Tasarruf açığı olan bölgeler için alarm zilleri çalıyor!..
Hangi ölçekte olur ise olsun, tasarruf açığı büyür iken sürdürülebilir büyüme söz konusu değil ve faaliyet gelirleri, erimeye devam ediyor ise çok ciddi sıkıntıların yaşanması kaçınılmaz oluyor. Bu gerçeği görmezden gelmek adına kısa vadeli spekülatif eğilimler sayesinde yaratılan faaliyet dışı gelirler ile terse çevirmek genelde mümkün olmuyor. Sonuçta durgunluk ve işsizlik gibi olumsuz eğilimler güçlenir iken borç yapılandırması ve korumacılık gibi tatsız yaklaşımlar sahne almak üzere sırasını beklemeye başlıyor; Bu süreçte her şey farklılaşır iken, hiçbir şey eskisi gibi olamıyor. Zira durgunluk ve işsizlik artar iken faaliyet gelirlerindeki erimeyi durdurmak, yeni ve sürdürülebilir bir denge kurmak çok ciddi bedellerin peşinen ödenmesini gerektiriyor. Bu ifade etmeye çalıştığımız olgular ülke ekonomileri için olduğu kadar kurumsal ve bireysel ölçekte de geçerliliğini koruyor.
Küresel krizin ikinci yılında durgunluğun aşılamadığını ve işsizliğin artmaya başladığını görüyoruz. Merkez bankalarının devreye girmesi ile adı konmadan hatırı sayılır boyuttaki borcu yapılandırma çabasının henüz beklenen sonucu üretemediğini, korumacı eğilimlerin çeşitlenmeye başladığını ve faaliyet gelirlerindeki erimenin sürdüğüne tanık oluyoruz. Hal böyle olunca son haftalarda Ukrayna, Yunanistan veya son olarak Dubai'den gelen ve moralleri bozan haberleri yadırgamıyoruz. Özellikle inşaat sektörü yatırımlarının çok aşırıya kaçtığı bölgelerde belki günün kurtarıldığı fakat sorunların iyice ağırlaştığı, başta belirttiğimiz sağlıksız yapının geliştiği dikkat çekiyor.
Olumsuz rekabet koşulları nedeniyle faaliyet gelirleri azalır iken finans sektörünün desteği ile spekülatif karakterli faaliyet dışı gelir yaratılıyor ve bu sayede toplam gelir artıyor ve mevcut durum korunuyor ise durum çok ciddidir; belirsizlik ve kırılganlık yükselmeye devam edecektir. Bu sağlıksız yapıyı değişim dönüşüm olarak algılamak akıl işi değildir; zira esas değişim ve dönüşüm yaşanacak yıkımın arkasından gelecektir ve daha önce öngörülenlerden çok farklı olacaktır. Bu gerçeğin farkında olanlar riskten kaçınır iken kısa vadeli spekülatif bakış açısının ön plana çıkarılması genel bir şuursuzluk yarattı... Bugün ise günü kurtarmak adına yanlış yapanları korumak yönünde harcanan enerji sorunları ağırlaştırmaya ileride yaşanacak felaketi büyütmeye devam ediyor. Başka bir deyişle yanlış yapanların ödüllendirildiği ortamda serbest piyasanın etkin bir şekilde işlemesi, demokrasinin çalışması mümkün olamıyor!.. Asıl önemlisi bu gerçeği farkedenlerin sayısı arttıkça güvensizlik büyüyor işler eskisi gibi yürüyemiyor; olumsuz beklentiler daha sık ve daha sarsıcı bir şekilde açığa çıkmaya başlıyor.
Bu çerçeveden baktığımızda Türkiye ekonomisinin genel görünümü de ciddi sıkıntılar yaşanacağına işaret ediyor. Zira tasarruf açığını büyütemedeği sürece belirsizlik ve kırılganlık giderek büyüyor. Zira durgunluğun derinleşmesi, işsizliğin yükselmesi, kamu açıkları ile sorunlu kredilerni artması, toplam gelir azalırken dağılımın bozulması gibi olumsuzluklar hareket yeteneğini sınırlıyor. Tasarruf açığını küçültmek ve sürdürülebilir yeni bir denge kurarak kalıcı çözüm üretmek yönünde bir irade veya bunu zorlayan bir baskı da görünmüyor. Fakat küresel düzeyde tasarruf açığı olan ekonomilere bakış açısı olumsuzlaştıkça her şey farklılaşacak; değişimi tepedekiler değil diğerleri zorlayacak. Döviz kuru ve faizler ile sermayedeki olası tavır değişiklikleri zorunlu değişimin ve buzdağının görünen kısmına da yansımaya başladığı anlamına gelecek...
Bir an için tasarruf açığımızı kapatmayı öncelikli tercih haline getirdiğimizi varsayın, her şeyin değişeceğini, uzun, sancılı bir yoluculuğun bizi beklediğini ve nefesi çok idareli kullanmak gerektiğini görebilirsiniz...
Bunlar yaşanmaya başlamadan, yeni dünya düzeni lehine küresel bir uzlaşı mümkün olamayabilir!..