Taşıt araçlarını tanıyor muyuz?
Kemal OKTAR - PwC Türkiye Kıdemli Danışman
Birbiriyle bağlantısı olmayan birçok konuda düzenlemeler içerdiği için “Torba Yasa” olarak adlandırılan yasa tekliflerinden biri daha Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kabul edilerek yasalaştı. Tam adı “Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” olan bu düzenleme ile Karayolları Trafik Kanunu’nun araç tanımlarına ilişkin 3. maddesinde değişiklik yapılarak, bazı araçların taşıyacağı yolcu sayıları yeniden belirleniyor.
Karayolları Trafik Kanunu’nda yapılacak değişiklik sonucu, daha önce minibüs kapsamında olan 8+1 koltuklu araçlar otomobil sınıfına alınıyor. Daha önce şoför dahil 9 ilâ 15 kişi taşıyan araç olarak tanımlanan minibüsler, değişiklik sonrasında 10 ilâ 17 kişi taşıyan otobüs olarak tanımlanacak. Ayrıca dört tekerlekli “ATV” tipi araçlar motosiklet kapsamına alınacak.
Bu değişiklikler, taşıt araçlarının her mevzuatta farklı tanımlandığına ilişkin tartışmaları yeniden gündeme getirdi. Ülkemizde taşıt araçlarının tanımıyla ilgili dört farklı mevzuat var. Bunlar: Karayolları Trafik Kanunu, Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Türk gümrük tarife cetveli ve tip onayı yönetmelikleridir. Bu düzenlemelerde taşıt araçları için değişik sınıflandırmalar yapıldığından, başta vergileme olmak üzere birçok konuda farklı uygulamalar ortaya çıkmaktadır. Çoğumuz, 4+1 koltuklu panelvan tipi araçların tanımından kaynaklanan sorunları duymuşuzdur. Bu araçlar satılırken ÖTV’si otomobil olarak alınır, ruhsatı kamyonet olarak verilir, yıllık vergisi ise panelvan olarak ödenir.
Torba Yasa’da bu derde deva olacak düzenlemeler beklenirken, heyhat, düzenlemenin sadece Karayolları Trafik Kanunu’yla ilgili olduğu, diğer mevzuatları bağlamadığı anlaşıldı. Dolayısıyla yapılacak düzenleme, araçların farklı tanımlanmasından kaynaklanan sorunlara yenilerinin eklenmesine neden olacak.
Bu duruma şöyle örnek verebiliriz. Şoför dahil 9 kişi (8+1) taşımaya mahsus araçlar bugüne kadar minibüs ruhsatı alırken, bundan sonra otomobil ruhsatı alacak. Bu araçlar Türk gümrük tarife cetveline göre eskiden beri otomobil olarak sınıflandırıldığından, ÖTV uygulamasında bir değişiklik olmayacak. Ancak motorlu taşıtlar vergisi (MTV) uygulamasında 8+1 kişilik araçlar minibüs sayıldığından, ruhsatında otomobil yazan bu araçların yıllık vergisi minibüs olarak ödenecek. Görüldüğü gibi iki vergi kanunu dahi tanım birliği içinde değil. ÖTV’nin otomobil olarak vergilendirdiği bir araç, MTV yönünden minibüs olarak vergilenebiliyor.
Minibüslerle ilgili bir başka değişiklik daha söz konusu olacak. Şoför dahil 17 kişi (16+1) taşımaya mahsus araçlar bugüne kadar otobüs ruhsatı alırken, bundan sonra minibüs ruhsatı alacak. Ancak MTV uygulamasında 16+1 kişilik araçlar otobüs sayıldığından, minibüs ruhsatı verilen bu araçların yıllık vergisi otobüs olarak ödenecek. Asıl ilginci, şoför dahil 16-25 kişi taşıyan araçlar Türk gümrük tarife cetvelinde “midibüs” olarak tanımlandığından, bu araçlar ÖTV uygulamasında ne otomobil, ne minibüs, fakat midibüs olarak vergilenecek.
Benzer bir uygulama 4 tekerlekli ATV’ler için söz konusu olacak. Bu araçlara Karayolları Trafik Kanunu’na göre motosiklet ruhsatı verilecek, ancak hem ÖTV’si, hem de MTV’si otomobil olarak ödenecek.
Bu örnekleri görünce insanın aklına, araçların neden farklı farklı tanımlandığı sorusu geliyor. Öyle ya, bu tanımlar tek bir kanunda yapılamaz mı? Veya tanımlar her kanunda aynı olamaz mı? Teoride cevap çok basit, tabiî ki olur. Ancak pratikte bazı konuların aşılması gerekiyor. Tahmin edilebileceği gibi, her düzenleme belli bir amaca yönelik yapılmış. Örneğin ÖTV uygulamasının dayanağı olan Türk gümrük tarife cetveli, Dünya Ticaret Örgütü’nün uluslararası mal tanımlama sistemi olan “armonize sistem (kombine) nomanklatürü”ndeki sınıflandırmayı yansıtıyor. Tip onayı yönetmelikleri ise Avrupa Birliği’nin motorlu taşıtlarla ilgili teknik düzenlemelere ilişkin direktiflerine paralel olarak hazırlanmakta ve uygulanmakta. Karayolları Trafik Kanunu ve Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunları ülkemize özgü metinler, Bu nedenle ulusal amaçları gözetmesi ve sektörel talepleri yansıtması doğal. Bütün bunlara rağmen, söz konusu ulusal ve uluslararası düzenlemelerin birbiriyle etkileşimi çok fazla.
Öyleyse yapılması gereken şey, bu tanımların birleştirilmesi. Öncelikle ulusal metinlerdeki tanımlar yeknesak hale getirilebilir. Peşinden Dünya Ticaret Örgütünün kombine nomanklatürü ile AB teknik düzenlemelerindeki tanım farklılıklarının giderilmesi için uluslararası girişimlerde bulunulabilir. Geçmişte bu irade gösterilmiş, Avrupa Birliğinin (7+1 yolcu olan) otomobil tanımının, kombine nomanklatürdeki (8+1 yolcu olan) otomobil tanımına eşitlenmesinde Türkiye’nin talep ve ısrarları da etkili olmuştu. Dolayısıyla “istenirse olur” diyebiliriz. Ancak bunun istenip istenmediğini bilemiyoruz.