Tehlikeli bağımlılık: Doğalgaz AHMET BALCI - Serbest Muhasebeci Mali Müşavir Bilindiği üzere Masl
AHMET BALCI - Serbest Muhasebeci Mali Müşavir
Bilindiği üzere Maslow’un ortaya attığı ihtiyaçlar hiyerarşisi piramidinin tabanında fiziksel ihtiyaçlar yer almaktadır. Bunu, barınma ihtiyacı takip etmektedir. Gerçekten de bilinen insanlık tarihinden bu yana atalarımız barınma/ısınma ile ilgili pek çok zorunlu keşifte bulunmuşlardır. Ormanlık alanlarda yaşayan atalarımız, ısınma konusunda daha şanslı iken, bozkırda yaşayanlar bu konuda her türlü olanağı sonuna kadar kullanmaya çalışmıştır.
Ülkemizde ısınma ihtiyacı ağırlıklı olarak dört temel şekilde karşılanmaktadır. Bunlar, doğalgaz, kömür, akaryakıt ve elektriktir. Türkiye’de çıkarılan doğalgaz ve petrol (akaryakıt) mevcut talebi karşılamaktan çok uzaktadır. Keza elektrik üretimi ise bir türlü istenen düzeye ulaşamamıştır. Kömür tarafında ise rezerv ve üretim miktarları açısından linyitte dünya ölçeğine göre orta düzeyde, taşkömüründe ise alt düzeyde yer almakta. Özellikle son 20 yılda kömür terkedilmeye başlanmış ve doğalgaz kullanımında oldukça önemli mesafeler kat edilmiştir.
Türkiye’de ilk doğalgaz kaynağı 1970’li yıllarda Kırklareli’nin Kurumlar bölgesinde tespit edilmiştir. Bu doğalgaz 1976 yılında Pınarhisar Çimento Fabrikası’nda kullanılmaya başlanmıştır. Aynı şekilde 1975 yılında Mardin’in Çamurlu bölgesinde bulunan doğalgaz 1982 yılında Mardin Çimento Fabrikası’nda kullanılmaya başlanmıştır.
Doğalgazın özellikle İstanbul’daki konutlarda yaygın olarak kullanılmaya başlanması 1990’lı yılları sonlarında başlamıştır. 2003 yılında 6 ilimizde doğalgaz kullanılmakta iken, 2015 sonunda Tunceli, Artvin, Ağrı, Şırnak ve Hakkâri dışında kalan 76 ilimizde doğalgaz kullanılmaktadır.
Yine 2015 sonu itibariyle Ülkemiz genelinde 11.2 milyon abonelik ile 48.2 milyon vatandaşımız doğalgaz imkânından yararlanmaktadır. Abone sayısı her yıl yaklaşık 1 milyon artmakta olup, 2020 yılında 16 milyona ulaşması beklenmektedir. Türkiye, kullandığı doğalgazın %85’ini Rusya, İran ve Azerbaycan’dan temin etmektedir. Olası doğalgaz kesilmesi riskine karşılık Avrupa 45 günlük doğalgaz stoklamakta iken ülkemizde bu rakam sadece 14 gündür.
Ülkemizin mevcut ısınma yöntemlerini göz önüne alırsak, bu kaynakları ülke sathında temin etme konusunda ne kadar fakir olduğumuz anlaşılacaktır. Özellikle doğalgaz konusunda çok ciddi anlamda bir dışa bağımlılık söz konusudur. Olmaz ya diyelim ki, Rusya ile aramız tekrar bozuldu ve Rusya; İran ile Azerbaycan’ı da arkasına alarak, tıpkı 2015 yılında Gazprom’un Ukrayna’ya yaptığı gibi ülkemize doğalgaz sevkiyatını kesti…
• 48 milyon kişi nasıl ısıtılacaktır?
• Özellikle ağır sanayide sadece doğalgaz kullanmak zorunda olan fabrikalarımız, üretimlerini ne şekilde yapmayı planlamaktadır?
• Keza doğalgazdan elektrik üreten santrallerimize doğalgaz iletimi kısılır veya kesilirse ve bu fabrikalar elektrik üretemeyecek duruma gelirse, ortaya çıkacak elektrik arz eksikliği ne şekilde telafi edilebilir?
• 11.2 milyon abone kömür yakmak isterse, bina ve fabrikaların ne kadarı kömür kullanımına uygun haldedir. Uygun olmayanların dönüşümü ne zaman yapılabilecektir? Bu dönüşümün maliyeti ne olacaktır, dönüşüm için yeterli teknik eleman mevcut mudur?
• Fosil yakıt kullanımı sonrası özellikle nüfusu 20 milyona dayanan İstanbul ile Ankara ve İzmir gibi büyük illerimizde, oluşacak hava kirliliğine bağlı toplu ölüm riski nasıl bertaraf edilecektir?
• Doğduğu günden bu yana konfor içinde büyüyen çocuklarımız, hayatlarında ilk defa soğukta kalacağından, muhtemelen ağır şekilde soğuk algınlığına yakalanacaktır. Bu halde minik yavrularımıza yeterli sağlık desteği verebilecek alt yapımız var mıdır?
Ülkeleri yönetenler, en ufak riskleri dahi göz önünde bulundurmak ve gerektiğinde masraflarına bakmaksızın buna uygun tedbir almakla mükelleftir. Türkiye ne yazık ki ısınma ve doğalgazla üretim konusunda çok ciddi şekilde yurtdışına muhtaç haldedir. Bu konu özellikle Rusya ve İran tarafından çok iyi bilindiği için bazen karşımıza şantaj malzemesi olarak çıkmaktadır ve muhtemelen artarak da çıkacaktır.
Geldiğimiz süreçte ülkemizde gerek özel teşebbüsün, gerekse de kamunun gerçekten de dünya ölçeğinde otoyol, havaalanı, köprü, AVM, toplu konut inşaatı yapabildiğini görmekteyiz. Ancak bunların yanında ve hatta bunlardan çok daha önemli olmak üzere, ulus olarak milli enerji kullanımına kafa yorulması, bu alana kaynak aktarması elzemdir. Kaldı ki bu konuda da kısa sürede çok başarılı sonuçlar alabilecek kapasite ve potansiyelimiz mevcuttur.
Son olarak şahsi kanaatim enerji konusunda yumuşak karnımızın, üretimin özellikle Marmara Bölgesi’ne sıkıştırılmasıdır diye düşünüyorum. 2015 resmi verilerine göre üretimden satışların yaklaşık %62’si Marmara Bölgesi’ndeki 6 ilimizde gerçekleşmiştir. (İstanbul, Tekirdağ, Kocaeli, Yalova, Sakarya, Bursa) Olası bir doğalgaz kesintisine bağlı olarak oluşacak elektrik arzı eksikliği sebebiyle, burada yer alan pek çok fabrikamızın üretimi durdurma riski vardır. Bu kesintinin uzun sürmesi halinde oluşacak duraklamalar, ülkemiz ekonomisine oldukça önemli kayıplar verdirecektir. Uzun vadeli bir planlama ile üretimin ülke sathına, özellikle de yenilenebilir enerji kaynaklarına yakın alanlara dengeli olarak dağıtılması, bu riski azalacaktır.