TCMB likidite yönetimi
TCMB Mart 2024 PPK toplantısında politika faizini %50 seviyesine yükselmişti. Alınan kararın temel nedeni enflasyonda gözlenen katılık ve bu nedenle enflasyonun TCMB tahmin patikasından daha yüksek seyrediyor olmasıydı.
Nisan ayından itibaren piyasalarda daha olumlu bir hava esmeye başladı. Yerel seçim belirsizliğinin ortadan kalkması, uygulanan ekonomi politikalarının ülke kredi notu artışlarını beraberinde getirmesi yabancı yatırımcının Türkiye piyasalarında uzun aradan sonra tekrar pozisyon almaya başlamasına neden oldu. Yerel seçimler sonrasında TL’nin değer kaybedeceğine dair yaygın bir beklenti vardı.
Haziran 2023’te yaşananlar toplumda böyle bir beklenti oluşturmuştu. Bu beklentiinin gerçekleşmeyeceği yabancı yatırımcı pozisyonlarının arttığına dair haberler ve TCMB’nin agresif rezerv biriktirme politikası ile bir araya gelince daha da netlik kazandı. Bu gelişmeler neticesinde yerli yatırımcıların en azından bir bölümü tasarruflarını döviz olarak tutmanın kârlı bir seçim olmadığına kanaat getirdiler ve döviz bozdurarak TL varlıklara yöneldiler.
TL kredi talebindeki düşüş de etkili
Geldiğimiz noktada TCMB resmi rezervlerini nisan ve mayıs aylarında yaklaşık 54 milyar dolar artırdı. Bunun karşılığıda bankalar ile yatığı swap pozisyonları nisan ayının başındaki 58.4 milyar dolar seviyesinden 22.3 milyar dolar seviyesine geriledi. Ortaya çıkan TL likidite fazlasının piyasa faizleri üzerindeki etkisini mevduat fazilerinde hafta içerisinde gördük. Geçtiğimiz haftalarda %50’nin üzerinde olan mevduat faizleri içinde bulunduğumuz haftada %44-%48 bandına geriledi.
Bu düşüşte TL kredi talebindeki düşüşün de etkili olduğunun altını çizmek gerekir. Dün yapılan PPK toplantısında kurul üyeleri politika faizinde değişikliğe gitmediler. Fakat TL mevduatlarda zorunlu karşılık artışına ve yabancı para kredi büyümesine sınırlama getirmeye karar verdiler. Bir başka deyişle, TCMB TL likidite fazlasını kolay ve kalıcı yol olan zorunlu karşılıkları artırarak çekmeyi tercih etti. Kısa vadeli TL mevduatta zorunlu karşılık oranı %8’den %12’ye, uzun vadeli mevduatta %0’dan %8’e yükseltildi.
Kısa vadeli kur korumalı mevduatlara uygulanan zorunlu karşılık oranları %25’ten %33’e, uzun vadeli kur korumalı mevduata uygulanan zorunlu karşılık oranı ise %10’dan %22’ye yükseltildi. Alınan kararların, artan kaynak maliyetine bağlı olarak, mevduat faizleri üzerinde aşağı yönlü, kredi faizleri üzerinde yukarı yönlü etki yaratması beklenir.
Likidite politikaları ön plana çıkacak
Diğer taraftan, son haftalarda hızlı artan döviz kredilerinin artış hızını düşürebilmek adına döviz kredisi artış hızına aylık %2 büyüme sınırı getirildi. Bu sınırı aşan bankaların sınırı aşan kredi tutarı kadar Türk Lirası zorunlu karşılığı bir yıl boyunca TCMB’de bloke olarak tesis etmesi gerekiyor. Daha önceki yazılarımızda da belirttiğimiz üzere içinde bulunduğumuz dönem artık faiz değişimlerinden ziyade likidite politikalarının ön plana çıktığı bir dönem olacak. Bir başka deyişle, beklentilerin olumluya döndüğü ortamda TCMB politika faizini bir süre daha %50 seviyesinde tutmaya devam edecek.
Alınması gereken birçok karar var
Sermaye ve para piyasalarına gelen yabancı yatırım miktarında zaman içerinden yavaşlama beklenir. Fakat turizm sezonunun başlaması ile ülkeye döviz girişi devam edecek. TCMB artan döviz likiditesini sterilize ederken TL yaratmayı sürdürecek. TL kredi talebinin düşük, likiditenin yüksek olduğu bu ortamda para politikası aktarım mekanizmasını canlı tutumak yine TCMB’nin önceliği olacak. Oluşan likiditeyi zorunlu karşılıkları artırarak kalıcı olarak çekmek mümkün.
Fakat zorunlu karşılık artışlarının da bir sınırı olduğunu unutmamak lazım. Bu bağlamda, oluşan likidite fazlasının kalıcı olarak çekilebilmesi için yöntemler düşünmek gerekiyor. TCMB likidite yönetimi ile meşgul olurken ekonomi politikalarında alınması gereken birçok karar var. Verimlilik artırıcı, yerli firmaların rekabet gücünü destekleyici dönüşüm ve uyum süreçleri devam ediyor. Bu süreçlerde yeterince hızlı olmadığımızı düşünüyoruz. Söz konusu süreçlere ilişkin alınacak aksiyonlar ülkemizin gelecek on yıldaki kaderini belirleyecek.