TEİAŞ'nin trafosu
Biliyorsunuz, Türkiye 7 coğrafî, 29 istatistikî, 19 da elektrikî bölgeye ayrılmıştır. 7 coğrafî bölge Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran ulusal iradenin bağımsız siyasi-yönetsel tercihidir. Diğer iki bölgelenme ise gerek ekonomik- politik köken, gerekse 'uygulatıcı' güç olarak esastan farklıdır:
Yani şöyle: 29 istatistikî bölge Avrupa Birliği'nin, 19 elektrikî bölge de Dünya Bankası'nın, isterseniz IMF'yi katalım, 'politika yapıcı' ve 'uygulatıcı' iradelerinin eseridir!
Türkiye'yi yöneten '1980'ler kuşağı' siyasi-bürokrat kadroların bu 'esere' katkısı ise, yasa taslaklarını bile Dünya Bankası memurlarının yazdığı, IMF memurlarının 'redakte ettiği' elektriği özelleştirme politikasını, gerektiğinde anayasayı değiştirerek, yasalar çıkararak uygulamaktan ibaret kalmıştır.
Ve, bir temel hukuk kavram-ilkesi gereği 'kamusal mal', 'kamu hizmeti' sayıldığı için iktisadî anlamda devletin 'doğal tekel hakkı' alanına giren elektrik üretimi, iletimi, dağıtımı ve nihai kullanıcıya satımı, bugün 19 bölgede özel sektörün önemli, kârlı ve son zamanların pek tutulan deyimiyle 'risk iştahını' artıran bir iş ve kazanç alanı haline dönüşmüştür.
İş alanı ne durumda?
İlk bölüm, çeyrek yüzyıl önce ezcümle 'devleti küçülteceğiz, sınai demokrasiyi kuracağız, sermayeyi tabana yayacağız' pankartlarıyla başlatılan genel özelleştirme yürüyüşünün elektrik faslına dair bir kısacık tarih düşürmekten ibarettir.
Bugün, bir durum tespiti yapılacak olursa, Türkiye'nin 19 elektrikî bölgesinden 10'u özel sektör gruplarının iş ve işletim alanına geçmiş bulunuyor. Bu bölgelerden 4'ü ihaleye kazanan şirketlerce yönetiliyor. 6 bölgede ise devir işlemleri devam ediyor.
Halen elektrik özelleştirme haritasında öncelikli ihale sırasına giren 8 bölge var: Trakya, Boğaziçi, Gediz, Menderes, Akdeniz, Toroslar, Erciyes, Göksu ve Dicle. Bunlardan Boğaziçi, Sakarya, Gediz ve Dicle bölgeleri için teklifler alındı. Boğaziçi, Trakya ve Gediz'e 10'ar, Dicle'ye 9 şirketin teklif vermesi, elektrik dağıtım işinin özel sektör için ne kadar cazip olduğunu gösteriyor.
Hizmetin kalitesi
Geçenlerde Enerji Piyasası Düzenleme ve Denetleme Kurumu Başkanı Hasan Köktaş'ın Anadolu Ajansı tarafından servis edilen demecini okuduğumda hem şaşırmadım, hem şaşırdım!
Şaşırmadım; özelleştirilen elektrik dağıtım bölgelerinde 'son aylarda arttığı EPDK Başkanı tarafından da belirtilen şikâyetler arasında -ki, sık elektrik kesintileri, sokak aydınlatmalarındaki yetersizlik, abonelik işlemlerindeki sorunlar olarak sıralanıyor- sık kesinti faslını Ankara aylardır yaşıyor.
Özelleştirilen diğer üç bölgedeki durumu bilmiyorum. Ama, Ankara'da gündüz veya gecenin bir saati pek fark etmiyor elektrik aydınlığının bir anda karanlığa dönmesi için… Son vukuat, önceki gün Ankara-Çankaya bölgesinde 6 saatten fazla süren kesintiydi.
Sabancı-Verbund ortaklığının elindeki Başkent Elektrik Dağıtım AŞ (BEDAŞ) yönetimi, kesintinin sebebini TEİAŞ'nin patlayan trafosu olarak gösterse de, artık özelleştirilmiş piyasa sayesinde 'abone' kimliği 'müşteri' kimliğiyle değiştirilen nihai kullanıcının muhatabı TEİAŞ değil, BEDAŞ'tır.
Çünkü, mâlum 'müşteri her zaman haklıdır!' ve elektrik kesintilerinden zarar gören 'müşteri' tepkisini TEİAŞ'ın trafosuna değil, müşterisi olduğu şirkete yöneltir;yöneltmiştir de…
Neye şaşırdığımı da söyleyeyim: EPDK Başkanı Köktaş o demecinde haklarında şikâyetlerin arttığı özel dağıtım şirketlerine 15 Temmuz'a kadar süre tanıdıklarını, taahhüt aldıklarını; şirketler bu sürede sorunları çözmezse denetim başlatacaklarını söylüyor.
Hizmet kalitesiyle ilgili, yatırım yükümlülüklerini de kapsayan taahhütler ve yaptırımlar devir sözleşmelerinde yazmıyor mu? Yazmıyorsa sorumlusu devir sözleşmelerini hazırlayan kurumlar değil mi? Yazıyorsa, şirketler şimdiye kadar neden denetlenmemiş veya uyarılmamış? 'Müşteriler' çok merak ediyor!