Tarımsal ürün piyasalarını anlamak
Geçen haftaki yazımda, gıda fiyatlarının yıl içi fiyat hareketliliğinden ve tarım ürünlerinin arz ve talep esnekliklerinin düşük olmasından kaynaklanan sorunlardan bahsetmiştim.
Bu yazıda ise yıl içi hareketliliğe bir ekleme yaptıktan sonra, yıldan yıla görülen üretim, fiyat ve gelir dalgalanmaları, bunun üretici ve tüketicilere yansımaları üzerinde duracağım. Öncelikle tarım ürünlerinin mevsimsel arz değişimlerini ve daha çok özel dönemlerden kaynaklanan talep oynamalarını iyi anlamak ve buna göre işletmecilik kararlarını vermek gerekiyor.
Ürün bazında talep esnekliklerinin farklı olması piyasada farklı etkilere yol açıyor
Karpuz gibi yaz aylarında tüketilen bir ürünün, kış aylarında pazarda yer almaması, hasat döneminde ise erkenci çeşitlerin fiyatlarının çok yüksek olması, bilinen ve her yıl yaşanan bir durum. Karpuz için bu dönemlerdeki kısa süreli fahiş fiyata yönelik şikâyetler genelde gündem olmaz. Çünkü herkes bilir ki bir-iki hafta içinde yoğun hasat başladığında fiyatlarda önemli düşüşler olacaktır.
Bir süre sonra fiyatlar o kadar düşer ki zaman zaman üretici ürününü hasat edemeyecek ve ürün tarlada kalacaktır. Çünkü fiyatlardaki düşüş, hasat, nakliye, işçilik vb. giderleri bile karşılayamaz duruma gelmiştir. Aslında benzer durum, bugünlerde yine sıklıkla tartışılan soğanda da görülüyor. Ancak iki ürün arasındaki en önemli fark, fiyat-talep esnekliklerinden kaynaklanıyor.
Soğan, yılın her döneminde mutfakta tüketilen, birçok yemeğin zorunlu bileşeni. Yakın ikamesi olmayan bir ürün olduğundan da fiyat-talep esnekliği çok düşüktür. Ramazan ayının ve bayramın hasat döneminin hemen öncesine gelmesi, stokların da azalması nedeniyle arzın minimum, talebin ise maksimum olduğu bir piyasada fiyat oluştu. Bunun sonucunda, talep esnekliği karpuz kadar yüksek olmadığından, kısa bir dönem için soğan fiyatları aşırı yükseldi.
Boyutunu tam olarak bilemediğimiz seçim öncesi dönemin spekülasyonlarını ve sosyal medya dezenformasyonunu da eklediğimizde, Bizans tacında resmedilen bir soğan çıktı karşımıza… Nitekim bayram öncesi, artan hasat ile düşme eğilimine giren soğan fiyatları, bayramın bitişiyle, talebin normalleşmesi ve hasat edilen ürünlerin büyük şehir merkezlerine nakledilmesi ile hızlı bir düşüş yaşayacaktır.
Bu hızlı düşüş, bu kez tüketiciyi sevindirirken üreticiyi sıkıntıya sokabilecektir. Bazılarının önerdiği gibi soğan üretimini artırmak için desteklemelerin bu yöne kaydırılması çözüm olmaz. Çünkü sorun üretim kaynaklı değil, örgütsüzlük, manipülasyon ve mevsim kaynaklıdır. Soğan, ekonomik olduğu kadar sosyal bir problemdir. Sorunun kaynağı her kesim tarafından bilinmekte ancak bütüncül bir bakış açısıyla çözüm üretilmemektedir.
Örümcek ağı her şeyi açıklıyor
Yıllar arası fiyat ve üretim dalgalanmalarını açıklamada, tarım ekonomistleri örümcek ağı teoreminden yararlanır. Nicholas Kaldor’un ortaya attığı bu teorinin grafiği örümcek ağını andırır. Örümcek ağı teoremi, ekonomide arz ve talep arasındaki zaman farkından kaynaklanan fiyat dalgalanmalarını açıklamaya çalışır.
Bu teori, özellikle tarımsal ürünlerde geçerlidir. Çünkü tarımsal ürünlerin üretimi, talepteki değişimlere hemen uyum sağlayamaz. Örümcek ağı teoremine göre, çiftçiler üretim kararlarını bir önceki dönemin fiyatlarına göre verirler. Bu da arz ve talep dengesinin bozulmasına ve fiyatların istikrarsızlaşmasına neden olur.
Fiyatlar yükseldiğinde üreticiler daha fazla üretmek, fiyatlar düştüğünde ise daha az üretmek isterler. Ancak, arzın talebe uyum sağlayabilmesi uzun bir zamanı gerektirir, bunun sonucunda ise piyasada dalgalanmalar yaşanır. Bu teoremin getirdiği olumsuzlukları bertaraf etmenin yolu, geçmiş fiyatların yanı sıra, gelecekteki beklentileri, iç ve dış piyasalarla ilgili gelişmeleri ve devletin tarım politikalarını takip etmek ve danışmanlık almaktır. Çözüm için neler yapılabileceği konusuna bir sonraki yazımda yer vermeye çalışacağım.