TCMB dış yükümlülüklerini azaltıyor

Prof. Dr. İbrahim ÜNALMIŞ
Prof. Dr. İbrahim ÜNALMIŞ EKONOMİ NOTLARI [email protected]

TCMB modern merkez bankacılığa dö­nüş adımlarına bir yenisini daha ekledi. 24 Temmuz tarihinde yaptığı duyuruda “re­zerv yönetimi kapsamında dış yükümlülük­lerin azaltılması amacıyla uluslararası de­po alım işlemlerini gözden geçirmektedir” açıklamasını yaptı.

Duyuruda, 2023 yılında Saudi Fund for Development ile gerçekleş­tirilen 5 milyar ABD doları tutarındaki depo alım işleminin karşılıklı mutabakat ile son­landırıldığı ve son dönemde depo bakiye­lerinin azaltılması sonucu uluslararası yü­kümlülüklerin yaklaşık yedi milyar ABD do­ları azaldığı belirtilmiş.

TCMB bünyesinde depo hesabı açılan bir diğer banka Azerbay­can Merkez Bankası idi. Ocak 2022 tarihli haberlerden öğrendiğimiz kadarıyla Azer­baycan Merkez Bankası için TCMB bünye­sinde 1 milyar euroluk depo hesabı açılmış­tı. Dolayısıyla, depo alımının sonlandırıldı­ğı bir diğer merkez bankası da Azerbaycan Merkez Bankası olabilir.

SWAP anlaşmalarının hikayesi

TCMB’nin ana dış yükümlülük kaynı es­ki zamanlarda IMF borçları idi. IMF’den alınan borçlar TCMB hesaplarına geçer, ve elde edilen kaynak rezerv amaçlı ise TCMB rezervlerinde tutulurdu. Bütçe finansmanı amaçlı alınan kaynaklar DİBS karşılığında Hazine’ye aktarılırdı. Dolayısıyla, IMF’ye olan borçlarımızı TCMB’nin dış yükümlü­lükleri hesabında izlerdik.

2012 yılında ilk defa Çin Merkez Banka­sı ile yapılan üç milyar TL büyüklüğündeki swap anlaşması ile (3 milyar TL büyüklü­ğünde) TCMB’nin swap anlaşmalarına da­yalı dış yükümlülükleri oluşmaya başladı. Çin Merkez Bankası ile yapılan anlaşma­nın amacı yerel paralar ile ticaretin finans­manı idi.

Çin hükümeti Yuan’ın uluslararası kullanımını artırmak amacıyla 30’dan fazla ülke ile bu tür swap anlaşması imzalamıştı ve ülke sayısını artırmak için çaba içerisin­deydi. Kulağa ilk etapta çok cazip gelen “ye­rel paralar ile ticaret” aslında çok da kolay yapılmıyordu.

Swap anlaşmalarına rağmen Çin şirketleri ile yerel para cinsinden tica­ret çok cılız kalıyordu. Bunun temel sebep­lerinden bir tanesi Yuan’ın convertibilite­sinin olmamasıydı. Diğer ana sebep ise şir­ketlerin ilgi göstermemesiydi. Diğer ülkeler ile dolar ve euro cinsinden ticaret yapan şir­ketler yerel para cinsinden ticaret yaparak ekstra kur riski almak istemiyordu.

Türkiye örneğinde de çok farklı olmadı. Bildiğimiz kadarıyla birkaç ödeme dışında efektif ola­rak kullanılmadı swap kanalı. Fakat yapılan swap anlaşması ile TCMB adına Çin Merkez Bankası’nda Yuan hesabı açıldığı için TCM­B’nin yabancı para varlıkları artmış oldu. Dolayısıyla, yapılan swap anlaşmaları so­nucu TCMB’nin uluslararası rezervleri ar­tıyordu.

Merkez bankaları yerel paralar ile tica­ret dışında likidite amaçlı swap anlaşma­ları yapıyor. Örneğin, Meksika, Brezilya ve Güney Kore merkez bankalarının ABD mer­kez bankası FED ile swap anlaşmaları var ve miktarları oldukça yüksek. Yerel paralar cinsinden ticaret için yapılan swap anlaş­malarının hacmi görece düşük kalıyor.

Rezerv artışı için yapılan swap anlaşmaları

Zaman içerisinde TCMB farklı ülkeler ile swap anlaşmaları yaptı. Bunlar arasın­da Güney Kore, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar gibi ülkeler var.

TCMB rezervlerinin döviz müdahalelerinde 2018 yılından sonra kullanıldığını anlıyoruz. Pandemi dönemin­de döviz rezervleri (altın hariç ve swap’lar dahil) 40 milyar ABD dolarına kadar düş­müştü. Ekonomi yönetimi döviz müdaha­lelerine devam edebilmek ve rezervleri des­teklemek adına yeni swap anlaşmaları ve depo anlaşmaları arayışına girdi.

Bu çaba­lar sonrasında swap ve depo miktarının 28 milyar ABD dolarına ulaştığı tahmin edili­yor. Esasen, çoğunluğu konvertibilitesi ol­mayan para birimlerinden oluşan swapların kağıt üzerinde rezervleri artırıcı etkisi olsa da piyasalar nezdinde çok önemi yoktu. Ni­tekim, piyasalar hem bankalar hem de diğer merkez bankaları hariç net rezerv rakamı­na odaklanmıştı. Bu rakamın da 2023’ün ilk çeyreğinde yaklaşık eksi 78 milyar ABD do­larına ulaştığını biliyoruz.

Gelinen noktada, TCMB dış yükümlü­lükleri azaltarak önemli bir adım attı. Kre­dibilite inşa sürecinde rezerv artışı önemli bir aşamaydı. Hem yurt içi hem de yurt dışı kaynaklı döviz alımları ile rezerv biriktirir­ken dış yükümlülüklerini de azaltması ayrı­ca kredibilite artışı sağlıyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar