Tehlike ilk bakışta göründüğünden daha büyüktür
Ülkemiz II. Dünya Savaşı’ndan sonraki en tehlikeli dönemini yaşıyor. Kiminle konuşsanız, savaşa mı gidiyoruz diye bir tedirginlik. Aslında, ülkemizin Suriye’ye asker sevk ederek savaş başlatması için hukuki, siyasi ve askeri kabiliyetleri açısından uygun bir zemin bulunmuyor. Hukuk açısından bakıldığında, Birleşmiş Milletler bu yönde bir karar almamıştır. Siyaset alanına dönecek olursak, ister hasım ister müttefik olsun, Türkiye’nin Suriye ile savaş başlatmasını onaylayan bir ülke yok. Dostlar itidal tavsiye ederken, hasımlar sert mukabele edeceklerini bildiriyorlar. Askeri kabiliyetlerimize gelince, ordumuzun güçlü olduğu konusunda kuşkumuz olmasa da, şu anda iki türden sorunla karşılaştığını görmezlikten gelemeyiz. İlkin, düşürdüğümüz Rus uçağı nedeniyle, hava gücümüzü kullanmak konusunda ihtiyatlı davranmak mecburiyetindeyiz. İkinci olarak, ülkemizin karşılaştığı terör, şu anda Silahlı Kuvvetlerimize bu bela ile mücadelede ağır sorumluluklar yüklüyor. Bu koşullar altında çatışmadan uzak durmak zorunluluktur. Değerlendirme hataları nedeniyle istemediğimiz bir çatışmaya doğru sürüklenmemeliyiz.
Kimi dost da, acaba üçüncü dünya Savaşı çıkar mı diye merak ediyor. Rasyonel düşünen bir kişi bunun çılgınlık olacağını, sonuçta kazanan olsa bile, herkesin ağır kayıplar vereceğini söyleyecektir. Ancak, burada da iki hususu hatırlamak lazımdır. İlkin, I ve II Dünya Savaşları önceden tasarlanarak yapılmış savaşlar değildir; gerilimli ortamda tırmanan mücadelelerin sonuçta vardıkları noktalardır. Nitekim, Suriye’de iç mücadele ilk başladığı dönemde kimse bunun uluslararası bir soruna evrileceğini öngörememişti. Çatışma bitmediğine göre, bundan sonra da beklenmedik tırmanmalar olabilir. İkinci olarak, Rusya’dan kaynaklanan önemli bir tehlike var. Kuzey komşumuz sahip olduğu sömürge imparatorluğunu kaybettikten sonra, uzunca bir süre zorluklar yaşadı. Süper güç statüsünü yitirdi, olağan bir büyük güç muamelesi görmeğe başladı. Yavaş da olsa toparlandı, kaybettiği alanlarda nüfuzunu yeniden kurma ve bir kısım toprağı da geri alma gayretlerine girdi. Önce Gürcistan’a saldırdı; ciddi bir tepki görmeyince, Kırım’ı işgal etti. Batı’dan gelen tepkiler sınırlı oldu. Şimdi Suriye’ye yerleşiyor. Bugün rahatını bozmayan, birçok konuda kayıtsız kalan, olanları görmezlikten gelen ve hatta anlayışla karşılayan başta Amerika Batı’nın ileri gelen devletleri, bir noktada Rusya’yı durdurmanın gerektiğine karar verebilirler. Nasıl Hitler’in revizyonizmine uzun süre ses çıkarmayan, tavizlerle yatıştırmaya çalışan Müttefikler sonunda onu savaşarak durdurmaya mecbur kalmışlarsa, benzer bir durum ortaya çıkabilir. Nükleer silahlar belki bir dünya savaşını engeller ama çok sert ve yaygın vesayet savaşları her zaman mümkündür. Liderlerimiz ülkemizi herkesin kaybedeceği bir savaştan uzak tutmalıdır. Tehlike ilk bakışta göründüğünden daha büyüktür.