Tek yol ihracat

Dr. Hakan ÇINAR
Dr. Hakan ÇINAR SIRADIŞI [email protected]

Dün gazetelerde bir haber okuduk. Aynen şöyleydi : “Küçük ve orta ölçekli hazır giyim üreticilerinin ihracat potansiyelini ve performansını arttırmak amacıyla finansmana erişimlerinin kolaylaştırılmasını öngören protokol ile tekstil sektöründeki KOBİ’lerin ihracatını 4 kat artırması planlanıyor. İhracatçılara 100 milyon lira kredi verilecek. 200 bin dolar ile 2 milyon dolar arasında ihracat gerçekleştiren şirketlerin kullanabileceği KGF (Kredi Garanti Fonu) kefalet limiti, firma başına maksimum 2 milyon lira olacak.” Yani bu habere göre, Kredi Garanti Fonu tekstilcilere garantör olarak, küçük ve orta ölçekli firmaların krediye ulaşabilmesini kolay hale getiriyor.

Neden bu haber ile söze girdim. Ülkemizde tüm çaba ihracatın arttırılmasına yönelik, kuşkusuz bunlar doğru hamleler. Zira sahip olduğumuz değerler, coğrafi şartlar, genç nüfus faktörlerini ele aldığımızda, ülkemizin ihracat yapabilme potansiyeli açısından son derece avantajlı bir konumda olduğu tartışılmaz. Ancak ne var ki, çoğu zaman bu avantajları, bizler zora çevirmeyi başarabiliyoruz; her şeyden önce imkanlarımızı verimli kullanamıyor olmamız bile ülkemize yaptığımız bir haksızlık olsa gerek. Yukarıdaki haber, çoktandır pek de dile getirilmeyen tekstil sektörümüzün ihracatını arttırma çabasına işaret ederken, doğrusu biraz da buruk olarak okuduğum bir haber oldu. Zira konuşulan toplam rakam sadece 100 milyon Türk Lirası. Hepi topu 35 milyon Amerikan Doları. 2015 yılını 143.9 milyar dolar ihracat ile kapamış bir ülke olduğumuzu hatırladığımda belki ne demek istediğim daha iyi anlaşılabilir. Tekstil gibi, ülkemizi uzun yıllar sırtında taşıyan bir sektör, bana göre halen yarattığı değer açısından çok büyük gibi görünmese de, gerek istihdam, gerekse ihracatımız içerisindeki payı itibarı ile son derece önem arz etmekte. Rusya krizi ile bu sektörün nasıl bir sıkıntı içerisinde olduğunu yeterince incelemiyor ve eğilmiyor olmamız da, bence bizlerin bir eksikliğidir. Hem Eximbank’ın, hem de tüm kamu organlarının bu sektöre olan ilgisini asla düşürmemesi gerekliliği görüşümü tüm kalbimle paylaşmak isterim. 

2015 ihracat rakamımız ülkemiz potansiyeline göre ne denli tatmin edici diye baktığımızda, potansiyelin çok altında olduğunu düşündüğümü söylemeden edemeyeceğim. Yatırımların ve katma değerli üretimin artan bir grafik çizmesi, böylelikle yeni iş sahalarının oluşması, işsizlik oranının düşerek istihdamın artması ve beraberinde de hiç şüphesiz ihracat miktarlarının da artmasını beraberinde getirecektir. Ülkelerin mali dengelerindeki açığın çok büyük bir kısmı ithalat ile ihracat arasındaki dengesizlikten meydana gelmektedir, üretimi tüketimden az olan kendilerine belli oranlarda da olsa yetemeyen ülkeler, doğal sonuç olarak ithalata yönelmekte, bu da döviz açıklarını doğurmakta ve fakirleşme hızını arttırmaktadır. Daha fazla katma değer sağlayan üretim sahalarına yönelmek olmazsa olmaz bir durum. “Üretime katkı sağlayacak” yabancı sermayeyi ülkemize çekebilmek de önem arz ediyor. Bazı ülkeler, üretimi çok yüksek olmasa bile ihracatlarını hep arttırmaya çalışmış ve böylelikle ekonomik dengelerini pozitif değerlerde tutmayı başarabilmişlerdir. 

Rusya ile yaşadığımız krizin turizm sektörümüze yansımasının olumsuz olacağına dair işaretler ise ne yazık ki her geçen gün artmakta. Bu konuda komşumuz Yunanistan fırsatı değerlendirmek için adeta hazır bekliyor. Turizmi de ihracat kadar önemsememiz, döviz kazandırıcı tüm faaliyetleri çok ciddi ele almamız bana göre en önemli önceliğimiz. Hiçbir başarıyı imkansız olarak görmeye lüzum yok, şöyle bir ülkemizin tarihine bakıp atalarımızın neleri başardıklarını bir hatırlayalım yeter.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar