Tasarruf sahibinin gelecek bir yılı zararda kapatacağı şimdiden belli

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

Elinize bir yerlerden 10 bin lira geçti. Bir yol ayrımındasınız. Ya tasarruf edecek ve bu parayı nemalandırma yolunu seçeceksiniz, ya harcayacaksınız. Parayı harcamak kolay, ama biliyorsunuz ki elinize her zaman böyle toplu para da geçmiyor. O yüzden, tasarruf etmeyi düşünüyorsunuz. Ama nasıl, önemli soru bu.

Geride kalan dönemin rakamlarına bakıyorsunuz, finansal yatırım araçlarının getirilerini inceliyorsunuz, kafanız karışıyor. Getirisi sabit olmayan yatırım araçlarından uzak durmak niyetindesiniz. Hisse senedi piyasasını hiç anlamamışsınız zaten, dövizde gün gün hareketler yaşanıyor, ondan da uzak durmak istiyorsunuz, altın deseniz sürekli iniş çıkış halinde. Geriye, kala kala mevduat ve devlet iç borçlanma senedi kalıyor.

"Acaba mevduatı mı tercih etsem" diye düşünüyorsunuz. Ama TÜİK'in resmi açıklamasına göre mevduat sahipleri son bir yılda reel olarak yüzde 3.74 kayba uğramış. Bir bankacı, "Bu yüzde 3.74 yanıltmasın sizi, bu oran brüt faiz üzerinden hesaplanıyor, mevduat faizinden vadeye göre yüzde 10 ile yüzde 15 arasında stopaj kesildiğini de dikkate alın" diye uyarıyor. Oturup yüzde 15 stopaj kesintisi üzerinden bir hesap yapıyorsunuz, bakıyorsunuz ki geçen yıl kasımda mevduata ortalama olarak net yüzde 4.25 faiz uygulanmış. Net yüzde 4.25 faiz uygulanan bir dönemde enflasyon yüzde 9.15 olmuş ve mevduat sahipleri reel olarak yüzde 4.5'e yakın zarar etmiş.

Devlet iç borçlanma senetlerinin getirisini inceliyorsunuz, en azından zarar yok; bir yılda yüzde 0.04 gibi çok az da olsa bir kazanç oluşmuş.

3-318.jpg
★★★

Bir oranlara bakıyorsunuz, bir elinizdeki paraya! 

Bir elinizdeki paraya bakıyorsunuz, bir faiz daha da düşürülmeli, diyenlere!

Bir faiz daha da düşürülmeli, diyenler geliyor aklınıza, bir bunu söyleyenlerin ertesi gün tasarruflar artırılmalı, şeklindeki demeçleri!

★★★

Gelecek bir yılda ne olacak?

Bankalara soruyorsunuz, gazetelere bakıyorsunuz, hatta Merkez Bankası'nın web sayfasından ortalama oranları izliyorsunuz, şu dönemde mevduata verilen faiz yüzde 9 dolayında seyrediyor. "Yüzde 9 faizle paramı bankaya yatırsam" diyor ve başlıyorsunuz hesap yapmaya: 

"Bu faizden yüzde 15 stopaj kesintisi yapılacak ve elime net yüzde 7.65 faiz geçecek. Önümüzdeki bir yılda enflasyon yüzde 7.65 olursa, 10 bin liramı bir yıl sonra alım gücü açısından yine 10 bin lira olarak geri alacağım. Yok eğer enflasyon öngörüldüğü gibi yüzde 6.3'e (2015 hedefi) inerse, yüzde 1.3 reel kazancım olacak. Yani 10 bin lirama 127 lira ekleyeceğim. Ama tersi olur, enflasyon yine yüzde 9'lara çıkarsa, bu sefer bir yıl sonra artık elime alım gücü olarak 10 bin lira değil, daha az para geçecek."

"Harcasam mı ki?" 

Geride kalan yıllarda enflasyonun ne öngörüldüğüne ve gerçekleşmenin ne olduğuna bakıyorsunuz, genellikle öngörülen düzeyde kalınamamış ve daha yüksek oranlar ortaya çıkmış. Bu kaygı veriyor, gelecek bir yılda da planlanandan daha yüksek bir enflasyon yaşanacağı düşüncesi ağır basıyor. Hem gün geçmiyor ki, siyasilerden faizin yüksek olduğu ve düşürülmesi gerektiği yolunda açıklama gelmesin. "Beni, benim gibileri düşünen kimse yok" diye hayıflanıyorsunuz. 

Ayaklarınız yavaş yavaş bankadan uzaklaşıyor. Kendinizi bir AVM'de buluyorsunuz. Tam girişte elektronik eşya satan bir mağazanın vitrininde onlarca televizyonda aynı görüntü. Ses kapalı, ama altyazı ilişiyor gözünüze. Daha dün "Tasarruf oranımızı artırmalıyız" diyen siyasetçinin "Faizler düşürülmeli" şeklindeki açıklaması yansıyor ekrana. Mağazaya girip, karar vermeye çalışıyorsunuz; büyük ekranlı o televizyonu mu alsam, yoksa bilgisayarı mı yenilesem, hatta hatta ikisini birden mi değiştirsem, diye...
 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar