin bu yıllar aralığında toplam başvurusu sayısının 155 bin civarında olduğunu görüyoruz. 2017 yılı WIPO tarafından açıklanan istatistiklere göre dünya sıralamasının 2. sırasında bulunan Çin’in, Türkiye’nin 22 yıllık patent başvuru sayısının neredeyse 3’te 1’ini bir yılda yaptığını görüyoruz. Aynı yıl Türkiye dünya sıralamasında 21. sırada yer alırken patent başvuru sayısı bin 235 adette kalıyor.
En iyi üretim örneği “Çin”
Üretimin arka bahçesi olarak düşünülen Çin taklit ürünlerle markaların korkulu rüyası rolünü üstlense de, 2017 yılında 1.9 milyon patent başvurusuna ulaştı. 4.0 endüstri devriminin sessiz ancak en güçlü öncülerinden biri haline geldi. Aldığı patentlerin yanında hızlı üretim gücü, nüfus yoğunluğu ve tüketim anlayışı ile Çin’in en yakın rakibi ABD’yi zorladığını görebiliyoruz. Belirlediği milli strateji ile Çin, yaptığı uluslararası iş birlikleri ile yenilebilir enerji ve teknoloji gibi birçok sektörde dünyada söz sahibi olmak üzere.
Yeni Dünya’da ticaretin kilidi “Patent”
Uluslararası ticarette patent, lisanslamalar ve patent davalarıyla nasıl bir ekonomik güç olduğunu kanıtladı. Artık firmalar geliştirdikleri ürünlerin yanında aldıkları patentlerden elde edecekleri gelirleri de göz önünde bulundurarak yatırım yapmaya başladılar. Yıllarca süren patent davaları biranda gündemimiz oluveriyor. Herkesin bildiği Dünyada iki devin bugün çok kullandığımız kaydırarak kilit açma özelliği için davalık olması bunun en güzel örneği, Apple’ın bu davayı kazanmasıyla birlikte ödemesi gereken miktarın 120 milyar dolar civarında olduğu günlerce yazılmıştı. Bu örnekten yola çıkarak yüzlerce patentin oluşturduğu buluşların pazarda kıyasıya bir rekabet ortamı oluşturduğunu ve dev teknoloji şirketlerinin bu buluşların patentlerini rakiplerine lisansladıklarını görebiliyoruz.
Ancak lisanslamanın bedeli ve üretimin zamanı bu rekabetin asıl kazananını belirleyebiliyor.
Yukarıdaki örnekten de gördüğümüz üzere bir buluşu birden fazla ülkenin patenti oluşturup yeni teknolojilere basamak olabiliyor. Bir başka deyişle ülkelerin ve şirketlerin aldığı patentler uluslararası ticaretin alışveriş kalemleri arasındaki en pahalı ürünlerinden biri ve işbirliği anlaşmalarındaki en kilit unsurları başında geliyor. Alınan patentler ülkeleri teknolojik olarak birbirine bağımlı hale getiriyor.
Tasarım tescilleriyle de rekabet kızışıyor
Fikri Sınai Mülkiyet Hakları ile korunan bir diğer önemli konu tasarım tescilleri de özellikle teknoloji de artık patent tescilleri kadar önemli hale geldi. Tasarım tescili en son dünyanın iki devini karşı karşıya getirdi. Gündeme bomba gibi düşen davada Nikola Motor, tasarladığı aracın elektrikli araç üreticisi Tesla’nın tasarladığı aracın benzerlikleri ile ilgili tazminat davası açtı. Nikola Motor eğer açtığı davayı kazanırsa zor günler yaşayan Tesla’nın sonunu getirebilecek nitelikte bir tazminat kazanacak.
Tek yol çok yönlü koruma
Değişimin değişmeyen tek şey olduğu paradoksu artık yenidünya düzeninde sloganımız olmalı ve ülkemiz trendlerin belirleyicisi ve takipçisi konumuna geçmelidir. Dün önemli görmediğimiz tasarım tescili bugün yaptığı inovatif girişimlerle çılgın iş adamı diye anılan Elon Musk’ı 2 milyar dolar zarara uğratabilir duruma gelmiştir.
Sermaye olarak artık marka, patent, tasarım tescilleri şirketlerin değerlerini belirlemektedir. Stratejilerini bu üç korumanın üzerine kurgulayan şirketler kendilerini rekabet ortamında daha güvende hissedeceklerdir ve bu arenada gerektiğinde rakiplerine yenilik satabilecek konuma geleceklerdir.
Üçlü sacayağı koruması
Ülkemizin 4.0 sanayi devrimine ayak uydurabilmesi için devletin, özel sektörün ve üniversitelerin ortak paydada buluşarak katma değerli ürün önceliği ile üretim temeli bir strateji oluşturmasıdır. İlk adımı teknoparklarla atılmış üniversite özel sektör birliktelikleri patent ve tasarım başvurularına katkısı olumlu yöndedir. Ülkemiz bu birleşimden doğan yenilikçi bakış açısını sanayiye uyarlayarak ve uluslararası Pazar analizleriyle birlikte teknolojiye belirleyen ve yön veren bir ülke konumuna kısa sürede çıkacaktır. Ancak gerekli tüm strateji marka, patent ve tasarımdan oluşan üçlü sacayağının üzerine kurgulanmalıdır. Çünkü rekabette kaybedilen en büyük güç emek ve zamandır. Bu kayıpların önüne geçebilmek için her yeniliğe sahip çıkılarak korunmalıdır.