Tasarrufları artırmak için olumlu bir adım
Yurtiçi tasarruf oranımız çok düşük bir düzeyde ve giderek azalıyor. Oysa yatırımlar ile yurtiçi tasarruflar arasında yakın bir ilişki var. Bu durumda yatırımlarımız da sınırlanmış oluyor. Bu sınırı zorlamak istediğimizde -ki makul bir büyüme oranı sağlamak için zorlamamız gerekiyor, 'başkalarının' tasarrufuna ihtiyacımız oluyor. Farklı bir ifadeyle, şirketlerin, bankaların ve devletin dışarıdan borç bulması gerekiyor. Dışarıdan bulunan borç, çeşitli biçimlerde olabilir. Küresel krizden bu yana, küresel krizden önceki döneme kıyasla daha kısa vadeli fon giriyor Türkiye'ye.
Hem yurtdışından fon (kaynak, sermaye artık ne diyeceksek) girişi hem de bu fonların ortalama vadesinin kısalması, Türkiye'nin yatırım artış hızı ile yani bir anlamda büyüme oranı ile yurtdışı finansal piyasaların içinde bulunduğu durum arasında yakın bir ilişki kuruyor. Türkiye'de makroekonomik dengeler yerinde olsa bile -ki 2001 krizinden sonraki uygulamalar çerçevesinde büyük ölçüde böyle, uluslararası finansal piyasalarda hava bozuksa, bize yeteri kadar fon girişi olmuyor.
Oralarda hava giderek bozuyorsa, mesela 2008'in sonu ile 2009'un başında olduğu gibi, Türkiye'den çıkan fon, Türkiye'ye gelen fona kıyasla daha çok oluyor. Bu durumda, şirketler küçülüyor, bankalar daha az kredi açıyor, daha önce açtıkları kredileri geri çağırıyor, şirketler daha da küçülüyor, işçi çıkarmalar başlıyor, yurtiçi talep düşüyor, şirketlerin durumu daha da bozluyorÖ Yurtdışı finansal piyasalarda hava iyi ise de bu sefer yurda çok fazla sermaye girişi oluyor. Döviz kuruna aşağıya doğru baskı oluşuyor. Lira reel olarak değerleniyor. Türkiye'nin rekabet gücü törpüleniyor. Öte yandan hem bankaların hem şirketlerin dışarıdan borçlanma olanakları artıyor.
Ekonomi yüksek ve sürdürülemez bir oranda (zira dış borca dayanıyor) büyüyor. Cari işlemler çok yüksek düzeylere çıkıyor.
2010-12 döneminde yurtiçi tasarruflarımızın gayri safi yurtiçi hasılamıza (GSYH) oranının ortalaması yüzde 13.5 düzeyinde. Bu oran, hızlı büyüyen ülkelerdeki büyüme oranının çok altında. Çin'in tasarruf-GSYH oranı yüzde 51.8. Bu kadar yüksek bir tasarruf oranı iyi bir şey değil. Neden iyi olmadığı için şu uç örnek yeterli: Tasarruf oranı yüzde 100 olsaydı, hiç tüketim olmayacaktı. Ayrıca, onların tasarruf oranı çok farklı nedenlerle çok yüksek; bir tarafa bırakayım. Kore 1980'lerin başlarında bizimle aynı kişi başına gelir düzeyindeydi. Şimdi bizim iki katımızı geçti. Daha önceki hızlı büyüme dönemi bir tarafa, 2000'lerden bu yana da büyüme oranı Türkiye'nin üzerinde.
Kore'nin tasarruf-GSYH oranı 2010-12 döneminde yüzde 31.7 düzeyindeydi. Rusya'da son yıllarda hızla büyüyen ekonomilerden. Onun tasarruf oranı ise yüzde 27.
Daha yüksek bir büyüme oranına ulaşmak ve ulaştığımız düzeyi uzunca bir süre sürdürmek istiyorsak tasarruf oranımızı yükseltmemiz gerekiyor. Hiç olmazsa Rusya'nın düzeyine çıkarmak, daha sağlıklı ve yüksek bir büyüme yakalamak için önemli. Elbette tek başına tasarruf oranını yükseltmekle her şey çözümlenmiyor. Ama Türkiye'nin büyümesini engelleyen temel kısıtın düşük tasarruf oranı olduğu da açık.
Bu çerçevede, yeni uygulamaya konulan özel emeklilik sistemi oldukça olumlu bir adım. Yurtiçi tasarruf oranını artırması beklenir. Ne düzeyde artıracağını tahmin edebilmek için araştırma yapmaya ve uygulamanın ilk sonuçlarına dair biraz gözleme ihtiyaç var. Ancak tek başına bu artışın tasarruf oranımızı yüzde 25'in üzerine çıkarmak için yeterli olmayacağı da açık. Dönüp dolaşıp yine kayıt dışı ekonominin üzerine gidilmesi gereğine geliyoruz.
Yazara Ait Diğer Yazılar
Tüm Yazılar