TCMB dış yükümlülüklerini azaltıyor
TCMB modern merkez bankacılığa dönüş adımlarına bir yenisini daha ekledi. 24 Temmuz tarihinde yaptığı duyuruda “rezerv yönetimi kapsamında dış yükümlülüklerin azaltılması amacıyla uluslararası depo alım işlemlerini gözden geçirmektedir” açıklamasını yaptı.
Duyuruda, 2023 yılında Saudi Fund for Development ile gerçekleştirilen 5 milyar ABD doları tutarındaki depo alım işleminin karşılıklı mutabakat ile sonlandırıldığı ve son dönemde depo bakiyelerinin azaltılması sonucu uluslararası yükümlülüklerin yaklaşık yedi milyar ABD doları azaldığı belirtilmiş.
TCMB bünyesinde depo hesabı açılan bir diğer banka Azerbaycan Merkez Bankası idi. Ocak 2022 tarihli haberlerden öğrendiğimiz kadarıyla Azerbaycan Merkez Bankası için TCMB bünyesinde 1 milyar euroluk depo hesabı açılmıştı. Dolayısıyla, depo alımının sonlandırıldığı bir diğer merkez bankası da Azerbaycan Merkez Bankası olabilir.
SWAP anlaşmalarının hikayesi
TCMB’nin ana dış yükümlülük kaynı eski zamanlarda IMF borçları idi. IMF’den alınan borçlar TCMB hesaplarına geçer, ve elde edilen kaynak rezerv amaçlı ise TCMB rezervlerinde tutulurdu. Bütçe finansmanı amaçlı alınan kaynaklar DİBS karşılığında Hazine’ye aktarılırdı. Dolayısıyla, IMF’ye olan borçlarımızı TCMB’nin dış yükümlülükleri hesabında izlerdik.
2012 yılında ilk defa Çin Merkez Bankası ile yapılan üç milyar TL büyüklüğündeki swap anlaşması ile (3 milyar TL büyüklüğünde) TCMB’nin swap anlaşmalarına dayalı dış yükümlülükleri oluşmaya başladı. Çin Merkez Bankası ile yapılan anlaşmanın amacı yerel paralar ile ticaretin finansmanı idi.
Çin hükümeti Yuan’ın uluslararası kullanımını artırmak amacıyla 30’dan fazla ülke ile bu tür swap anlaşması imzalamıştı ve ülke sayısını artırmak için çaba içerisindeydi. Kulağa ilk etapta çok cazip gelen “yerel paralar ile ticaret” aslında çok da kolay yapılmıyordu.
Swap anlaşmalarına rağmen Çin şirketleri ile yerel para cinsinden ticaret çok cılız kalıyordu. Bunun temel sebeplerinden bir tanesi Yuan’ın convertibilitesinin olmamasıydı. Diğer ana sebep ise şirketlerin ilgi göstermemesiydi. Diğer ülkeler ile dolar ve euro cinsinden ticaret yapan şirketler yerel para cinsinden ticaret yaparak ekstra kur riski almak istemiyordu.
Türkiye örneğinde de çok farklı olmadı. Bildiğimiz kadarıyla birkaç ödeme dışında efektif olarak kullanılmadı swap kanalı. Fakat yapılan swap anlaşması ile TCMB adına Çin Merkez Bankası’nda Yuan hesabı açıldığı için TCMB’nin yabancı para varlıkları artmış oldu. Dolayısıyla, yapılan swap anlaşmaları sonucu TCMB’nin uluslararası rezervleri artıyordu.
Merkez bankaları yerel paralar ile ticaret dışında likidite amaçlı swap anlaşmaları yapıyor. Örneğin, Meksika, Brezilya ve Güney Kore merkez bankalarının ABD merkez bankası FED ile swap anlaşmaları var ve miktarları oldukça yüksek. Yerel paralar cinsinden ticaret için yapılan swap anlaşmalarının hacmi görece düşük kalıyor.
Rezerv artışı için yapılan swap anlaşmaları
Zaman içerisinde TCMB farklı ülkeler ile swap anlaşmaları yaptı. Bunlar arasında Güney Kore, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar gibi ülkeler var.
TCMB rezervlerinin döviz müdahalelerinde 2018 yılından sonra kullanıldığını anlıyoruz. Pandemi döneminde döviz rezervleri (altın hariç ve swap’lar dahil) 40 milyar ABD dolarına kadar düşmüştü. Ekonomi yönetimi döviz müdahalelerine devam edebilmek ve rezervleri desteklemek adına yeni swap anlaşmaları ve depo anlaşmaları arayışına girdi.
Bu çabalar sonrasında swap ve depo miktarının 28 milyar ABD dolarına ulaştığı tahmin ediliyor. Esasen, çoğunluğu konvertibilitesi olmayan para birimlerinden oluşan swapların kağıt üzerinde rezervleri artırıcı etkisi olsa da piyasalar nezdinde çok önemi yoktu. Nitekim, piyasalar hem bankalar hem de diğer merkez bankaları hariç net rezerv rakamına odaklanmıştı. Bu rakamın da 2023’ün ilk çeyreğinde yaklaşık eksi 78 milyar ABD dolarına ulaştığını biliyoruz.
Gelinen noktada, TCMB dış yükümlülükleri azaltarak önemli bir adım attı. Kredibilite inşa sürecinde rezerv artışı önemli bir aşamaydı. Hem yurt içi hem de yurt dışı kaynaklı döviz alımları ile rezerv biriktirirken dış yükümlülüklerini de azaltması ayrıca kredibilite artışı sağlıyor.