Tehlikelerin farkında mısınız?
Küresel ölçekte para otoritesi yöneticilerinin yaptıkları ve yapmadıkları ile gündem olmaya başlaması, orta vade açısından olumsuz gelişmelerin habercisi olabilir. Sürdürülebilir olmayan eğilimler ve geleneksel olmayan politikalar çerçevesindeki gelişmeler, küresel kriz öncesindeki kısır etkileşimleri ve ağırlaşan sorunları anımsatıyor! Ülkemize ilişkin eğilimler de bunlardan fazlası ile etkileniyor!
Ne demek istediğimizi anlatabilmek için geçmişe doğru bir zaman yolculuğu yapmakta yarar var.
1995 yılı ve sonrasında küresel eğilimler sürdürülebilir olmaktan çıkmıştı; küresel ölçekte finansal yapının ve para otoritelerinin yetkilileri daha önce tanışmadıkları türden bir belirsizlik ile karşı karşıya kalmıştı. ABD Yönetiminin geleneksel olmayan politika tercihine yönelmek zorunda kalması da, algıların olumsuzlaşmasında belirleyici olmuştu. Takip eden dönemde Asya ve Rusya Krizlerinin yaşanması, daralma yönündeki ekonomik sıkıntının bulaşıcılığının artması ciddi sıkıntıların sebebi olmuştu! Özellikle gelişen ekonomilerde pek çok sıkıntı yaşandı, riskten kaçınma eğilimi ABD ile Dünyanın geri kalanı arasında yaşananları farklılaştırdı. 2000 yılında ABD’nin de durgunlukla tanışması sonrasında, adı konmamış farklı bir döneme geçildi.
Bilimsel olarak doğru olduğu defalarca kanıtlanmış yaklaşımlar hafızalardan kazındı, geniş kitleleri beklentiler yolu ile kısa vadede yönlendirme çabası ön plana çıktı. Faaliyet dışı gelir yaratma amacı ile alınacak kaldıraçlı pozisyonlar, spekülatif çekicilikler, risk algısının köreltilmesi ve krediye erişimin kolaylaştırılması yeni dönemin itici gücü olmaya başladılar. Koşullar ve işleyiş değişince, farklı kurumların ne zaman ve nasıl gündem olacağı konusu da farklılaştı; mali kesim ve para otoritelerinin başrol oyuncusu olmak durumunda kalması, çıkar uyumunun ağırlaşan sorunlar nedeniyle çıkar çatışmasına dönüşmesi ön plana çıkan gündemler üzerinde belirleyici oldu.
1990’lı yılların ikinci yarısında finansal balon oluşmasını önlemeye çalışan ABD para otoritesi, 2002 sonrasında söz konusu balonların en büyük destekçisi oldu. 2004 ortasında bu olumsuzluğu kontrol altına almak üzere faizleri yükseltmeye başladığında finansal kesim yetkilileri ile anlaşamadı, uzun süreli bir inatlaşma yaşandı küresel krizin öncü sarsıntıları başlayana kadar devam etti. Önce para otoriteleri ve daha sonra krizle birlikte finansal kesim olumsuz yönde gündem oldu. Benzer bir sürecin kısmen farklılaşmış bir tekrarını yaşıyor olabiliriz!
Hemen yukarıda özetlemeye çalıştığımız süreçte belli aşamalar yaşanıyor. Sermaye hareketleri canlı ve risk alma isteği yüksek iken herkes mutlu oluyor; doğru ile yanlış, dost ile düşman birbirine karışıyor ve algılar köreliyor. Sermaye hareketleri daralmaya ve riskten kaçınma eğilimi sahne almaya başladığında koşullar değişiyor; değişime olan direnç artıyor, ağırlaşmış sorunlar ve buna bağlı olarak keskinleşmiş çıkar çatışmaları açığa çıkıyor, beklentilerdeki olumsuzlaşma ufku karartıyor. Bazı gelişen ekonomiler bu ikinci aşamada para otoritelerini zorlayarak ve gerçeklere direnerek, bir sonraki aşamaya iyice kırılgan koşullarda yakalanabiliyor!
Kısa vadeli bakış açıları, bir sonraki sürece hazırlıksız yakalanılmasına sebep oluyor. Bu durumdan kaçınmak için yapılması gerekenler, ne Siyasi İrade ve ne de iş dünyası ile mali kesim tarafından kararlı destek bulamıyor. Doğruları söyleyenlerin dokuz köyden kovulması süreci daha bir yaygınlaşıyor; istikrarsızlık eğilimlerindeki güçlenme, siyasiler ile diğer sosyal kesimleri daha sabırsız hale getiriyor ve akılcı olabilmelerini engelliyor. Geniş kesimleri oyalamak için yapılması gerekenler ile geleceği daha fazla karartmamak için yapılması gerekenlerin ortak paydası sıfırlanıyor!
Eğilimlerin sürdürülebilir olmadığı ve koşulların düzensiz bir şekilde değiştiği koşullarda, kusuru kişilerde aramak vahim bir hata olabilir. Sermaye akımları güçlü ve risk alma isteği güçlü iken, ciddi hatalar yapan bir para otoritesi başkanı bile alkışlanabilir ve yılın bürokratı seçilebilir! Fakat tam aksi koşullarda, Dünyanın en birikimli ve itibarlı para otoritesi yöneticisi bile, yapılması gerekenler konusunda Siyasi İradeyi ikna edemediği için başarısız sayılabilir!