TCMB “ölçülü” davrandı…
Hüseyin Sert / Yatırım Finansman
ECB tarafından son dönemde yayınlanan makaleler arasında Lane ve McQuade tarafından kaleme alınanın oldukça dikkat çekici olduğunu düşünüyorum. Söz konusu makale, yurt içi kredi büyümesi ile uluslararası sermaye akışı arasındaki bağı anlatıyor. Yurtiçi harcama, döviz kuru, enflasyon ve varlık fiyatlarının cari dengesizlikle birlikte bozulduğunun altını çiziyor. Yüksek sermaye akımları olan ülkelerde sermaye çıkışlarının, kredi büyümesini sağlayan bankacılık sistemini olumsuz etkileyerek ekonomik faaliyetlerin durağanlaşmasına neden olduğunu makaleden anlayabiliyoruz. Geçtiğimiz hafta pazartesi günü yayınlanan TCMB’nin son basın açıklamasında da bu noktanın finansal istikrarı zedeleyen önemli unsurlardan biri olarak ele alındığını görüyoruz. Türkiye gibi yüksek sermaye akımları olan ülkelerde, sermaye çıkışları ve küresel düzeyde yaşanan belirsizlikler, önemli ölçüde kur ve faiz oynaklıklarına yol açabiliyor. Bu çerçevede TCMB’nin dünkü PPK toplantısında faiz koridorunun üst bandında 75 baz puanlık artışa gitmesini, söz konusu oynaklıkların finansal istikrarı tehdit edici boyuta ulaşmadan önlem almaya çalışması olarak değerlendiriyoruz. TCMB’nin açıklamasında TL’nin değerini koruma isteği görülüyor.
Hatırlanacağı üzere küresel krize karşı helikopter Bernanke, attığı adımlar ile bol ve ucuz likidite dönemini başlatmıştı. Şimdi de bu dönemin sonlandırılmasına yönelik adımların atılacağını Bernanke’nin dillendirmeye başladığının görüyoruz. ABD ekonomisinin güçlü olmasa da toparlandığına işaret eden verilerin gelmesi, piyasaları bir süredir parasal genişlemeden çıkış olacağına hazırlamaktaydı. Ancak Bernanke’nin bunu dillendirmesi gelişmekte olan piyasalarda ani bir tepkiye neden olunca, piyasaları yatıştırma görevi de yine Bernanke’ye düştü. Özellikle 22/05 ve 19/06 tarihlerinde Bernanke’nin yaptığı açıklamalar sonrasında türbülansa giren küresel piyasalarda, son iki haftadır kısmen sakinleşme belirtileri gözleniyor. ABD’nin toparlanıyor olması ve bunun şirket karlarına yansıyabilecek olması diğer gelişmiş ekonomiler için de olumluya işaret eden bir nokta. G-20 toplantısından edinilen izlenim gelişmekte olan ülkelerin merkez bankalarının yeni duruma karşı tedbir almalarının gerekeceğine işaret etti. Bunun da ilk örneklerini Brezilya ve Hindistan ile gördük. Bu aşamada gelişmekte olan ülke merkez bankalarının izleyecekleri yol, finansal istikrar ve sürdürülebilir büyüme için önemli görünüyor.
Türkiye’nin pek çok ülkede görülen kamu borcu için sıkı politika, büyüme için genişlemeci politika ikileminde olmaması ekonominin yapısal olarak görece iyi olduğunu gösteriyor. Bu noktada yeni konjonktürde ani sermaye çıkışlarından kaçınarak cari açığın büyük sorun hale gelmemesi ve kredi büyümesinin kontrol edilebilirliği finansal istikrarı sağlayacaktır. Merkez Bankasının da dün almış olduğu karar ve açıklaması büyümenin tehlikeye atılmadan finansal istikrara verilen öneme işaret ediyor.