Tasarruf üretken yatırıma yönlendirilmez ise yarar değil zarar getirir
Gelişmiş ülkelerde tüketim, ekonominin sağlık işaretidir. Tüketim artışı alkışlanır.
Çünkü tüketim artışı; (1) İnsanların reel gelirindeki artışın ve de hayat düzeylerini daha yukarılara tırmandırmak için para harcamalarının işaretidir. (2) Tüketim artışı, üretim artışına imkan verir. Üretim artışı, kapasite kullanımındaki artışa ve yeni yatırımlara yol açar. Sonuçta istihdam hacmi büyür. (3) Çark dönmeye başlayınca, Milli Gelir artar. Kalkınma hızlanır. Kişi başı gelir rakamı büyür. İnsanların reel geliri artar. Bu böyle sürer gider.
Türkiye'de ise kamuoyuna "tüketim artışının çok kötü bir şey olduğu" söylenir durur. (1) Milli Gelir'in büyümediği, insanların reel gelirlerinin artmadığı dönemlerde halkın ürettiğinden fazlasını tüketmesi istenmeyen bir şeydir, ama (2) Halkın tüketimi sınırlanırken, halktan alınan kaynaklarla kamu kesiminin tüketimini artırması, iyi bir şey değildir.
Milli Gelir iki şekilde kullanılır: (1) Tüketilir. (2) Tasarruf edilir.
Normal olarak tasarrufların tamamının 'yatırıma gitmesi' gerekir. Yatırıma gitmeyen tasarruf, tasarruf değildir. Örneğin halkımızın bankadaki tasarrufları dolaylı olarak Hazine'ye gitmiş, Hazine de yüksek faiz ile topladığı bu paralarla bakanlarının Mercedes otomobilinin benzin parasını ödemiş ise bu tip harcamalar 'tasarruf' rakamından düşülür, tüketime eklenir.
Halkın gelirinin tamamını tüketmemesi, daha fazla tasarruf etmesi için hükümet iki şey yapabilir. (1) Faiz oranlarını artırır. Halk "gönüllü" olarak tüketimini kısar. (2) Vergiyi artırır. Halk zorunlu olarak tasarruf eder. Fakat bütün bunlar sadece halkın tasarrufunun artırılmasını, sadece halkın tüketiminin kısılmasını sağlar.
Hükümet halkın "gönüllü veya zorunlu olarak artırdığı tasarrufları" alır, sonra onları kendi tüketir (harcar) ise ekonomide bir şey değişmez.
Bu nedenle "tasarruflar arttırılacak-tüketim kısılacak" denildiğinde, sadece halkın parasının kullanım şekline bakmak yanlıştır. Bakılacak olan tüm ekonomide 'tasarrufların artmasıdir'.
Tüm ekonomide tüketim gerçekten kısılmış, tasarruflar gerçekten artmış mı, artmamış mı diye merak edenlerin bakmaları gereken şey "yatırım rakamlarıdır." Eğer "kamu ve özel sektör yatırımları" artıyor ise ekonomide tüketim kısılmış, tasarruflar artmış demektir. Hükümet gönüllü ve zorunlu tedbirlerle özel kesimin-halkın tüketimini kıstığı halde, kamu ve özel sektör yatırımlarında bir kıpırdama olmamış ise demek ki hükümet, halkın tasarruf diye tüketimden kıstığı parayı, 'üretimi artırmayacak alanlarda' harcamaktadır. Halkın tüketimi azalırken, kamunun tüketimi artmaktadır.
Ekonomi politikalarının amacı halkın mutluluğunu sağlamaktır. Halkın mutluluğu ilk aşamada dünyanın fiziki nimetlerinden daha çok yararlanmakla artar. Halk çağdaş imkanlardan yararlanmak için daha çok tükettikçe mutlu olur. O halde, durup dururken hükümet halkın tüketimini kısmaya acaba neden ihtiyaç duyar?
Milli Gelir'in tamamı tüketilir, hiç tasarruf yapılmaz ise ülkede yatırım da yapılamaz. Yatırım yapılamayınca, mevcut üretim kapasitesi, talebi bir noktaya kadar karşılar. Sonra üretim talebi karşılayamaz olur. Yatırım yapılmadığından mal üretimi artamaz, insanlar iş bulamaz, aş bulamaz.
Normal koşullarda Hükümet, yatırımı artırmak için, Milli Gelir'in gereğinden fazlasının tüketilmesini önlemek için, tüketimi belli bir ölçüde tutmaya cabalar.
Bütün bu ekonomi kuralları, "normal ekonomilerde" geçerlidir. Türkiye'de ise hiçbir şey "normal değil"dir.
- Milli Gelir normal dağılmıyor. Gelir dağılımı giderek bozuluyor. Halk, Milli Gelir'i ürettiği ölçüde paylaşmıyor. Üretime hiç katkısı olmayanlar, rant-faiz ve vurgun yoluyla Milli Gelir'in büyük bir kısmını ellerine geçiriyor. Bunun sonucu nüfusun belli bir kesimi "normal olmayan biçimde para harcıyor."
- Değişen ekonomik şartlar insanları tüketime yöneltti. (1) Düşük gelir gruplarının zorunlu harcamaları nedeniyle tasarruf imkanları yok. (2) Tasarruf edebilenler getiri düşüklüğü nedeniyle mevduata yönelemiyor.
Tekrarda yarar var: Tasarrufun amacı, bu kaynakları üretken yatırımlara yönelterek büyümeyi hızlandırmak, yatırımda, üretimde kullanmaktır. Bizde son yıllarda devlet ve özel sektör tasarrufu inşaat ve konut yatırımlarında kullanıyor. Tasarruflar üretim artışında kullanılamıyor. Artan tasarruflar mevcut şartlarda gene kamu tarafından büyük inşaat projelerinde, özel sektör tarafından konut yatırımlarında kullanılacak ise, tasarruftan beklenen iyilik elde edilemeyecek demektir.