Geçtiğimiz hafta genelinde başta petrol ve altın olmak üzere emtia piyasalarındaki sert satışların yarattığı dalgalanmalar yakın geleceğe ilişkin belirsizliği önemli ölçüde artırdı. Zira söz konusu piyasalarda yaşanan eğilimlerin kalıcı olup olmayacağı bilinmiyor.
Eğer bundan sonraki eğilimler yatay veya aşağı yönlü omaya devam eder ise ya sistemik riskin azaldığını ve küresel koşullarda kalıcı bir düzelme yaşandığını düşünmek gerekiyor; ya da küresel dengeleri sarsacak ve riskten kaçınma eğilimini panik düzeyine taşıyacak deflasyonist bir şokun harekete geçtiğini hesaba katmak ihtiyacı doğuyor.
Yok eğer emtia fiyatları yeniden yükselecek ise bu kez de enflasyon baskısının durgunluğu derinleştirecek şekilde artacağını ve merkez bankalarının itibar kaybının hızlanacağını dikkate almak gerekiyor. Bu genel çerçeveyi görmezden gelip salt emtia fiyatları geriliyor, enflasyon baskısı azalack ve cari açığımız küçülecek diyerek pembe rüyalara dalmak dramatik sonuçların sebebi olabilir.
Durum böyle olunca sormak gerekiyor, küresel ölçekteki sorunlar çözülüyor ve sistemik risk azalıyor beklentisi güçlendiği için mi başta altın ve petrol olmak üzere emtia fiyatları geriledi? Kesinlikle hayır. Gelişmiş ekonomiler güçlü parasal genişleme dalgalarına ve spekülatif beklentilere rağmen durgunluğun derinleşmesini önlemekte zorlanıyor, gelişmekte olanlar ise benzer sıkıntılarla tanışmaya koşuyor.
Tablo böyle olunca küresel talepte daralma yönlü dalgalanmalar yaşanması olasılığı güçleniyor ve rekabet koşullarının iyice olumsuzlaşma ihtimali güçleniyor. Küresel ekonomi cephesindeki eğilimler sorunların yavaş da olsa ağırlaşmaya devam ettiğine, belirsizlik ve kırılganlığın arttığına işaret ediyor. Kur savaşlarının yıkıcı olabilecek şekilde güçlenmesi, tepkisel nitelikli korumacı eğilimlerin devreye girmesi tehlikesi büyüyor.
Eğer küresel koşullarda kalıcı bir düzelme söz konusu değil ise, iki farklı senaryo bizi bekliyor olabilir. Emtia fiyatları ya yeniden ve güçlü bir şekilde yükselecek ya da daha da gerileyecek veya mevcut seviyelerinde yatay eğilim sergileyecek. Birimde enflasyon değerinde ise deflasyon baskısı ön plana çıkacka demektir ki, her iki olasılık da riskten kaçınma eğilimini tetikleyebilir. Başka bir deyişle ya emtia fiyatları yeniden yükselecek ve kırılganlığı artıracak ya da menkul ve gayrimenkul şeklindeki varlık değerleri sert bir şekilde gerileyecek ve küresel krizde yeni bir yıkıcı dalgalanma sahne alacak. Bu olasılıklar sermaye hareketlerinin daralabileceğine, sorunlu banka ve ekonomi sayısının hızla artabileceğine işaret ediyor.
Bu aşamada yine sormak gerekiyor banka kurtarmada merkez bankalarının toksik kağıt almasının yerini Güney Kıbrıs'taki model alır ise risk alma isteği ne olur, sermaye hareketlerinde hangi eğilimler yaşanır? Emtia fiyatlarındaki gerileme bunun habercisi olabilir mi? Sermaye hareketlerinin yön değiştirmesi ve Türk Lirası'nın sarsıcı bir şekilde değer kaybetmesi Türk ekonomisini ve bulunduğu coğrafyaya ilişkin hesapları nasıl etkiler? Yozlaşmış sistemin günü kurtarmak adına emtia fiyatlarının yeniden yükselmesine izin vermek dışında bir şansı olabilir mi!…