Taşıma su ile değirmen dönmüyor...
Herhangi bir ekonominin yatırım yapılabilir nitelikte olabilmesi için aldığı borçları geri ödeyebilme niteliğini ölçen kredi notunun yatırım kalitesinde olması yeterli değildir; yatırıma konu olan varlıkların değeri de önemlidir ve makul bir seviyenin üzerinde olmamalıdır. Bu ikinci kriter açısından baktığımızda küresel düzeydeki hareket yeteneğinin giderek daraldığı dikkat çekmektedir. Spekülatif karakterli hareketleri yatırım mantığı içinde değerlendirmemek, gerçekleri teşhis etmek ve yaşanacak olası gelişmeleri öngörmek adına önemlidir.
Gelişmiş ekonomiler arasında önce Japonya, varlık değerleri aşırı şişkin olduğu için yatırım ypılabilir ülke konumundan uzaklaştı. 1986'da Tokyo ofislerini müşterilerini Japon Yeni cinsi yatırım fırsatlarından yararlandırmak için açan uluslararası yatırım bankaları, bu gerçeği görmeye 1988 yılında bu şubelerini kapattı, Japon Yeni cinsinden yatırım bir daha gündemlerine girmedi. Benzer bir durum devamında aynı tepkiler verilmese de 11 Eylül 2001 sonrasında ABD için yaşandı ve bugün Avrupa için tekrarlanıyor. Hepsi de çöküşü önlemek daha sarsıcı krizleri geciktirmek ve günü kurtarmak pahasına para politikalarını olabildiğince gevşetti. Merkez bankalarını ateş hattına itti. Japon Yeni ve Amerikan Doları'nın ardından Euro da yatırım için değil borçlanmak içzin cazip bir para haline geldi. Daha önce şişmiş balonları mevcut konumları ile korumak, diğer gelişmekte olan ekonomileri şişirerek durumu idare etmek ve bu yönde beklentileri yönlendirerek spekülatif ateşi canlı tutmak günü kurtarmanın tek seçeneği haline geldi. Ekonominin temeli niteliğindeki geleneksel ilişkiler ve ikinci plana itildi.
Artık rekabet daha iyi olmak için değil, daha az kötü olmak için üstelik kuralsızca yapılıyor; kirli çamaşırlar ortalığa döküldükçe güven bunalımı derinleşiyor, beklentiler yolu geniş kitleleri ve piyasaları yönlendirmek zorlaşıyor. Örneğin ABD'dike enflasyon ve faiz beklentilerinin olumsuzlaşmasını geciktirerek günü kurtarmak adına Avrupa ve onların Merkez Bankası kurban durumuna düşürülebiliyor. Olumsuz beklenti yüklemesi olmadığı sürece bütçe ağından, borç yükü ağırlaşmasından, cari açık veya tasarruf açığından ya da balonlardan endişe edilmiyor, hiçbir tedbir alınmıyor. Sadece işsizlik artışından ve geniş kitlelerin uyanmasından, birilerinin "kral çıplak" diye bağırmasından çok çekiniliyor.
Eğer durum yukarıda anlattığımız gibi olmasa idi. ABD sermaye piyasaları "Kara Perşembe"de bir saat içinde yüzde 9.3'lük bir kayıp yaşamaz., günü kurtarmak adına "yanlış işlem" yalanı ortaya atılmaz; sermaye piyasası kuralları bu manipülasyona kayıtsız kalmazdı. Eğer durum böyle olmasa Avrupa Merkez Bankası bir hafta önce söylediğinin tersini yapmak zorunda kalmaz ve büyük bir itibar kaybına uğramazdı. Veya Türkiye dahil pek çok ekonomide olduğu gibi mevcut küresel olumsuzluklar fırsat olarak görülmez, daha tedbirli olma çabası öne çıkarılabilirdi. Yunanistan'ın durumuna vah diyenlera aynı sıkıntıya düşmek adına günü kurtarmaya çalışmazdı.
Euro'nun değer kaybetmesi doların güçleniyor ve ABD'nin yeniden yatırım yapılabilir bir ülke haline geliyor olması anlamına gelmez. Tam aksine küresel düzeydeki en önemli ikinci pazarın daralmasının küresel ekonomiyi yeniden şiddetli bir şekilde sarsacağı ve Türkiye'nin de bundan çok etkileneceği anlamına gelir. Ayrıca, işsizlik arttıkça spekülatif beklentilerin pek işe yaramayacağı ve günü kurtarmanın da zorlaşacağı unutulmamalıdır. Bu saatten sonra yaşanacak parasal genişleme ekonomideki olası daralmaları tersine çevirmek yerine derinleştirebilir!..
Sosyal bölümlerde iki kere ikinin dört etmediğini buluyoruz, ama olması gereken yere yaklaşmak yerine uzaklaşıyor olmamız belirsizilği iyice artırıyor. Taşıma su ile değirmen dönmüyor...