Taşıma su ile değirmen dönmüyor!..
Mayıs ayı içinde Euro Bölgesi'nde yapılan seçimlerde geniş kitlelerin vermeye çalıştığı mesaj gelecek açısından çok önemli, fakat etkili ve yetkili kesimler bu gerçeği anlamak istemiyor. Ortada çok ciddi ve hızla büyüyen bir güven bunalımı var, sorunlu veya sorunsuz tüm üye ekonomiler bu durumdan etkileniyor ve küresel eğilimleri de etkiliyor. Seçmenler nezdindeki güven bunalımını finansal piyasalarda yaşanan gelip geçici olanlarla karıştırmamak gerekiyor. Son üç yıl içinde alınan kısa vadeli tedbirlerle finansal piyasalardaki dalgalanmalar kısmen kontrol altına alınabilse bile seçmenler nezdinde olumsuzluktaki büyümenin kontrol altına alınamamış olması kırılganlığı arttıran temel unsur olarak dikkat çekiyor. Bu satten sonra radikal olmayan ve sorunların büyümesine izin veren her yaklaşım, siyasi istikrarsızlığın büyümesine katkı yapabilir; Avrupalılar bugünlerini bile aramak zorunda kalabilir.
Bir an için AB yetkililerinin öncelikle mevcut yapıyı korumaya çalıştıklarını ve buna uygun olarak kontrollu fedakarlılıklar yaparak kısa vadede durumu idare ettiklerini varsayalım. Birlik genelinde ve üye ekonomiler bazında kaybedilen rekabet gücü nasıl geri kazanılacak ta yeniden büyüme rotasına girilecek? Bugünün kuralsızlığa dayalı küreselleşme ortamında yeni uzmanlaşma alanlarının yaratılması ne kadar mümkün? Sorunlu ekonomilerden sorunsuzlara doğru emek ve tasarruf akışını, seçmen nezdindeki güven bunalımını aşmadan kontrol altına almak mümkün mü? Emek ve tasarruf çıkışını engelleyemeyen sorunlu ekonomiler büyüyebilir, bütçe açığı ve borç yükünü aşağı çekebilir, mali sektörünün daha kötüye gitmesini engelleyebilir mi?.. Son üç yılda uygulamaya sokulan yaklaşımlar yukarıdaki sorulara verilebilecek yanıtları farklılaştırabildi mi? Farklılaşmadı ise siyasi istikrarsızlığın büyümesi sürprüz sayılabilir mi?..
Görünüşe bakılırsa Avrupalılar akıntıya karşı kürek çekerek enerjilerini tüketmekte ısrar edecekler gibi görünüyor. Öncelikle finansal sermayeyi memnun edip günü kurtaracak tavizlerle yetinecekler, bu yaklaşımla seçmen nezdindeki güven bunalımının da kontrol altına alınabileceğini varsayarak kendilerini altacaklar... Bu koşullarda finansal sermaye ile geniş seçmen kitleleri arasındaki çıkar çatışması büyüyecek, sistemik kırılganlıkla birlikte siyasi, istikrarsızlık yeni rekorlara koşacak. Bir kaç yıl içinde göç alan kuzey ülkelerinde bir takım özel alanların girişinde "Yunanlılar, İspanyollar, İtalyan ve Türkler giremez" benzeri tabelalar yer alacak, aynı 1970'lerin ikinci yarısında olduğu gibi sorunlar yenileri ile harmanlanacak, tepkisellik arttıkça marjinal eğilimler güçlenecek ve güven bunalımı derinleşecek...
Tasarrufun güven, emeğin ise nafaka aramak adına terketmeye başladığı sorunlu bir ekonomi ne yaparsanız yapın düzelmez: Kemerde sıkamaz, büyüme ve istihdam yanlısı yaklaşımlardanda sonuç alamaz. Çözüm seçmenlerin doğduğu yerde doymasını ve güven içinde yaşamasını sağlamaktan geçer ki bu saatten sonra pek mümkün görünmemektedir. Tasarruf ve emek göçü alan Almanya gibi üyeler kısa vadede daha olumlu bir görüntü verirken, göç veren Yunanistan, İspanya ve Portekiz gibi ekonomilerde kötüye gidişi kontrol altına almak imkansızlaşır. Emek ve tasarrufun bu göçü sorunsuz veya az sorunlu olanları da orta vadede çok sorunlu hale getirir. Göç yoluna ilk çıkanların görece büyük tasarruf ve vasıflı emek olduğunu dikkate alır iseniz tehlikenin boyutunu daha iyi anlayabilirsiniz. Yine sormak gerekiyor gidenlerin boşluğu nasıl doldurulacak, varlık değerlerinin çökmesi ve bilançoların hızla yıpranması nasıl önlenecek?..
Avrupalılar bu yazıdaki soruların yanıtını bilmiyor, statükoya olan sadakat de daha farklı düşünmesini engelliyor ve onları çözümsüzlüğe mahkum ediyor. Seçmen nezdindeki güven bunalımının hızla arttığını görmezden gelmek sistemik kırılganlıklar artısı, korku ve endişenin büyümesini engellemiyor. Bu gerçekleri görmezden gelenlerin ayakları yere basmıyor, çok yüksekten kontrolsüz bir şekilde düşecekleri günler yakına geliyor... Seçmenden uzaklaşanlar merkez olma özelliğini kaybeder ve yıkılmaya mahkum olur...