Tasarruf neden bu kadar önemli?

A. Levent ALKAN
A. Levent ALKAN [email protected]

Gelişmiş ülkelerde krizin normalleşme safhasına geçiş hazırlıkları, gelişmekte olan ülkeler üzerinde sermayenin kaçış hakkını gizli tutuyor. Gündem, petrol fiyatlarındaki düşüşün iyimserliğine bürünüyor. 80 USD’ın altı net petrol üreticilerini, 110 USD’ın üstü petrol net tüketicilerini etkiliyor. Birinin petrol ihracatına bağımlı ekonomisi, diğerinin petrol ithalatına bağımlı büyüme hikayesine dönüşüyor. Krizin başladığından beri, uluslararası siyasetin ekonomik politikalarla harman edildiği bir dönemden geçiyoruz. Türkiye Euro ihraç edip, USD ithal ederek paritedeki gelişmelerden doğrudan etkileniyor.  

Kanalları tıkamak

Tasarrufun biriktirme boyutundaki eksikliğimiz, ikincil etkilerle; genç işsizliğimizi, net hata noksanımızı, üretimimizi, rekabet gücümüzü, potansiyel çıktımızı etkiliyor. Tasarrufun verimlilik boyutunda enerjiye, gıdaya, ulaştırmaya çok iş yükleniyor. 2009-2014 dönemi para politikasının takibinde, ortalama reel politika faiz oranı 2009 yılını ayırırsak, negatif seyrediyor. 2012 ve 2013, reel politika faizinin zirve yıllarıdır. Ortalama reel faiz, 2010-2014’ü eksi bölgede tamamlıyor. Tasarrufu teşvik eksik kalıyor. Güçlü yanımız mali disiplindi. Kamu tasarruf inisiyatifini “faiz dışı fazla (FDF)” ile harekete geçirmek imkanı buluyorduk.. Sorun, FDF’yi yüzde 0.5’in altında görebilme olasılığımızla alarm veriyor. Potansiyel kapasite yaratma becerimiz önemli bir güvencemizdir. Potansiyel kapasite ile mevcut arasındaki fark ise çıktı açığımızı oluşturur.  Eğer uzunca bir süre üretimi baskılıyor, tüketimi kamçılıyor, tasarrufu görmezden geliyorsak, potansiyel kapasitemizi artırıcı tüm geri besleme kanallarımızı tıkamışız demektir. Bugünü kurtaran her kısa vadeli çözüm, yarınlarımız yaslanır. Brüt dış finansman gereği, kısa vadeli bakışın bir kısır döngüsüdür. 2009’da yüzde 18.1 olan dış finansman ihtiyacımız, 2014’te yüzde 26.8 düzeylerindedir. Dört yıldaki artış yüzde 8.7’dir. Eğer 2009’daki yüzde 18.1’i 100 kabul edersek, dış kırılganlığımız 2014’te 148 ile yüzde 48 artışa işaret ediyor. 

İşler tersine dönünce

ABD, Euro bölgesi, Japonya, Çin, Rusya, İran gibi ülkeler arasında jeopolitik gelişmeler çok sıcaktır. Bugünün koşullarında bize olumlu yansımaktadır. Ya işler terse dönerse ne olur? Güncelin küresel fon kaynakları olabildiğine bol ve ucuzdur. “Ya pahalı ve kıt bir döneme girilirse ne olur?” Dış kaynak bağımlılığından, öyle ya da böyle bir yolunu bulup kurtulabilmeliyiz. Yoksa “atlar nallanırken kurbağa ayağını uzatamayacaktır.” Gelişmiş ülkeler teker teker krizden çıkacaklardır da günün birinde, kim bilir Türkiye o günlerde, kendi kriziyle yüzleşmek durumunda kalacaktır. Umarız böyle olmaz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar