Tatlı dil
İngiltere Krallığı'nın dünyada siyasetindeki önemli yeri nereden geliyor? İlkin, eskiden kurdukları imparatorluk bağlarını sürdürmekte başarılı olduklarını teslim etmemiz gerekiyor. Eski sömürgelerin ahalisi, İngiliz Milletler Camiası aracılığıyla İngiltere'yi adeta ikinci yurdu olarak görüyor.
Sömürge deneyiminin yaratabileceği nefretin yerine sempati duygularının yeşertilmiş olması büyük bir başarının işareti. İngilizce dilinin, Amerikalıların da büyük katkısıyla, dünyada en yaygın konuşulan ikinci dil olması, bir başka güç unsurunu oluşturuyor. Çoğu insan dünya haberlerini İngilizce'nin ve dolayısıyla da bir ölçüde İngiliz değerlerinin ve zihniyetinin filtresinden geçmiş olarak alıyor.
Londra'nın dünya ekonomisinin ve finansının merkezlerinden biri olması, İngiliz gücünün devamını mümkün kılan üçüncü husus. Dünyanın önde gelen akademik kurumları arasında İngiliz yükseköğretim kurumlarının bulunması, bunların dünyanın en parlak gençlerini çekmesi, onları eğitmesi bir başka güç unsuru. Dünyaya ulaşmak isteyen bilim adamları eserlerini İngilizce kaleme alıyor. İngiltere'nin dünyada en fazla kitap yayınlanan ülkelerden biri. Listemizi daha da uzatabiliriz.
Ben İngiliz gücünün dikkatimizi yeterince çekmemiş bir boyutundan daha söz etmek istiyorum: Bir konu ya da sorunla ile ilgilenen kişilerle konuşmak, tartışmak; karşınızdakinin düşüncesini, endişelerini, isteklerini algılamak, değerlendirmek. İnsanlar arasında iletişimi kolaylaştırmak, teşvik etmek. Bunun yapılması tabiidir, diyebilirsiniz ama çoğu zaman ihmal edildiği kesin.
İngilizlerin bu konudaki yaklaşımını (belki de dehasını) gösteren bir örnek Wilton Park konferanslarıdır. İngiliz hariciyesinin halihazırda da yürüttüğü toplantıların başlangıcı İkinci Dünya Savaşı'na uzanıyor. O dönemde, savaşta esir alınan veya iltica eden yüksek görevli Almanlarla İngiliz diplomatları ve askerleri bir şatoda toplanarak savaş sonrası nasıl bir düzen oluşturulabileceğini tartışmışlar. Böylece, İngiltere Almanların endişelerini, korkularını, özlemlerini, ruh hallerini tanıyıp, savaş sonrasında istikrarlı bir düzenin oluşması için nelerin düşünülmesi, hesaba katılması gerektiğini öğrenmeye ve uygulamaya geçirmeye çalışmış. Savaş sonrası düzeni İngiltere tek başına kurmadı ama Birleşik Devletler üzerinde çok etkili olduğunu söyleyebiliriz. Almanya'nın Avrupa'ya nasıl entegre edileceği sorusunun cevabında bu konferanslarda yapılan konuşmaların etkisi olduğundan ben şahsen kuşku duymuyorum.
Wilton Park konferansları bir örnek. Buna benzer başka toplantılar da var. Nitekim, geçen hafta Oxford yakınlarında Ditchley Park Şatosu'nda Türk ve İngiliz temsilcilerinin sohbet ortamında ortak sorunlarını konuşan, tarafların birbiri hakkında daha fazla bilgi sahibi olmasını, işbirliğinin geliştirilmesini öngören bir toplantı yapıldı. Heyetlerde siyasetçilerden, iş dünyasından, basından ve akademik dünyadan temsilciler yer alıyordu.
Toplantıya eşit sayıda Türk ve İngiliz'in katılması düşünülmüşse de, Başbakanımızın annesinin vefatı nedeniyle Türkiye'den katılamayan önemli kişiler oldu. Ancak, sağlam bir fikir alışverişi zeminin oluştuğunu söyleyebilirim. Tatlı Dil Toplantıları'nın devamı isteniyor. Bir sonraki toplantının Türkiye'de yapılması tasarlanıyor. İngilizlerin böyle bir girişimde bulunmasının Türkiye'nin dünyadaki konumundaki olumlu değişmeden bağımsız olmadığını sanıyorum. Ne dersiniz?