TCMB’ye bu defa da özel hayat üzerinden algı operasyonu

Burcu KÖSEM
Burcu KÖSEM burcu.kosem@dunya.com

Ülkemizde son yıllarda ne yazık ki! toplumun bütününe yakın olarak bir görüşte birleşmesi nadir olgular bazında şekilleniyor. Hafize Gaye Erkan da liyakati konusunda nadir olarak birleşilen teknokratlardan biriydi.

Son birkaç gündür TCMB başkanı Hafize Gaye Erkan’la ilgili ortaya atılan iddialar gerçekten can sıkıcı bir boyuta varmış durumda.

Peki nedir bu iddialar?

Merkez Bankası çalışanı Büşra Bozkurt'un T.C. Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi'ne (CİMER) verdiği şikâyet dilekçesini gündeme taşıyan Sözcü Gazetesi’nin haberinde, Hafize Gaye Erkan'ın babası Erol Erkan'ın bankada gayri resmî olarak yönetici konumuna getirildiği ve personelin işe alınması, çıkarılması, tayin gibi konularda yetkilendirildiği iddia edilmişti.

DW Türkçe'ye konuşan bir TCMB yetkilisi de Ankara'daki TCMB Sosyal Tesisi'nin Hafize Gaye Erkan'ın talimatıyla tadilat yapılacağı bahanesiyle kapatıldığını, burada görev yapan aşçı ve garsonların tamamen Başkan ve ailesinin emrine tahsis edildiğini öne sürmüştü.

İddialar sadece babayla sınırlı değildi; bebekle ilgilenen annenin de merkez bankası çalışanlarına talimatlar yağdırdığı ileri sürüldü. Bunlara ek olarak sosyal medya ve farklı yayın kuruluşlarınca da çeşitli iddialar servis edildi ve edilmeye devam ediyor.

Farkındaysanız iddia diyorum zira henüz öne sürülenlerin gerçekliği konusunda tam olarak bir netlik yok. Sadece aldığım kulislerde (Hafize Gaye Erkan’ın çok uzun saatler bankada kalması nedeniyle) anne ve babaya bebek bakımı için bir oda tahsis edildiğini ve Sayın Erkan’ın da sıklıkla çocuğuyla burada ilgilendiğine dair duyumlarım başından beri var.

Ancak babanın bankanın bir çalışanını işten çıkarttığı yönündeki iddiaları kendi adıma hiç inandırıcı bulmadım. Olayın aslı astarı sanırım Gaye Hanım’ın X’de yaptığı paylaşımda belirttiği yasal süreç neticesinde ortaya çıkacaktır.

Bu iddialara yönelik görüşümü açıklamadan önce bir de işin asli tarafına değinmek istiyorum ki; o da elbette ekonomik görünüm…

Türkiye, genel seçimlere kötü bir ekonomik tabloyla girdi. Hatta muhalefetin “boş tencere iktidar götürür” savına karşılık, muhalefetin yine kendi iç karışıklıkları ve masa tartışmaları nedeniyle sanırım bu gerekçe yeterince iyi kullanılamayarak, halkın daha yüksek bir oranının yeniden mevcut iktidara teveccüh göstermesine neden oldu.

İktidar da bu alanda kendine düşeni yaparak, çok eleştirilen önceki ekonomik modeli, yeni ve ehil bir kadroyla beraber değiştirdi. Yeni ekonomi kabinesi başından bu yana gerek yurtiçindeki muhalifler gerekse de yurtdışındaki ekonomi çevreleri tarafından olumlu karşılandı.

Kendi adıma söylemem gerekirse TCMB başkanının hem başarılarla dolu özgeçmişi hem de bir kadın ve anne olması beni de çok heyecanlandırdı. Çünkü ben de hem bir anne hem de bir kadın yönetici olarak, erkek egemen dünyada kadınların önemli sorumlulukları başarıyla üstlenmesinden bir çeşit gurur duyuyordum.

Sayın Erkan, görevini başarıyla yürütüyor mu?

Henüz fiyat istikrarında bir sonuç alınamamış olsa da profesyonelce yürütülen para politikası ve gidişata yönelik hem içeriden hem de dışarıdan alınan değerlendirmelerin olumlu olması bir başarı göstergesi sayılır.

Mayıs ayından bu yana CDS priminin düşmesi, not değerleme kurumlarının görünümü pozitife çevirmesi ve yabancı yatırım kurumlarından gelen para ve ekonomi politikasına yönelik değerlendirmelerin olumlu olması hep gidişata yönelik bir umut barındırıyor.

Sayın Erkan son birkaç haftadır ABD’de yatırımcı görüşmelerini sürdürüyor; kendisine neden orada olduğu sorulduğunda ise görüşmelerin iyi geçtiğini ifade ediyor… ABD’ye erken gitmesinin nedeni de ABD’de yer alan dünyaca ünlü fon ve yönetimleriyle olan yüksek seviyedeki diyalogu. Yıllarca devasa fonlarla çalışması, bu yatırım görüşmelerine olan katılımın da göstergesi oldu.

ABD'li iki fon PIMCO ve Vanguard yakın zamanda Türk varlıkları aldı. Ardından gelen açıklamalara değinelim.

Birkaç örnek vermek gerekirse, dünyanın en büyük tahvil fonu yöneticilerinden olan ABD’li PIMCO’nun yaptığı açıklamaya bakalım. Yüksek ihracat, güçlü istihdam, sıkı para politikası, mali disiplin, yapısal reformlar Türkiye'ye olan güven iklimini daha da kuvvetlendirdiğini söyleyen PIMCO yöneticilerinden Pramol Dhawan, “Türkiye yatırım yapılabilir seviyede kredi notunu geri kazanma yolunda” dedi.

Financial Times’ta çıkan haberde de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kapsamlı bir ekonomik revizyona olan bağlılığının ülkeyi yatırım yapılabilir kredi notunu geri kazanma yoluna soktuğunu da öne sürdü. Ardından Goldman Sachs'ın Orta ve Doğu Avrupa, Orta Doğu ve Afrika ekonomi analistlerinin yayımladığı rapora dönelim. Raporda, Merkez Bankası’nın piyasadaki para arzını azaltma hızı göz önünde bulundurulduğunda, enflasyonun beklenenden daha hızlı gerileyebileceği vurgulandı.

Raporda, enflasyonun yüzde 42,6 olan öngörülere kıyasla yıl sonunda yüzde 30 seviyelerine kadar inebileceği aktarıldı. Bu havanın devamında ise bulutların kalktığını, güneşin yavaş yavaş kendini gösterdiğini gördük. Biraz içimizi ısıtacak gelişmelerdi bunlar. Dünyaca ünlü uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu S&P ile başlayan not görünümü yükselişi Moody's'le devam etti.

Atılan adımların, her ne kadar yarın olmasa bile, yakın dönemde Türkiye’nin tekrar cazip ülke gücüne kavuşacağının önemli sinyalleri. Özetle; biraz daha sabır göstermemiz gerekiyor.

Ülkemizde son yıllarda ne yazık ki! toplumun bütününe yakın olarak bir görüşte birleşmesi nadir olgular bazında şekilleniyor. Hafize Gaye Erkan da liyakati konusunda nadir olarak birleşilen teknokratlardan biriydi. Ancak görülen o ki; gelinen aşamada bu da mazide kaldı.

İlk karmaşa Ahmet Hakan’a verdiği röportajın ardından yaşanmıştı. Aldığım kulislere göre Sayın Erkan’ın ekonomi yönetimiyle ilgili şahsi değerlendirmesi Sayın Şimşek tarafından hoş karşılanmamıştı. Kiralık ev bulamaması ve ailesinin evine yerleşmesi konusu da toplumda dar gelirli kesimler tarafından çok hoş karşılanmadı ve samimi ifadeleri farklı yorumlandı.

O zaman kendi adıma bu röportajı samimiyetle verilmiş bir röportaj olarak değerlendirmiştim. Ancak son iddialara yönelik olarak iddialar da bir gerçeklik payı varsa ki; (olduğunu düşünmek istemiyorum) aynı hoşgörüyü gösterme konusunda çekincelerim var. Kendi görüşümü açıklayacak olursam; iki çocuk annesi bir iş insanı olarak, pek çok Türk kadını gibi ben de bebeklerimi daha birkaç aylıkken bakıcıya emanet etmek zorunda kaldım.

Gaye Erkan’ın ülkesi konusunda gösterdiği hassasiyet üzerinde durulmalı…

Hele ki devlete ait bir kurumda hangi mertebede yönetici olunursa olunsun bu amaçla bir oda tahsis edilmesi uygun mu diye günlerdir düşünüyor ve kendi içimde muhasebe yapıyorum. Bunu düşünürken; aklıma Yeni Zelanda’nın eski başbakanı Jacinda Ardern geldi. Kendisi görevi devraldıktan sonra altı hafta doğum iznine ayrılmıştı.

Kendisiyle ilgili şöyle bir haber hatırlıyorum: 2018’de katıldığı BM Güvenlik Zirvesi’ne 3 aylık bebeği ve eski (emekli olan) TV starı eşi Clarke Gayford ile katılmıştı. Katılmıştı katılmasına ama eşinin yolculuk masrafı vergi verenler tarafından değil, kendileri tarafından karşılanmıştı. İşte burada çok ince bir çizgi olduğu görülmekte; doğum izni yasal bir hakken, bebek doğduktan sonraki harcamalar şahıslara ait…

Bu sebeple burada üzerinde durulması gereken Sayın Erkan’ın bebeği ile ilgili hassasiyetinden ziyade çalıştığı banka ve ülkesi konusunda gösterdiği hassasiyetler olmalı…

Babanın birini işten çıkarttığı yönündeki iddialara ise olay aydınlığa kavuştuktan sonra yorum yapacağım. Özetleyecek olursam, bazı konular vardır ki; çok hassastır. Şu yaşadığımız zor küresel koşullar ve ülke ekonomimizin durumu düşünüldüğünde en vicdani ve basit ihtiyaçların bile yönetenler tarafından daha da titizlikle ve dikkatle alınması gerektiğini düşünüyorum…

DÜŞÜNDÜREN SORULAR

1 -Tilki ile plan yapan, kurt ile avlanan, kuzu ile yas tutanlar güveni yeniden inşa edebilecek mi?

2-Problemi anlamayandan çözüm üretmesi beklenir mi?

3-Belirsizliği ortadan kaldırmadan yapılan hamleden sonuç çıkar mı?

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Varoluşsal Tehdit! 27 Mayıs 2024