Teknoloji ve otomotiv şirketleri birlikteliği ve müşteri bağlılığında gelecek
Son 10 yılda tüketici beklentilerine paralel olarak otomotiv üreticileri hız sabitleyici, otomatik acil frenleme, park yardımı ve kaymayı önleme özellikleri gibi araçlarda belirli düzeyde güvenlik özelliklerini ürün paketlerinde sunmaya başladı.
Gelecekte ise otonom ve bağlantılı araçlarla, tüketiciler güvenlik ve sürdürülebilirlik etkisinde yer almaya devam edecek.
Ulaşımda karbon nötr hedefleri sürdürülebilir dünya anlayışıyla özellikle son dönemde tüketici beklentilerinde daha da öne çıkıyor. Yapılan araştırmalar yalnızca ulaşımdan kaynaklanan sera gazlarının ABD'deki toplam emisyonların neredeyse yüzde 29'unu oluşturduğunu ortaya koyuyor. Günümüzde tüketiciler, değerlerine ve davranışlarına uygun markalar ararken, bu da otomotiv endüstrisini daha iklim dostu olmaya ve ürün gruplarını bir bütün olarak dönüştürmeye itiyor.
Otomotivde Ar-Ge, maliyetler ve yazılım teknolojisi gereksinimi
Mobilitenin geleceğini yeniden tanımlayan değişen tüketici davranışları ile otomotiv üreticileri bu beklentileri hızlı teknolojik yeniliklerle karşılayacak Ar-Ge yatırımlarına ciddi bütçeler ayırıyor. Oluşan yeni ekosistem otomotiv endüstrisinde yeni yazılımların ihtiyacını doğuruyor. Yapılan araştırmalara göre otomotiv yazılım uygulamalarının karmaşıklığı son 10 yılda dört kat artarken, yazılım geliştirme üretkenliği aynı zaman diliminde 1-1,5 kat arttı. Geleneksel otomobil üreticileri, yazılım geliştirmelerinin çoğunu dış sağlayıcılara ve ortaklara yaptırma eğilimine yöneliyor.
Bağlantılı araçların geleceğini için iş birlikleri önemli
Artan tüketici talepleri ile artan karmaşıklık-verimlilik farkı arasındaki yarış, otomotiv endüstrisini çip, yarı iletken krizi gibi maliyetler ve üretim arzı açısından zorluyor. Diğer taraftan yazılım geliştirme yetenekleri söz konusu olduğunda, geleneksel otomobil üreticileri üretim tecrübesinin ötesinde farklı bir alana girmekte zorlanıyor.
Büyük otomotiv şirketleri, tüketici taleplerine ve pazar değişikliklerine ayak uydurmak üzere ihtiyaç duydukları teknolojiyi geliştirmek için bilişim teknoloji şirketleriyle yazılım geliştirmeye yöneliyor. Yeni dönemde bu değer zincirine ayak uyduramayan şirketler geride kalma riskiyle karşı karşıya olacak.
Elektrikli araçlar 2030 yılına kadar dönüşümde öncü olacak
Elektrikli araçlar 2030 yılına kadar dünya ekonomisinde önemli bir rol oynayacak ve değişimin hızı ve kapsamı farklı olsa da birçok sektörde büyük fırsatlar sunacak. Elektrikli mobilitenin hızlı ve yaygın bir şekilde benimsenmesini sağlamak için pazarda yeni elektrikli araçların piyasaya sürülmesi önemli bir ilk adım olacak. Ayrıca, elektrikli araç üreticilerinden ve tedarikçilerinden finansörlere, bayilere, enerji sağlayıcılara ve şarj istasyonu operatörlerine kadar tüm mobilite ekosisteminin hızlı bir şekilde dönüşmesi gerekiyor.
Elektrikli araçlar, tedarik zincirinde büyük bir değişikliğe neden olacak
Otomotiv endüstrisinin elektrikli araçlara doğru dönüşümü, tüm tedarik zincirinde önemli bir değişim yaratacak. Yapılan bir araştırmaya göre piller, şarj istasyonları, yazılımlar, araçlardaki sensörler, zaman içinde bağlantılı ve otonom araçlar için gerekli bileşenler, parçalar, 2030 yılına kadar muhtemelen toplam pazar büyüklüğünün yaklaşık yüzde 52'sini oluşturacak.
Diğer taraftan içten yanmalı motora sahip araçlarda ise şanzımanlar, motorlar ve yakıt enjeksiyon sistemleri, 2030'a kadar yaklaşık yüzde 11, yani 2019'daki seviyelerin yaklaşık yarısı kadar önemli bir düşüş görecek. Böylesine sert bir değişim, geleneksel bileşen oyuncularını azalan gelir akışlarını dengelemek için hızla uyum sağlamaya zorlayacak.
Yeni elektrikli, bağlantılı, otonom ve paylaşımlı mobilite konseptleri gelişirken, otomotivde yatırımlar son 10 yılda 400 milyar dolara ulaştı. Bunun da bir yansıması olarak otomotiv sektörü farklı tüketici beklentilerine yönelik farklı modelleri mobiliteyi destekleyecek şekilde sunacak.