Tek kelimeyle "iyi", iki kelimeyle "iyi değil"
Başlıktaki söylemin sayın Süleyman Demirel'e ait olduğu söyleniyor. Kendisinin bunu söylediğine doğrudan tanık olmadım. Osman Arolat'ın yalancısıyım. Bana aktaran o.
Söylendiğine göre iktidar partisi üyelerinin başı çektiği bir heyet Süleyman Demirel'i ziyaretinde kendisine "ekonomideki gelişmeleri nasıl buluyorsunuz" falan gibi bir soru sorulmuş." Tek kelimeyle iyi, iki kelimeyle iyi değil". Sayın Demirel'in soruya cevabı bu.
* * *
Amacım "Bakın Sayın Demirel'in yeni incisi neymiş" demek değil. Kendisinin bu işlerde usta olduğu biliniyor zaten. Bu sözleri yazıya başlık yapmamın başka nedenleri var. Bu söylemin, bugünkü koşullarda, "ekonomi ne haldedir" sorusuna verilebilecek en doğru ve açıklayıcı cevap olduğunu düşünüyorum. Öncelikli nedenim bu.
Kendi adıma ekonominin bir çok açıdan iyi konumda olduğunu düşünüyorum. Ama bütünüyle sorunsuz olduğunu söylemem de mümkün değil. Sanırım bu düşünce sayın Demirel'in söylemine oldukça yakın. Tabii biz durumu bin dereden su getirerek anlatmaya çabalarken sayın Demirel yedi kelimeyle anlatıvermiş. Söyleme sempati duymamın bir nedeni de bu.
Ama sayın Demirel'in az kelimeyle çok şey anlatan söylemini benimsememin esas nedeni bana pratik bir fayda sağlamış olması. Salı günü "İş'le Buluşmalar" toplantısı için Mersin'e gittik. Toplantıda "Yılın ilk yarısında Türkiye ekonomisi" konulu bir konuşma yapacaktım. Kafamda ekonomideki olumlu gelişmelere ve sürüp giden sorunlara değinen bir kurgu oluşturmuştum. Uçağı beklerken lafladığımız sırada Osman Arolat bana sayın Demirel'in söylemini aktardı. İlk tepki olarak güldüm tabii. Bir yandan da "ben de bunu anlatmaya çalışıyorum" diye düşünmeye başladım. Konuşmama aynen bu sözlerle başladım tabii. Öyle de devam ettim. Ekonomideki tek kelimelik iyi gelişmelerle ikinci kelimeye ihtiyaç gösteren iyi olmayan gelişmeleri anlattım. Bana kalırsa iyi oldu. Sayın Demirel'in yaklaşımı bana böyle bir pratik yarar da sağladı anlayacağınız.
* * *
Sayın Demirel'in söyleminin içini nasıl doldurduğunu bilmiyorum tabii. Benim anlatımım şöyle.
2012 yılının ilk yarısı için yapılan kestirimler ekonominin baştan öngörüldüğü gibi yavaşladığı ama bu yavaşlamanın yeni bir kırılmayı tetikleyecek, yeni bir kriz yaratacak sertlikte olmadığı izlenimini veriyor. Yavaşlamanın yumuşak olacağı anlaşılıyor. Bu iyi bir gelişme.
İç talebin hala yavaş olduğu ama ekonominin iyi bir refleksle iç talep zafiyetini dış taleple telafi ettiği görülüyor. Bu da iyi bir şey.
İşsizlikte krizden çıkışla başlayan gerileme devam ediyor. İşsizlik oranı hala yüksek tabii ama düşüyor olması iyi bir şey.
Enflasyon kriz sürecinde tırmandığı tepeden aşağıya iniyor. Henüz tam bir trende oturmuş olmasa da enflasyonun geriliyor olması iyi bir şey. Daha da iyisi çekirdek enflasyonun makul sınırlar içinde hareket ediyor olması.
Bütçe gerçekleşmelerinden anladığımız kadarıyla kamu dengesi olumlu seyrediyor. Bütçe açığı yıl başında öngörülen düzeyin altında kalacak şekilde hareket ediyor. Kamu dengesi görece iyi olunca borç dinamiği de olumlu seyrediyor. Bunlar iyi şeyler tabii.
Dünya Avrupa riski diye çalkalanırken bizde beklentilerde önemli sayılacak bir hareket yok. Yıl başından bu yana beklentiler oldukça stabil. Bu da iyi.
Bütün bunların iktisat politikaları bağlamında ortaya iyi bir tablo çıkarttığını düşünüyorum. En iyisi de bu. İlk yarıdaki performans ekonominin ne büyüme ne de enflasyon tarafından sıkıştırılmadığına işaret ediyor. Bu rahatlık olağanüstü koşulların ortaya çıkması halinde ona karşı politika tepkisi verebilme olanağı olduğunu söylüyor. İktisat politikası uygulamasında herkesin kıblesini şaşırdığı bu dönemde böyle bir politika rahatlığının olmasını iyi bir şey olarak değerlendiriyorum.
* * *
Bu yazdıklarım tek kelimeyle iyi olanlar. İkinci kelimeye geçince aynı görüntüyü vermeyen gelişmeler de var. Bunların ikisinin öne çıktığını düşünüyorum. Bir tanesi cari açık. İkincisi de Avrupa riskine karşı fazlasıyla açık olmamız.
Cari açık hem boyutu, hem finansman yükü itibariyle hem de finansmanında ortaya çıkan kalite bozulması açısından önemli bir zafiyet kuşkusuz. Bu durum olası risklere karşı kırılgan olmak gibi iyi olmayan bir konuma taşıyor ekonomiyi.
Üstelik böyle olası bir risk de var etrafımızda. Avrupa riskine karşı en duyarlı ülkeler arasında yer alıyoruz. Kendi adıma Avrupa sorununda tepeden dönüldüğü, ciddi bir kırılma olasılığının çok azaldığı kanaatini taşıyorum. Ama yine de böylesi riskli bir konumda olmak iyi bir şey değil.
Tek kelimeyle iyi olan ekonomimizin iki kelimeyle iyi olmayan tablosu bana göre böyle bir şey. Toplamda çok kötü sayılmaz diye düşünüyorum.