Tedbir arayışları ve 'paket' tartışmaları sürüyor

Tevfik GÜNGÖR
Tevfik GÜNGÖR OLAYLARIN İÇİNDEN [email protected]

Küresel krizden en fazla etkilenen ülkeler bugüne kadar tedbir üzerine tedbir aldı. Paket üzerine paket açıkladı.

Bizde ise tedbir arayışları ve paket tartışmaları sürüyor.

Çünkü tedbirin ne olduğu, pakette nelerin olması gerektiği belli değil. Tedbir ve paket isteyenler de ne istediklerini iyi anlatamıyor.

Tedbir alan, paket açıklayan büyük ülkelerin hedefi, (1) kilitlenen finans sistemine işlerlik sağlamak ve (2) azalan likiditeyi artırmak şeklinde özetlenebilir.

Bu amaçla öncelikle, (1) bankalara, finans kuruluşlarına para akıtıyorlar ki, onlar da kredi vermeyi sürdürsün. (2) Zor durumda olan büyük kuruluşları kurtarmaya çalışıyorlar ki, çöküşler birbirini izlemesin. (3) Faizi indiriyorlar ki, şirketler, kişiler daha kolay borçlanabilsin.

Batı ülkelerinde reel sektöre yönelik başkaca tedbir ve paket yok. Çünkü inanılıyor ki finans sistemindeki kilitlenme açılır ise, şirketler ve şahıslar kolaylıkla kredi kullanır ise, talep canlanacak. Piyasalarda hareket başlayacak.

Bizde Batı modeline uygun bir paket uygulanır ise, öncelikle bankaların döviz kaynaklarının takviyesi gerekir.

Bankalar "Kan tükürüyor, nar şerbeti içiyor"… Durumlarını iyi göstermeye çalışıyor ama, reel sektörün zor duruma düşmesi karşısında kredilerini toparlayamama endişesi ile kredileri kesiyor. Erken çağırma yapıyor.

Batı ülkelerindeki gibi bankaları rahatlatacak tedbirler alınsa bile bizde reel sektörün sorunu çözülemeyecek.

Çünkü bizde kriz rüzgarından öncelikle reel sektör etkilendi. (1) Reel sektörün YTL ve döviz borcu büyük idi. Kur riski ve yüksek faiz, finansman yükünü artırdı. (2) İç ve dış talep durunca üretim geriledi. Gerileyen üretim işletme masraflarının karşılanmasını imkansız hale getirdi.

Bizim büyük sanayicilerimiz ve KOBİ'lerimiz bu kriz rüzgarı altında yere serilmemek için öncelikle mali yükümlülüklerin altından kalkabilme arayışında.

(1) Büyük sanayi kuruluşları taşımakta oldukları kur riskinin hafifletilmesini bekliyor.

(2) KOBİ'lerimiz, (1) kredilerinin kesilmemesini, (2) vergi ve SSK yüklerinin bir süre sırtlarından alınmasını bekliyor.

(3) Bu arada genel sorun "vadeli çek" trafiğinin durması. Türk reel sektöründe vadeli çek sistemi, çarkı işletir. Çarkın durması ticaretin durması anlamına gelir.

Türkiye'de "kayıt içi" olan her işletmenin, her işlemin vergi ve SSK yükü vardır. Hükümetler "kayıtdışı"ndan bir şey alamamanın acısını kayıt içindekilerden çıkarır.

Kayıt içi vergisini, SSK borcunu ekonomik güçlükler nedeniyle ödeyemeyince borcu katlanır. Sadece işyeri değil, evi, arabası, karısının bileziği bile uçar gider.

Çok sayıda KOBİ bu krize vergi ve SSK borcu ile yakalandı. Şimdi, kamu (kanunu uygulayarak ama kanunun gereği acımasızca) bu kuruluşların üzerine gidiyor.

Varlıktan değil, yokluktan vergi ve SSK borcunu ödeyemeyen KOBİ'ler kapanmak durumunda. KOBİ'nin kapanması sadece üretimde eksilmeye yol açmıyor, sadece KOBİ sahibinin perişan olmasına yol açmıyor, çok sayıda insanın işsiz kalmasına yol açıyor.

Tabii ki burada bir zorluk var. Ekononinin daraldığı dönemde Maliye vergi gelirinden, SSK prim tahsilatından zor vazgeçer. Ama bir de gerçek var: Eğer tahsili imkansız ise, KOBİ'lerin kapısına kilit vurulması ile sonuçlanacak zorlamadan ne yarar olabilir?

Özel sektör temsilcileri hükümete bu tabloyu anlatmalıdır. Hükümet bunun farkında değil. Başbakan, ABD dönüşü kriz değerlemesi yaparken, "Kriz henüz bizi etkilemedi" dedi. Demek ki Başbakan'ın Anadolu'da olan bitenden haberi yok. Haberi olsa sorunun çözüm arayışına girer.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
40 yılda ne değişti? 03 Ağustos 2018
Vizyon sahibi olmak 30 Temmuz 2018