Tasarruf oranı açısından iki farklı dert: Türkiye ve Çin
Küresel krize gelişmiş ülkelerin verdikleri yaygınlıkta ve şiddette politika tepkisi veremedik. İç talebi artırıcı politikalar açısından zayıf kaldık. Krizle birlikte sayıları artan işsizlere ve yoksullara yönelik gelir aktarımı politikaları da uygulayamadık. Bunların nedenlerini daha önce tartıştım; tekrarlamayacağım. Ama bu nedenlerden bir tanesi ilerisi çok önemli. Biraz üzerinde durmakta yarar var.
Şu: Türkiye'nin iç tasarruf oranı çok düşük düzeyde. İç tasarruf oranının iki bileşeni var: Kamu tasarrufu ve özel kesim tasarrufu. İç tasarruf oranının çok düşük olmasının çok sayıda sakıncası var. İki tanesi üzerinde durmak şimdilik yeterli.
Birinci sakınca cari işlemler açığı ile ilgili. Cari işlemler açığı tanım gereği iç tasarruflar ile yatırımların arasındaki farka eşit. Dolayısıyla, tasarrufunuzdan daha fazla yatırım yapıyorsanız cari işlemler açığı oluşuyor. Aile bütçesi açık verdiğinde nasıl borçla bu açık kapatılıyorsa, cari işlemler açığının kapatılması için de yurtdışından borç alınıyor. Bunun doğal sonucu şu: Yurtdışında finansal piyasalar karıştığında borç alınabilecek miktar bıçak gibi kesildiği için, yatırımlarınızı azaltmak zorunda kalıyorsunuz. Çünkü cari açığınızı düşürmeniz gerekiyor. Kısacası, yetersiz tasarruf miktarı, özellikle dış kaynak miktarının azaldığı dönemlerde yatırımlarınızı, dolayısıyla da büyümenizi olumsuz etkiliyor.
İkincisi, iç tasarruf oranınızın düşük olmasının önemli bir nedeni kamu tasarruflarının yetersiz düzeyde kalması ise, gerektiğinde iç talebi artırıcı politikaları uygulayamıyorsunuz. Tıpkı 2009 yılında olduğu gibi. Bu durumda ekonominizin keskin biçimde küçülmesine razı oluyorsunuz.
Tablo 1'de Türkiye'nin toplam vergi gelirinin OECD ülkelerinden seçilmiş çeşitli grupların vergi geliri ile karşılaştırması var. Görüldüğü gibi vergi gelirinin milli gelire oranı açısından Türkiye son sırada yer alıyor. Ülke grupları olarak değil de tek tek ülkeler olarak bakarsanız da durum değişmiyor. Meksika ile birlikte Türkiye sonuncu sırada bulunuyorlar. Üstelik dolaylı vergilerin toplam vergiler içindeki payı açısından tam tersi söz konusu; Türkiye ilk sırada. Kısacası hem yeterince vergi toplayamıyoruz hem de bu yetersiz vergiyi 'tuttuğumuzdan' alabiliyoruz.
Tablo 1: Vergi gelirlerinin dağılımı (2006, GSYH'nin yüzdesi)
SGK dahil Gelir, kâr, sermaye Sosyal Gayrimenkul Mal ve hizmet Dolaylı
vergi kazançlarından güvenlik vergileri vergileri vergi oranı
gelirleri alınan vergiler katkıları
OECD Toplam 35.9 13.0 9.1 2.0 11.1 30.9
OECD Amerika 27.3 11.6 4.9 2.3 8.1 29.7
OECD Pasifik 30.5 14.7 4.0 2.7 8.6 28.2
OECD Avrupa 38.0 12.9 10.6 1.8 12.0 31.6
AB 15 39.8 13.8 11.1 2.2 11.8 29.6
Türkiye 24.5 5.3 5.5 0.9 11.9 48.6
Kaynak: OECD Vergi Veritabanı
Türkiye'nin bu yapısal sorununun üzerine mutlaka gitmesi gerekiyor. Elbette bugünden yarına yapılabilecek bir iş değil bu. Ama bir yerden de başlamak gerekiyor. Çin'de ise tam tersi bir durum söz konusu: Dünyada en yüksek iç tasarruf oranına sahip ülkelerin başında geliyor. İktisat alanında son zamanlarda yapılan çalışmaların herkesin anlayacağı bir dille özetlendiği güzel bir internet sitesi var: Vox (Adresi: <http://www.voxeu.org>). 6 şubat tarihinde Çin'in yüksek tasarruf oranının nedenlerini araştıran ilginç bir araştırmanın sonuçları yayınlandı bu sitede.
Sosyal güvenlik sisteminin çok yaygın ve güvenilir olmadığı bir ülkede yaşadığınızı düşünün. Tepkiniz ne olur? Emekli olacağınız dönem için bir tarafa sürekli para ayırmak istersiniz. Elbette yapabildiğiniz ölçüde. Dolayısıyla böyle bir ülkede tasarruf miktarı da fazla oluyor. Çin'deki yüksek tasarruf oranının bir nedeni bu.
Ama sözünü ettiğim çalışma çok daha ilginç bir noktaya dikkat çekiyor. Tek çocuğa, bazı koşullarda ise iki çocuğa izin var Çin'de. Özellikle kırsal yörelerde daha çok erkek çocuk tercih ediliyor. Söz konusu politika ve bu kültürel tercih sonucunda şu anda her doğan 100 kız çocuğuna karşılık 122 tane erkek çocuk dünyaya geliyor.
Elbette anlamı açık: Bu çocuklar büyüyünce, erkek olanlarının azımsanmayacak bir kısmı kendine eş bulamayacak. Çalışmada, erkek çocuk sayısının ortalama erkek çocuk sayısından daha fazla olduğu bölgelerde tasarrufların daha çok olduğu bulunuyor. Dahası, erkek çocuk-kız çocuk oranının ortalamanın çok üzerinde olduğu bölgelerde tasarruf oranı daha da yüksekmiş: Aileler oğullarının ileride eş bulma ihtimalini artırmaya çalışıyorlar kısacası.
Çin'in yüksek tasarruf oranı tüm dünyanın başına bela. Çin biraz daha fazla harcayacak ki diğer ülkelerdeki dengesizlikler azalsın. Ama bu çalışmanın bulguları doğruysa Çin'de tasarruf oranını azaltmanın o kadar da kolay olmadığı anlaşılıyor.