TCMB ve kur

Gündüz FINDIKÇIOĞLU
Gündüz FINDIKÇIOĞLU GLOKAL BAKIŞ [email protected]

Geçen hafta arka arkaya Türkiye ekonomisinin riskleriyle ilgili açıklamalar yapıldı; hatta bazıları otoritelerden geldi. TCMB PPK toplantısı öncesi FITCH açıklamasında çok da olağandışı notlar olmamasına rağmen piyasanın tepkisi belirgin oldu. Sepet yükseldi ve dolar/TL dün 1.73'e kadar yükseldi. PPK açıklamasında risklerin dış kaynaklı negatif büyüme/dış ticaret şoku gibi kodlanması ve kurun ne seviyesine, ne de oynaklığına gönderme yapılmaması düne kadar TCMB'nin kurdan rahatsız olmadığı şeklinde algılanabildi. Dün döviz alım ihalelere ara verilirken 1 yıl ve 1 yıldan uzun vadeli yükümlülükler için YP Zorunlu Karşılık Oranları düşürüldü. Perşembe günü yapılan açıklamadan anladığımız gerekli likiditenin her zaman verileceği ve bu amaçla faiz dışı öncelikli, ama gerekirse faiz kanalıyla da genişlemeye cevaz verileceğiydi. Yani en belirgin risk olarak dış alemden kaynaklanacak istenenden fazla ve ani ekonomik yavaşlama riskini görüyorsanız bu açıklama anlam kazanır.

Dünkü müdahaleyle dövizin seyredilmediği de anlaşıldı. Söz konusu düzenleme 22 Temmuz 2011 tarihli yükümlülük cetvelinden itibaren geçerli olacak ve yeni oranlar üzerinden hesaplanan zorunlu karşılıklar 5 Ağustos 2011 tarihi itibarıyla tesis edilmeye başlanacak. Böylece mevcut verilere göre piyasaya yaklaşık 590 milyon ABD doları likidite sağlanmış olacak. Önemli bir sinyal çünkü kanımızca neredeyse örtük devalüasyon manasına gelecek -dalgalı kurda anlamı olmayan bir terim de olsa- bir seyretme durumu söz konusu değil. Doğrusu da bu çünkü bizim kurun daha yukarı gitmesine hiç ihtiyacımız yok. İhracatımızın giderek artan oranda düşük maliyetli ithal girdilere dayanarak yapılabildiğini yadsımak söz konusu değil. Fakat hem özel sektörün döviz borcu, hem de girdileri dış ticarete konu olmayıp, sadece çıktıları dış ticarete konu olan "sadece ihracatçı" firma bulmanın zorluğu ortada. Bankacılık pozisyon taşımıyor denebilir; ama dolaylı yoldan kredi kanalıyla kur riski almadığı ve tüm kredi müşterilerinin kur riskini sigortaladığı düşünülemez.

Kur dış ticaret dengesi için önemli ama: (a) nominal kur değil, sonuçta dış ticaret partnerlerine göre ağırlıklandırılmış reel kur önemli (b) reel kur ihracattan çok ithalatı etkiliyor (c) tek önemli değişken veya en önemli değişken reel kur değil (d) tasarruf açığımız ciddi ve tasarruf eğilimimiz düşük; mesela BRIC ile karşılaştırılınca (e) yıllardır rekabet gücü kaybediyoruz. TL reel olarak değer kazanmamalıdır; fakat başını alıp gitmesinin ne ekonomiye, ne de ihracatçılara faydası olur.   

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Risk ve yavaşlama 01 Ekim 2019
Fed, resesyon, Türkiye 24 Eylül 2019
Coğrafya ve imparatorluk 17 Eylül 2019
Fed ve dolarizasyon 25 Haziran 2019