Tedbirli olmak bu mudur?..
Bir yandan olumsuzlaşan küresel koşullar ve Ortadoğu'ya ilişkin politika tercihleri, diğer yandan son iki hafta içinde enflasyon baskısını artıran kararlar Türkiye ekonomisinin geleceğine yönelik belirsizliği önemli ölçüde artırdı. Durum böyle olunca sormak gerekiyor, gerek dış satım imkânlarını, gerekse iç talebi daraltacak tercihler sonrasında büyüme nasıl olacak ve istihdam korunacak? Sorunlu kredi hacminin artması ve bilançoların yıpranması hangi yaklaşımla önlenecek?..
Küresel koşulların parasal genişleme sayesinde düzeleceği, Ortadoğu'ya yönelik sıkıntının geçici olduğunu iddia edebilir, mali disiplinin ise para politikasının gevşemesini kolaylaştırabileceğini öne sürebilirsiniz; devamında ise dış satım imkânları ve iç talepteki artış hızının bir yavaşlama sonrasında tekrar toparlayacağını söyleyebilirsiniz. Fakat bir de tam aksini düşünün, küresel koşulların düzelmediğini, Ortadoğu'daki istikrarsızlığın büyüyerek kronikleştiğini, devamında dış satın imkânlarının daralmaya devam ettiğini varsayın. Sorunlu kredi hacminin artması ve bilanço yıpranmasını önlemek, ihracatçıyı rahatlatmak ve iç talebi uyarmak için para politikasının gevşetildiğini veya sıkılaştırılmadığını dikkate alın… Bu koşullarda iç talep artar mı, yoksa daha da azalır ve evdeki hesabın çarşıya uyması imkânsızlaşır mı?Tedbirli olmak bu mudur?..
Son altı ayda doğalgaza yapılan zammın yüzde 30'u aştığı, elektrik fiyatındaki değişimin de yüzde 20'yi bulduğu dikkate alınırsa ihracatçının rekabet gücünde ve tüketicinin satın alma ve borçlarını geri ödeyebilme kapasitesindeki değişimin yönü ne olur? Bu gerçeği görmezden gelerek şuursuzluğu beklentiler yolu ile teşvik etmek çözüm müdür? Kamu dengesi açısından tedbirli olunabilmesi diğer kesimlerin tedbirsizliğine ve hesapsızlığına bağımlı olacak ise bunun sonu nereye varır? Ve bu çelişki karşısında para politikası uygulamaları ile ne yapılabilir?
Alınan vergiler karşılığında vatandaşın can ve mal güvenliği bu şekilde sağlanabilir mi?
Görünen köy kılavuz istemiyor, başta enerji olmak üzere zorunlu ihtiyaç maddelerinde yaşanan ve yaşanacak fiyat artışının gelirlerdeki artışın çok üzerinde olacağı ve orta vadede iç talebi ve istihdamı zayıflatacağı gerçeği önümüzde duruyor. Durum böyle olunca ya talebin daralmaya devam edeceği ya da sorunlu kredilerin orta vadede hızlanan bir şekilde artacağı kesin. Türkiye'yi yönlendirenler iç alebi uyararak görüntüyü kurtarmak tercihinden vazgeçmek zorunda! Yüksek düzeyli cari açık bunu hiç aklımızdan çıkarmamamız gerektiğini söylüyor, fakat bu gerçek bütçe gelirleri azalıp açık büyümeye başlayınca hemen unutuluyor. Ayağımızı yorganımıza göre uzatmadığımız radikal bir değişim yaşanmadan ve büyük faturalar ödenmeden de yeni bir denge kuramayacağımız önermesi kapıyı çalıyor ve sorumluların uykularını kaçırıyor.
Tüketim ve yatırımdaki aşırılıkları zorlama ve küresel likidite bolluğu sayesinde bütçe gelirleri arttı ve açık küçüldü; ancak cari açık patladı. Uçurumun kearına gelince aşırılıklar kısmen azaldı veya azaltıldı, fakat dış açık küçülmedi, kırılganlık arttı. Şimdi maliyeti ne olur ise olsun büyüme stratejisini değiştirmek gerekiyor, ama azalan hareket yeteneği buna izin vermiyor. Özetle söylemek gerekir ise boşa koysan dolmuyor, doluya koysan almıyor. Biz değişen dış ve iç koşullara uyamıyoruz, koşullar da bize uymuyor. Dereyi geçemeden 2023 hayalleri ile birbirimizi uyutmaya, gaza getirmeye çalışıyoruz!..
Son zam ve ayarlamalar elektrik dağıtım özelleştirmeleri konusundaki hesapsızlığı kısman azaltmış olabilir, fakat bireysel ve kurumsal bazda diğer hesapları bozduğu da kesin. Bir olumsuzluğu gidermek için yapılanlar çok daha büyük hesapsızlıklar yaratıyor ise yeni bir dengeden bahsetmek mümkün olamaz. Fakat belirsizlik ve kırılganlık olağandışı bouytlara tırmanır. Bu açmaz büyüme stratejisinideğiştireceği iddia edilen son teşvik mekanızmasını da işlevsiz hale getirecek gibi görünüyor. Kontrolden çıkmaya başlayan eğilimler nedeniyle hizmet sektörü de ciddi sıkıntılar yaşayabilir…