Tek yürek Kanada
Siz değerli okuyucularımıza üç hafta boyunca Trump’ın resmi olarak göreve başlamadan topraklarına katmayı planladığı üç bölgeden bahsetmiştim. İlk yazımda Panama’yı, geçen hafta Grönland’ı ele aldım. Bu hafta ise konumuz Kanada.
Kanada, Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) bilhassa 1900’lerden sonra en önemli müttefiki hatta daha da ötesi. 1912 yılında sınırların çizilmesine sebep olan savaş ve arkasından yavaş yavaş oluşan Kanada ve ABD 1900’ler itibarıyla tek yürek olarak hareket eden iki büyük devlet haline geldi. Bu iki devletin şüphesiz ki en büyük özelliği, Quebec bölgesini hariç bırakırsak neredeyse tamamı İngiliz etkisinde kurulmuş ve yıllarca öyle devam etmiş iki dev ülke.
Dev tabirini özellikle kullanıyorum çünkü Amerika kıtasının kuzey tarafının neredeyse tamamını domine eden iki ülkeden bahsediyoruz. Yıllar içinde gerek nüfus gerek askeri güç gerekse de sanayileşme olarak bakıldığında ABD, Kanada’ya göre daha etkin ve küresel bir güç haline geldi. Ancak Kanada’nın doğal kaynakları, mineralleri, petrolü ve belki hepsinden önemlisi ABD’ye sağladığı stratejik güvenlik algısı sebebiyle önemli bir partneri haline geldi.
Siyaset üretme yöntemi değişti
Yıllarca Nafta bünyesinde yapılan ticaret, iki ülkenin ilişkilerini daha da imtiyazlı ve kalıcı bir hale getirdi. Ancak Donald Trump’ın 2016 senesinde başkan olmasıyla birlikte Amerika’nın siyaset üretme yöntemi tamamen değişti. Dış politikaya bakış açısını, ülkelerin ticaret hacmi üzerinden değerlendirmeye başlayan Trump yönetimi; en yakın müttefiki bile olsa stratejik ittifakların yerine ticaret hacimleri ile müttefiklik ilişkilerini değerlendirmeye başlayınca birden Avrupa Birliği ülkeleri, Meksika, Latin Amerika ülkeleri ve Çin bu süreçten nasibini aldı.
Tabii ki Kanada’da kervana dahil olan en önemli ülke haline geldi. Donald Trump’ın Kanada ile ticaretimiz adil değil, büyük açık veriyoruz tabiri ve verdiği rakamları bir kenara koyarsak pek de yanlış değil. Ancak açık veren ticaret hacminin mal alımı üzerinden olduğu değerlendirildiğinde, servis hizmetleri hariç bırakıldığında doğru olabilir. Ancak servis sektörü devreye girdiğinde ticaret hacminin o kadar da derin bir farka sahip olmadığı görülmektedir.
Kanada siyasetçileri birleşti
Trump’ın Kanada ile ilgili Amerika’nın 51. eyaleti olacak sözleri, neredeyse son üç senedir birbirini yiyen Kanada siyasetçilerini birleştirdi. Hatta belki hiç olmadığı kadar bütün bir Kanada, tek yürek bir Kanada, birleşik bir Kanada; dünya siyasetine girmiş bulunmakta. Trump’ın 1 Şubat itibarıyla uygulamayı öngördüğü tüm vergilere, dolara dolar sloganıyla karşılık vermeye hazır 10 eyalet, üç bölge karşımızda duruyor.
Ancak hem ekonomik hem siyasi olarak bir mesele var ki herkesin dikkat etmesi gerek, başta da Donald Trump’ın. Amerika’nın Kanada’dan ithal ettiği belki de en büyük kalem Alberta’dan alınan petrol. Bu petrol Amerika’nın rafinerilerinde kendi topraklarından çıkardığı petrolden işlemeye daha müsait ve daha uyumlu. Bu petrolün Amerikan ekonomisine katkısı hem maddi hem stratejik açıdan yadsınamaz. İşte bu noktada gücünün farkında olan Alberta eyaleti diğer 10 eyaletten biraz daha Trump’a gösterilecek tepkiler noktasında farklı hareket ediyor. Bunu izlemek lazım.
Bu petrolün ABD ekonomisinden kesilmesi ya da maliyetli bir hale gelmesi öyle görüldüğü gibi ABD’nin Kanada ile olan ticaretini artıya geçirmekten ziyade, sıkıntıya bile sokabilir. Bu da önemle izlenmesi gereken bir süreç. Diğer bir deyişle Trump’ın herkese yüzde 20 ek vergi uygulayacağım politikası, eski Başkan William McKinley hayranlığı bir noktada terse de tepebilir. Çünkü bazı stratejik ürünlerin Amerika’da üretilmesi artı değil eksi yazar. Plansız bir şekilde herkese vergi bakışı o kadar da kârlı olmayabilir. Trump’ın hayranlık duyduğu Başkan William McKinley bile bir noktadan sonra aşırı vergi politikalarından geri adım atmak zorunda kalmıştı.
Kopma şansı yok
Kısacası Kanada’nın Amerika’nın 51. eyaleti olma ihtimali yok. Kanada’nın Amerikan ekonomisinden, Amerikan ekonomisinin de Kanada ekonomisinden kopma şansı yok. Ama Trump’ın politikalarının iki ekonomiyi de bir noktadan sonra sarsacağı da bir gerçek.