Tavsiye ve kibir
Birçok alt yönetici üstlerinin tavsiye dinlemediğinden şikâyetçidir. Biraz deşerseniz şikâyetin asılının yöneticilerin tavsiye dinlememekten çok yanlış kişilerin yanlış tavsiyelerini dinledikleri yönünde olduğunu anlarsınız. Birçok üst yöneticinin tavsiyenin kalitesinden daha çok kimden geldiğine ve de nasıl söylendiğine önem verdiği şikâyetler arasındadır. Bu tür şikâyetler amirlerin bazı ‘seçilmiş’ kişilerin olmayan sorulara önerdikleri yanlış çözüm tavsiyelerine kulak verdikleri bu kişiler dışından gelen gerçek sorunlara rasyonel çözüm önerilerini ise kulak arkası ettikleri, iddiasını da içerir. Eleştirmenler sıklıkla bu seçilmiş kişilerin yalakalar olduklarını da iddialarına eklerler. Bu elbette her yalaka salaktır anlamına gelmez. Benim tanıdığım, zengin ve/veya güçlü kişilerin etrafında dolaşan yalakaların çoğunluğu, tam tersine kurnaz insanlardı. Bakın adamlardı demiyorum insanlardı diyorum çünkü bu yalakalar arasında erkek kadar kadın da gördüm.
Bu konuda ilk yazanlardan biri, çok emin değilim; aradan seneler geçti ama, sanıyorum Peter Towsend isimli bir yöneticiydi. Bu yazar “Her salak etrafına salakları toplar” diye yazmıştı. Yazar, şu veya bu şekilde yönetimin üst seviyelerine gelen insanların, etraflarını yalakalarla doldurarak (Zaten dikkat etmezlerse yalakalar her güçlü kişinin etrafını hemen sararlar. Bu kaçınılmaz bir örgütsel realitedir) onların tavsiyeleriyle iş yapmalarını tarif ediyordu. Bakın yine insanlar diyorum, adamlar demiyorum. Çünkü, etrafını yalakalarla dolduran kadın yönetici de gördüm erkek yönetici de. Towsend buna mani olmak için “Yakın çevrenizde mutlaka size “yine saçma sapan işler yapıyorsun” diyebilecek en az bir kişi bulundurun” demişti. Kendi tavsiyesini kendisinin dinlediğine kanıt olarak da bir girişiminden sonra aldığı, tam tercümesi yok ama kibarca “bir kez daha saçmaladın” olarak çevrilebilecek, İngilizcesi çok daha kaba olan, bir memorandumu kitabına almıştı. Memorandumu gönderen kendisinin işe aldığı bir yöneticiydi.
Yalaka deyince “Evet efendim, sepet efendim” tipi yalaka anlaşılmasın. Bir de her şeye itiraz eden yalakalar vardır. İtiraz, belki inanmayacaksınız ama, bazı yalakaların tercih ettiği bir yöntemdir. Bu tipler genellikle ‘beyefendinin’ veya ‘hanımefendinin’ değil de onların etrafında kendisine rakip gördüklerinin fikirlerine “Beyefendi bunu bir kez daha düşünelim” falan diyerek itiraz ederler.
Yazar yakın çevrenizde mutlaka size “yine saçma sapan işler yapıyorsun” diyebilecek en az bir kişi bulundurun derken bununla ‘akıllı’ ve de ‘öz saygılı’ insanları kastediyordu. Birçok üst düzey yöneticinin etraflarını akıllı ve öz saygılı kişilerle doldurup onların tavsiyelerini dinlemek yerine neden yalakaları dinledikleri konusuna açıklık getiren bilimsel çalışma 2009 yılında yayınlandı .
Sorunun en azından akla yatan bir cevabını vermişler: Kibir. Gerçekten de kibir yöneten, yönetilen ve yönetim eğitimi veren biri olarak elli yılı aşkın işletmecilik hayatımda en sık gördüğüm yönetici özelliklerinden biridir. Türkçe kibir için tek bir kelime var. İngilizcede başta vanity olmak üzere arrogance, pride, hubris, conceit, haughtiness gibi bir sürü kelime var. Bu kelimelerin hepsinin tercümesi kibir.
Bilmem gördünüz mü? Al Pacino, Keanu Reaves, Caharlize Teron gibi ünlülerin yer aldığı Şeytanın Avukatı isimli (Devil’s Advocate), 1997 yapımı, bir filim vardı. Filmde Pacino ünlü ve büyük bir avukatlık şirketinin patronu John Milton isimli bir avukatın kimliği altında saklanan ve oğulları arasından seçeceği bir veliahtı arayan şeytanı oynuyordu. Bulduğu aday bu amaçla işe alınan genç avukat Lomax rolünü oynayan Reaves idi. Şeytan veliahdında bir tek özellik arıyordu:
Kibir. Film Reaves oyunu bozunca onun yerine seçtiği yeni aday için şeytanın “kibir en sevdiğim huydur” deyişiyle bitmişti.
Gerçekten de kibir, bir yöneticinin sahip olabileceği en kötü özeliklerden biridir. Bunu çok akıllı ve başarılarıyla tanınmış yöneticilerin ve girişimcilerin zaman içinde kibirleriyle kelimenin tam anlamıyla rezil olduklarına bizzat şehit olduğum için güvenle söylüyorum. Peki, neden böyle oluyor? Bu kadar başarılı ve akıllı adam bu kibir tuzağına nasıl düşüyor? Kibirli davrandıklarının farkına varmıyorlar mı? Araştırmalara göre kibir sinsi bir hastalık gibi yavaş, yavaş ilerleyen bir kişilik bozukluğu. Kişilik bozukluğu derken tıbbi anlamda söylüyorum. Birçok araştırmacı bu kanıda, malum her türlü psikolojik rahatsızlığın tedavisinde ilk adım kişinin hasta olduğunu kabullenmesidir. İşte sorun burada.
Kibirli insanlar eksikliklerini kabullenmeyen kişiler oldukları kadar bunun üstüne kibirlerinin haklı nedenleri! Olduğuna kendilerini inandırmış insanlardır. Bu nedenle de bu kişilik bozukluğunu öldür Allah kabullenmezler.
Üstelik kibir kendine güven ve kendisiyle barışık olmakla karıştırılması kolay olan bir özelliktir. Özellikle geçmişlerinde gerçekten de önemli başarı veya başarılara ulaşmış kişilerin kendine güven ve öz barışıklık çizgisinden kibire geçmesi yavaş ama kolay bir süreçtir.
Uzmanlara göre kibirli insanlar aşağıdaki davranış ve düşüncelerin en az birini, çoğu kez birden fazlasını sıklıkla gösterir, beyan ederlermiş.
- Dünyayı ‘zafer’ peşinde güç gösterisi yapılacak bir yer olarak görmek;
- Narsistik kişilik;
- Kendilerini ön plana çıkararak başarılı gösterecek girişimlere öncelik vermek;
- İmajları konusunda aşırı hassasiyet göstermek;
- Elemanlarını ilahi güç sahibiymiş edasıyla teşvik etmeye çalışmak;
- Kendilerine her şeyi yapabilecekmişçesine aşırı güven duymak;
- Sık sık sabırsız ve pervasız davranışlarda bulunmak;
- İşe kendi kişiliklerine uyacak elemanlar almak;
- Yerlerine geçecek yetenekte kişileri işe almamak;
- Tavsiye ve tepkileri göz ardı etmek.
Eminim böyle listelerden çok görmüşsünüzdür. Büyük olasılık siz de benim gibi okuyup geçmişsinizdir. Bu listelerden o kadar çok var ki zaten akılda kalmaz. 3M, 6C, 14S falan gibi kodlananların kodları akılda kalıyor ama içerikleri unutulup gidiyor. O zaman soruyorsunuzdur “Madem öyle bu listeyi neden verdin?” diye. Bu listeyi alıp da amiriniz kibirli mi? Değil mi? anlayasınız ve de kendinizi ölçün diye verdim.
Şimdi iki tane pratik soru var: 1. Eğer siz kendinizin kibirli biri olduğuna karar verdiyseniz kendi gazınızı, yok 2. Amirinizin kibirli biri olduğuna karar verdinizse onun gazını nasıl alacaksınız.
Kendinizin kibirli olduğuna karar verdiyseniz iş göreceli olarak kolay. Olmayın kardeşim. Yani şu yukardaki işleri yapmaktan kaçının. Yok eğer patronunuzun kibirli biri olduğuna karar verdinizse ne yapacaksınız?
Yukarıda sıraladığım kibirli insanların davranış ve düşüncelerine katlanamayacak biriyseniz yapacağınız üç şey var. Önce patronunuza nezaket çerçevesinde kalarak rahatsızlık nedeninizi açıklamaya çalışabilirsiniz. Bunun çok işe yarayacağını sanmıyorum ama söylemiş olayım. İkinci olarak şikâyetinizi resmi yollardan, eğer varsa, daha üst makamlara iletebilirsiniz. Eğer çalıştığınız yerin örgüt kültürü bu tür şeylere açık değilse bu girişiminiz durumunuzu daha da beter bir hale getirebilir. Eğer mümkünse aynı iş yerinin bir başka bölümüne transferinizi isteyebilirsiniz. Bu da mümkün değilse bırakın o işi. Tabii bekâra hanım boşaması kolay. Bunca işsizlik arasında kim istifa edecek. Viranedeki evladı ayal ne olacak? Kibirli amiriniz şikâyetinizi dinlemeyebilir, onun amirleri kulaklarını tıkayabilirler, başka bir bölüme transfer isteğiniz de reddedilebilir. Ancak iki hakkınızı kimse elinizden alamaz: Hayattan ve işinizden çekip gitme haklarınız.
Sağlıcakla kalın